TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Müşterek Harekât Merkezi inşası İdlib’de gözetleme postalarının güvenliğinin sağlanması, göçmen sorunu ve benzerleri, sonuna yaklaştığını düşündüğümüz Suriye dosyasının daha ilk sayfalarında dolaştığımızı gösteriyor. Neden mi? Sadece şu manzara bile bize bir fikir verebilir. Birincisi, Suriye, farklı özelliklere sahip aktörlerin yeteneklerinin ve gücünün sahnelendiği bir oyun alanı. İkincisi, olayların karakteri bu tip olaylarda hızlı çözüm ve kesin başarı olmadığını söylemekte. Son olarak, benzer örneklerden ders çıkartabiliriz.
Suriye’de iç savaşla başlayan yolculuk iç içe geçmiş mücadele tipleri, çatışan politik hedefler bağlamında devam ediyor. Büyük güçlerin gölgesinde bölgesel güçler de doğrudan veya dolaylı sahnedeler. Devlet dışı aktörler (terör örgütleri, insan kaçakçıları, suç şebekleri, aşiretler, dini ağlar) sponsorlarıyla birlikte hareket ediyorlar. Dahası, ülke farklı ölçek ve özellikte üç farklı nüfuz alanına bölünmüş durumda.
Oyuncu sayısını gösteren listenin yanı sıra ilişkiler, ittifaklar ve güç dağılımı süreli değişiyor. Her aktörün siyasi hedefi de beklentisi de farklı. ABD Rusya’yı dengelemek, İran’ı sınırlamak, İsrail’i rahatlatmak, Türkiye’yi frenlemek için PKK/PYD’yi himaye ediyor. İsrail ise bildiğiniz gibi. Benim güvenliğim söz konusu ise “Bana kanun, kural işlemez” tavrını sürdürüyor. Avrupa Birliği’nin aklı DAEŞ saldırıları ve mültecilerde. Geleneksel yaklaşımı “tehdidi” sınırların ötesinde, mümkün ise kaynağında tutma peşinde. Örneğin, Suriye’de olmaz ise Türkiye’de. Haliyle gözü hem Türkiye, hem Suriye, hem de PKK/PYD’nin üstünde.
Esad’ın aklı ise eski güzel günlerinde. Kaosu fırsata çevirme çabasını azimle sürdürüyor. İran, Suriye cephesinde sahaya sürdüğü Hizbullah’ın sadakatini ödüllendirmeye çalışırken, bir yandan da emeklerinin karşılığını almak istiyor. Putin, tıpkı dedeleri gibi Akdeniz’in sıcak sularında olmaktan mutlu. Bunu daha güvenli ve kalıcı yapma peşinde. PKK ise, tarihin ve bazılarının kendisine bahşettiği kazanımları, politik hedefe tahvil etme derdinde.
Mevcut aktörler, ittifaklar ve stratejiler dikkate alındığında hiç kimse için görünür gelecekte kalıcı ve kesin sonuçlu bir zafer yok. Üstelik mevcut tablo, bazılarının sahada kalması için iyi bir gerekçe. Bunu kolaylaştıran ise sivil savaş ortamı, çökmüş devletler, terörizm, gerilla taktikleri, sınır aşan etnik mezhepsel çatışmalar ve mülteci meseleleri. Liste doğası gereği, uzun süreli, düşük tempolu, ekonomik, siyasi ve askeri dayanıklılığı test eden strateji ve taktiklerden oluşuyor. Dahası, devlet inşasının zorluğu, rakipleri elimine etme güçlüğü, sorunu uzun ömürlü yapan faktörlerin başında geliyor. Haliyle Suriye jeopolitiğini ve sorunların karakterini birlikte ele alınca, ufak tefek değişikliğe rağmen, hikâyenin uzun ömürlü olacağına dair bir kanaat oluşuyor.
Önümüzde Suriye benzeri örnekler var. Afganistan içine düştüğü girdaptan 1979’dan beri çıkamıyor. Irak’ta benzer durumda. Yemen, ara sıra mola verse de aynı akıbeti paylaşıyor. Dahası, kırk yıldır süren PKK örneği var önümüzde.
Bugün, büyük bir heyecanla müşterek harekât merkezini, Fırat’ın doğusunu ya da batısını konuşuyor olsak da aslında hikâyenin daha başındayız. Sanırım, gelecek elli yılda da Suriye, tüm artçı şoklarıyla beraber, Türkiye’nin gündeminde kalmaya, insan, para ve zamanını tüketmeye devam edecek.
Bu köşe yazısı 20.08.2019 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024