TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Müjdeler olsun. Yeryüzünün insan uygarlığı ta 15. yüzyıldan beri kuzeybatı geçidini açmaya çalışıyordu. Panama Kanalı'nın operasyonel hale geldiği 1914 yılından beri Atlantik Okyanusu ile Pasifik Okyanusu arasında tek bir deniz geçiş yolu vardı. Ama artık ikiye çıktı. Yeni bir ticaret yolu sonunda yeniden açıldı. Müsaadenizle bugün bu konuya kısaca bir bakıp, dikkatinizi Ömer Madra'nın uzun söyleşi kitabına çekelim. Kitabın adı: "Küresel Isınma ve İklim Krizi". Bizim gibi konuyla bugüne kadar hiç ilgilenmemiş olanlar için güzel bir kaynak kitap. İlgilenenlere şiddetle tavsiye ederiz. Kuzeybatı geçidini merak edenlere anlatmaya artık başlayalım.
İlk soru nedir bu efsanevi kuzeybatı geçidi? Bu satırların yazarı yıllar önce bir Zagor macerasından öğrenmişti ne olduğunu. Çizgi roman akıl açar. Her zaman öyledir. Kuzeybatı geçidi, Kuzey Amerika'nın kuzey kıyıları boyunca Arktik Okyanusu'nu kat eden bir deniz yolu geçişidir. Yüzlerce yıldır kâşifler buralarda ticarileştirilebilecek bir deniz geçişi aramışlardır. Ta 1493'te Papa 6. Alexander "keşfedilen" Amerika kıtasının bilinen bölümlerini İspanya ve Portekiz arasında bölüştürdüğünden beri, İngiltere, Fransa ve Hollanda Hindistan'a ulaşacak bir kuzeybatı geçidini aramaya başlamışlardı. Yıl o vakitler 1498'di. 18. yüzyılda James Cook kuzeydeki buzulların temiz sudan oluştuğunu, dolayısıyla genç olduğunu bulduğundan beri yeni bir yol arayışı hızlanmıştı. Ama bakın arayış zaten hep sürmüştü.
Kuzeybatı geçidini ilk olarak 1906 yılında Norveçli kâşif Roald Amundsen kat etmişti. Alacaklılardan kaçabilmek için 1903'te ve de tam zamanında yelken açan Amundsen'in yolculuğu üç yıl almıştı. Yolculuğun sonunda, yürüyerek, Alaska'daki Eagle şehrine varan Amundsen kuzeybatı geçidini bulduğunu dünyaya açıklamıştı. Bulduğu deniz yolu buzla kaplıydı ama buz gençti ve bir buzkıran vasıtasıyla seyir mümkündü. Ancak geçilmesi gereken yerlerin bir bölümü çok sığdı ve bulunan yol ticari olarak işlevsel bulunmadı. Sonuçta kuzeybatı geçidi bulundu ama Panama'ya rakip olamadı. Arada bir sürü denemeler oldu. Ama hiçbiri ticari olarak manalı değildi.
Ama dedik ya müjdeler olsun. Bakınız, Arktik Okyanusu'ndaki buz kitlesinin büyüklüğü ile ilgili veriler 1978 yılından beri tutuluyormuş. 14 Eylül 2007 tarihinde Avrupa Uzay Ajansı Arktik Okyanusu'ndaki buz kaybının rekor bir seviyeye ulaştığını ve yirmi dokuz yıldan beri ilk kez kuzeybatı geçidinin buzkıransız gemiler için de açıldığını duyurdu. Arktik İklim Etki Değerlendirmesi'nde (Arctic Climate Impact Assessment) 2007 yılındaki hızlı erimenin geçidi tamamen seyir yapılabilir hale getirdiği söyleniyordu. Rapora göre 2007 yılında üç gemi geçidi rahatlıkla geçti.
28 yıldır küçülen buz kütlesi
Kuzeybatı geçidi neden açıldı? Neden bu iş bu yıl oldu diye meraklananlarınız varsa, yandaki grafiğe dikkatle baksınlar lütfen. Grafik, Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi'nden (National Snow and Ice Data Center) alınma. (Bizde daha sanayi istatistikleri bile yok, oralarda ise her şey var ve hemen ulaşılabilir durumda.) Grafiğimiz, 1978 yılından bugüne, son yirmi dokuz yıldır, her yılın ağustos aylarındaki Arktik buz kütlesinin büyüklüğünü gösteriyor. Dikkat ederseniz, buz kütlesi yirmi sekiz yıldır sürekli küçülüyor. 8.5 milyon kilometrekareden yaklaşık 6.5 milyon kilometre kareye gerilemiş. Ama 2007 yılında seri gözle görülebilir bir biçimde kırılmış bulunuyor. Yüzde 6,5 civarından yüzde 5,3'e gerilemiş. İşte bu en kötüsü. 2007 yılında olup bitenler önceki yıllardakinden belirgin bir biçimde farklı. Bakın işte bu kötü.
İşte bu kötüleşmenin nereden kaynaklandığını, neden ille de bu yıl olduğunu iyice bir öğrenmek gerekiyor. Bunun için de Ömer Madra'ya kulak vermekte fayda var. Michael Crichton "State of Fear" romanında sponsor bulmaya çalışan çevre örgütlerinin verileri nasıl çarpıttıklarını anlatıyordu. Ama bu veri bize hiç de çarpıtılmış gibi gelmedi. Bir nedenle: Bu hafta, The Independent gazetesinin manşeti çok açıktı: Arktik'te temmuz ayı sıcaklığı 22 derece santigrada kadar ulaşmıştı. Ortalama sıcaklığın 5 derece civarında olduğu bir yerde bu yıl sıcaklık 10-15 derece arasında seyredip durmuştu.
Siz isterseniz Ömer Madra'ya bir kulak verin.
İyi hafta sonları, efendim.
Bu köşe yazısı 06.10.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024