TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Aslında bu satırların yazarının konu ile ilk karşılaşması bir finans kitabından filan değildi. Hayat zaten böyledir. Olmadık yerden olmadık konu çıkar. Hikaye eski bir polisiyedeydi. (Acaba bir Sara Paretsky polisiyesi miydi? Doğrusu ya birden hatırlamak mümkün değil. Ama doğrusu ya, keyifli bir okumaydı. Zaten iyi polisiye her zaman için iyi romandır.)
Konu hayat sigortası poliçeleri ile alakalıydı. Hayat sigortası poliçesi, poliçeyi yaptıranın ölümü halinde devreye giriyordu. Ortada bir toplu para vardı. Ödenmesi gereken toplu para, poliçeden kim yararlanacaksa, lehdar kimse, poliçeyi yaptıranın ölümü halinde, ona ödeniyordu. Hayat sigortası poliçesinin nimetlerinden hemen yararlanmak isteyenler, kendi poliçelerini bir başkasına satabiliyorlardı. Böylece sigortayı yaptıran ahir ömründe harcayacak biraz daha para sahibi olabiliyordu. Satış işlemi şu anlama geliyordu: Poliçeyi satın alan kişi, o poliçenin lehdarı oluyordu. Hayat sigortasını yaptıranın ölümü halinde, lehdara, poliçedeki toplu para ödeniyordu. Bu paraya hak kazanmak için, lehdarın bugünden, o toplu para karşılığında, hayat sigortasını yaptırana belli bir meblağı ödemesi gerekiyordu. Sorun şuydu: Bu işlemi fiyatlamak için, poliçeyi yaptıranın daha ne kadar yaşayacağını bilmeniz gerekiyordu.
Poliçe çetesinin fendi
Romanda, ufak bir çete, bu problemi, kendileri için, kazancı en çoklaştıracak biçimde çözüyorlardı. Problemleri basitti: Poliçeyi yaptıran ne kadar çabuk ölürse, paralarının karşılığını o kadar çabuk geri alıyor ve getirilerini ençoklaştırıyorlardı. Çözüm de elbette basitti. Poliçeyi satın alıyorlar. Kendi isimlerini lehdar olarak yazdırıp, dürüst dürüst paralarını ödüyorlardı. Sonra da gidip, ölümü ile ödemeyi muaccel hale getiren poliçeyi yaptıran kişiyi öldürüyorlardı. Sonra gidip sigorta şirketinden parayı alıyorlardı. (Yok yok kesin bir Sara Paretsky romanıydı. Çünkü Paretsky'nin kahramanı olan V.I. Warshawki bir sigorta şirketi için çalışırdı. Kesin öyleydi.)
Biz bu öyküyü bir peri masalı olarak okumuştuk. Ama geçen aylarda hem amerikan The Wall Street Journal gazetesi, hem de Business Week dergisi ölüm bonolarından bahsediyordu. Bahse konu olan ölüm bonoları işte tam da bu hayat sigortası poliçelerinin ikinci el piyasasıydı. Aslında bu sistem, hayat sigortası poliçelerini, menkul kıymet haline getiriyor bilmem dikkat ettiniz mi? Daha önce kişisel bilançonuzda hareketsiz bir biçimde, kaskatı oturmakta ve vadesini beklemekte olan hayat sigortası poliçenizi hareketli ve de nakit bir finansal varlık haline getiriyor. İş, bir varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK) yaratmak değil mi? Ortada bir finansal varlık varsa, ona dayalı bir menkul kıymet yaratmak her zaman için mümkün aslında. Bu da bir başka VDMK türü işte.
