TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Fiyat istikrarı denildiğinde sıfır düzeyinde bir enflasyon kastedilmiyor. Fiyat artışının her yıl %2 -hadi bizim için %3 olsun- civarında kaldığı bir ülkede fiyat istikrarı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Yüzde 0 enflasyon ya da fiyatların sabit kalması istenilir bir durum değil. Çünkü bir ‘tık’ ötesi fiyat düşüşü demek; çok tehlikeli. Fiyatların sürekli düştüğü bir ortamda harcamalar erteleniyor. Bu da ekonominin daralması ve işsizliğin yükselmesi anlamına geliyor. Tıpkı 1990’larda Japonya’da yaşandığı gibi. Fiyat artışlarının sıfıra yaklaştığı bir dünya elbette Türkiye için bir hayal.
Ayağımı yere basıp, enflasyonun yüzde 3’e doğru kademeli bir şekilde yönleneceği ve kalıcı olarak o civarda gezineceği bir sürece odaklanayım. Nedir bunun önemi? Neden çoğu iktisatçı ‘fiyat istikrarı’ diye tepinip duruyor?
Temelde şu: Fiyat istikrarını sağlayamayan ülkelerin sürdürülebilir ve yüksek bir büyüme oranı yakalamaları mümkün değil. Zira enflasyonun yüksek ve sürekli olması, ekonomide çözülmesi gereken bir dizi sorunun olduğunun göstergesi. Bu sorunlar, ülkenin yatırım ortamını kötüleştirir ve o ülkeyi dış şoklara karşı kırılganlaştırır. Mesela döviz cinsinden borçlar ile alacaklar arasındaki farkın yüksek olması, bu tür bir bilançoya sahip kesimlerin kur artışlarından olumsuz etkilenmelerine yol açar. Kuru sıçratan gelişmeler bir yandan enflasyonu yükseltirken diğer yandan bilançoları tahrip eder ve dolayısıyla daha az yatırım ve istihdama, sonuçta da daha az büyümeye yol açar.
Öte yandan, enflasyonu doğuran nedenler yatırım ortamını da kötüleştirdiklerinden verimlilik ya yeteri kadar artmaz ya da düşer. Bu da ileride daha fazla enflasyona ve daha az büyümeye yol açar. Bu nedenle, enflasyonla mücadele aynı zamanda yatırım ortamını bozan, verimliliği azaltan ve sürdürülebilir büyüme oranını aşağıya çeken sorunlarla mücadele etmek anlamına gelir.
Peki, fiyat istikrarını sağlamak için sadece para politikası yeterli midir? Hayır; enflasyonla mücadele sadece merkez bankalarının işi değildir; olamaz. Şüphesiz merkez bankaları fiyat istikrarını sağlamak için her türlü aracı kullanmalıdırlar. Ancak diğer politikaların da enflasyona mücadeleye destek vermesi halinde açıktır ki merkez bankalarının işleri kolaylaşacaktır. Daha önemlisi, bu destek, enflasyonla mücadelenin büyüme ve istihdam açısından kayıpsız geçmesini ve giderek büyüme ve istihdamı artırıcı bir biçimde gerçekleşmesini sağlayacaktır.
Bu köşe yazısı 28.01.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024