TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye’nin enflasyon deneyimi dünyanın her yerindeki iktisat öğrencilerine zengin bir hazine sunuyor. Uzunca süre, tek haneli ama dünya ölçeğinde yüksek bir enflasyon dert edilmeyince, eninde sonunda enflasyon rayından çıkıyor. Zira enflasyon tek başına büyüyüp serpilen bir olgu değil; uygulanan ekonomi politikasının bir yansıması. Enflasyonu dert etmeyen bir ekonomi politikası temelinde istikrarı bozucu bir ekonomi politikası. “Ya, pek de kötü bir şey olmuyor” diye bu istikrarı bozucu özelliğin dozu artırıldığında (mesela “çılgın” kredi artışına gidilmesi gibi) enflasyon da alıp başını gidiyor.
Grafikte Ocak 2004-Aralık 2020 döneminde gerçekleşen yıllık tüketici enflasyonu gösteriliyor. Yatay çizgi, enflasyonun Ocak 2004-Aralık 2016 arasındaki ortalamasını ifade ediyor: Yüzde 8,3. Aralık 2020 için açıklanan enflasyon ise yüzde 14,6. Grafikte, kabaca 2017 başından itibaren enflasyonun yoldan çıktığı rahatlıkla saptanabiliyor. Son dört yılda yaşanan enflasyonun yanında dünya ölçeğinde yüksek olan %8,3 bile neredeyse “sevimli” duruyor.
Enflasyonun bu kadar yüksek olmasında, özünde ise istikrarı bozucu ekonomi politikaları uygulanmasında çoğu kesimin bu tür politikalara ses çıkarmamasının da rolü var. Mesela çılgın kredi artışını ele alın. Sadece geçen yıl yaşananı değil, yakın geçmiştekileri de. Sayısız ülke deneyiminden biliyoruz ki çok hızlı kredi artışı finansal istikrarı önemli ölçüde bozuyor. Yaşanan finansal krizlerin öncü göstergelerinden biri. Hele bir de döviz cinsinden geliri olmayanlar döviz cinsinden giderek daha büyük miktarlarda borçlanıyorlarsa. Bu kadar yüksek kredi artışına iş çevrelerinden bir eleştiri geldiğini duydunuz mu?
Bari bundan sonra enflasyonu dert edelim. Unutmayalım ki şu anda yüzde 14.6 olan enflasyonu, enflasyonu doğuran temel nedenler ortadan kaldırılmadıkça mumla arar hale geliriz. Yüksek enflasyonun aynı zamanda oynak ve ortalamada potansiyelinden daha düşük bir büyüme olduğunu da hiç aklımızdan çıkarmayalım. Bunun için Türkiye’nin 1980-2000 arasındaki deneyimine bakmak yeterli olacaktır.
Yeni yılınızı kutlarım. Umarım çok daha güzel bir yıl olur.
Bu köşe yazısı 05.01.2021 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024