Peki, ama neden böyle oluyor? Neden bazıları hayat sigortası poliçelerini likit kaynak haline getirmek istiyorlar? Romanın yazıldığı dönemde, konu daha çok, etrafı saran AIDS hastaları ile alakalıydı. AIDS hastaları, bakımları için, hayatlarının son günlerinde nakit kaynağa ihtiyaç duyuyorlardı. Bu amaçla, hayat sigortası poliçelerini kırdırıyorlardı. Çabuk ölürlerse, getiri yükseliyordu. Doğrusu ya, teşhis doğruysa, hasta da çok fazla yaşamıyordu. O vakitlerde, daha az organize olan piyasa, şimdilerde büyüme eğiliminde. Konunun medyada tartışılmaya başlanması da piyasanın büyüme eğilimi ile yakından alakalı.
Bebek patlaması kuşağı
Neden? Konu, doğrudan, geçen hafta bahsettiğimiz, "bebek patlaması kuşağı"ndan (baby boom generation) kaynaklanıyor aslında. Efendim, bebek patlaması yıllarında doğan Amerikan vatandaşları şimdilerde artık emeklilik günlerine doğru yaklaşıyorlar. Geçen pazar çıkan kısmı süratle özetleyelim, müsaadenizle. Bebek patlaması kuşağı, ABD'de 1946-1964 arasında doğanları tanımlamak üzere kullanılan bir tabirdi. II. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra bebek doğumlarında bir patlama yaşanmıştı. Bugünlerde ABD nüfusunun yaklaşık yüzde 26'sını oluşturan, 80 milyon kişi, bu kuşağa mensuptu. Çalışmaya başladıkları 1970'li yıllardan başlayarak, dünyada finansal serbestleşmeyi tam da bu kuşağın tasarruf eğilimlerine borçluyduk. Öyle anlaşılıyor ki, emeklilik günleri ile birlikte başka finansal yeniliklere de katkıda bulunacaklar.
Bebek patlaması kuşağının emeklilik günleri ile birlikte önemli bir değişiklik olmaya başladı. Artık yaşlılar eskisinden daha uzun yaşıyorlar. Tıp ilmi gelişti. Yaşam beklentisi arttı. Ama yalnızca beklenti artmadı aynı zamanda sağlık faturası da yükselmeye başladı. ABD için her şey söylenebilir ama herhalde kapsayıcı bir kamu sağlık sigortası sistemine sahip olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, artan sağlık harcamaları faturasını ödeyebilmek için bir yol bulmak önem kazanıyor. İşte, bebek patlaması kuşağının artan sağlık harcamaları, hayat sigortası poliçelerinin erken nakte çevrilmesi ihtiyacını yaratıyor. Bundan on-on beş yıl önce yalnızca AIDS gibi ölümcül ve sağlık faturası yüksek hastalıklar için düşünülebilenler şimdilerde daha geniş bir çevrede ilgi uyandırabiliyor. İhtiyaç varsa, finansal yenilik de hemen devreye giriyor.
Kazan ölecek mi
Ne yapıyorsunuz? Hayat sigortası poliçeleri ödemelerinin toplandığı havuzlar hazırlıyorsunuz. Poliçeyi yaptıranlar hayata veda ettikçe havuza nakit girişi oluyor, siz de bu gelen parayı havuza daha önceden para ödeyerek ortak olmuş olanlara ödüyorsunuz. Arada ise, artık çalışmadığı için bir gelir akımı olmayan bebek patlaması kuşağı emeklilerine ek gelir akımı yaratılıyor.
Herkesin işi görülüyor. Ne sayesinde? Varlığa dayalı menkul kıymet sayesinde.
Biz VDMK'yı bu aralar yalnızca bireysel gayrimenkul kredileri piyasası ile alakalı olarak biliyor olabiliriz. Ama o şirket finansman bonolarından, banka kredi kartlarına, oradan hayat sigortası poliçelerine el değiştirme kabiliyeti olmayan her tür alacağın el değiştirebilmesine imkan sağlıyor. Bir nevi kazan doğurtma mekanizması aslında söz konusu olan. Problem o ki, kazanı doğurtan mekanizma artık çok iyi çalışmıyor.
Bu köşe yazısı 25.08.2007 taarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024