TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
ABD-Çin rekabeti her geçen gün daha fazla gündemde yer tutuyor. Şimdilik buz dağının görünür kısmını istihbarat ve “ticaret savaşı” oluşturuyor. Ancak sorun daha derin. Yine de ne olup bittiğini tam olarak anlamanın yolu, eski defterleri karıştırmaktan geçiyor olabilir.
TEPAV, Ticaret Araştırmaları Merkezi Başkanı E. Büyükelçi Bozkurt Aran, 1980’lerin ortasında tanıklık ettiğimiz ABD-Japonya ticaret savaşına dikkat çekiyor. Ardından da dönemin ABD Başkanı R. Reagan’ın sorunu ifade edişine ve izlediği yönteme göndermede buluyor.
Japon ekonomisi, 1970’lerden itibaren, ABD ile ticari ilişkilerinde sürekli dış ticaret fazlası verdi. Öyle ki ABD’nin 1988 ile 2000 yılları arasında görülen dış ticaret açığının %40’ı ile %65’i arasında değişen oranı Japonya kaynaklıydı. Bu durum o dönemde ABD’yi kaygılandırmaya ve yeni arayışlara itti. Genel olarak Başkan Reagan, Japonya’yı teknoloji hırsızlığı, fikri mülkiyet haklarını ihlal, korumacılık uygulamaları ve kur manipülasyonuyla itham etti.
Ardından, Japonya’ya siyasi baskı uygulamaya başladı. Bu baskıdan kurtulmak isteyen Japon hükümeti, 1985’te diğer gelişmiş ülkelerinde katılımıyla, “Plaza Accord” mutabakatını imzaladı. Bazı “gönüllü” önlemler almak zorunda kaldı. Bunun sonucunda Japon Yeni bir yıl içinde dolara karşı %50 değer kazanırken, başta otomobil olmak üzere ihraç mallarına “gönüllü” kota koymak suretiyle ihracatını sınırladı. Bu uygulamalar Japon ekonomisinin büyümesini frenlerken, “kayıp on yıl” olarak bilinen ekonomik durgunluğa neden oldu.
Reagan’ın ”yürüttüğü “ticaret savaşının başarısı, bir anlamda, Japonya’nın aynı anda birden fazla cephede rekabet şansının olmamasıyla izah edilebilir. Japonya’nın ekonomik dev, askeri ve siyasi cüce olması göz önüne alındığında, ABD baskılarının sonuç alması hiç de sürpriz değildi.
Son on yıldır Çin, geçmişteki Japonya gibi, ABD dış ticaret açığının %50’sinin kaynağı. Trump’ın söylem ve argümanlarının, Reagan’ın 80’lerdeki iddialarıyla benzerlikleri dikkat çekici. Trump da Reagan gibi, fikri mülkiyet, teknolojik hırsızlık, adil olmayan ticaret uygulamaları ve para politikaları manipülasyonlarından dem vuruyor. Sonuç almak için Çin’e yapısal bazı önlemler dayatıyor. Trump, Arjantin’de yapılan G-20 toplantısında, Çin’den hükümetle ilişkili şirketler için tahsis ettiği Ar-Ge sübvansiyonlarını kısıtlamasını, özel sektör-kamu ilişkilerini yeniden tasarlamasını ve ABD’den “gönüllü” olarak daha fazla mal almasını talep etti.
Aradan geçen otuz yıldan sonra, ABD ticari rakibi Çin’e de tıpkı Japonya gibi benzer yöntemler ve argümanlarla yaklaşıyor. Böylece rakibi Çin’i geriletmeyi umut ediyor.
Ne var ki bugün tablo oldukça farklı. Japonya ile rekabete giren ABD’nin dünya ekonomisindeki payı 1980’lerde %35 iken, bu gün bu %24 düşmüş durumda. Aynı dönemde Çin ekonomisinin payı %2.5’ten %16’ya çıkmış durumda. Sonuçta Çin ile 1980’lerin Japonya’sı arasında da büyük farklılıklar bulunuyor. Bunların neler olduğuna ve olası sonuçlarına yakından bakmakta fayda var.
Bu köşe yazısı 18.12.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024