TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Soçi’de Türkiye ile Rusya arasında varılan anlaşmaya göre, İdlib’in çevresinde 15-20 km genişlikteki bölge ağır silahlardan arındırılacak. Aynı zamanda bölgede bulunan radikal gruplar iç taraflara çekilecekler. Bu işlem, 10 Ekim’de tamamlanacak. Aralık sonuna kadar da bölgeden geçen bazı otoyollar ulaşıma açılacak. Anlaşmanın imzalandığı günden beri Türkiye var gücüyle, “silahlı militan diplomasisi” yürüterek sonuç almaya çalışıyor. Sonuç alınamadığı takdirde, askeri müdahalenin kaçınılmaz olacağını, sivil kayıpların yaşanacağını herkes biliyor.
Güven esasına dayanan görüşmelerin tam da yoğunlaştığı bir esnada, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, BM toplantısı için bulunduğu New York’ta, gazetecilere ilginç bir açıklamada bulundu. Lavrov, “(İdlib’deki cihatçıların) Afganistan gibi diğer başka sıcak bölgelere gönderilecekleri yönünde söylentiler var. Bu asla kabul edilemez. Ya yok edilmeli ya da haklarında bir yargı süreci başlatılmalı” dedi. Ardından da “Türkiye’nin işinin hiç de kolay olmadığını” ekledi. Yine, “ABD’nin de ılımlı olarak nitelendirdiği militanları cihatçı örgütlerden ayrılmaya ikna konusunda devreye girme sözü verdiğini, ancak şu ana kadar bu sözünü tutmadığını” belirtti.
Lavrov, asimetrik bir mücadelenin, hibrit karakterde savaşın yürütüldüğü Suriye gibi ortamlarda, “öldürmemenin” bazen en iyi çözüm olduğunu bilir. Çünkü asimetrik bir mücadelede çok sayıda teröristi, militanı öldürmek ne kısa ne de uzun vadede “zaferin garantisi” değildir. Üstelik ölümlerin öngörülemez ekonomik, askeri, politik ve psikolojik maliyeti söz konusudur. Bu sadece Batı askeri kültürlerin ürettiği bir tecrübe de değil. Ruslar da Batılı rakipleri gibi ayaklanma, iç savaş, terörizm ortamlarında benzeri tavsiyeye uydular ve uymaya da devam ediyorlar.
Suriye’nin güneyini, Halep’i, diğer bölgeleri “radikallerden temizleme” operasyonu yürüten Rus, İran ve Esad kuvvetleri binlerce DAEŞ’li veya diğer radikal grup militanlarını bu bölgelerden “İdlib’e/güvenli alanlara” otobüslerle taşıdılar. Birçoğu çoluk çocuğuyla taşındı. Bu süreçte hiç kimse Lavrov’a, “Bu asla kabul edilemez. Ya yok edilmeliler ya da haklarında bir yargı süreci başlatılmalı” demedi.
Nitekim ABD, İngiliz ordusu ve Suriye Demokratik Güçleri de (siz onu PKK/PYD olarak okuyun) 2017 yılında, yüzlerce DAEŞ militanını Rakka’dan otobüslere doldurup güvenli bölgelere tahliye ettiler. Dahası, işin süratle bitirilmesi için helikopterler bile kullanıldı. Yine kimse benzeri tavsiyelerde bulunmadı.
Lavrov’un, zaman baskısı altında olan, işin esasını güvenin oluşturduğu bir ortamda Türkiye’ye ve “radikallere” böylesine mesajlar vermesi pek iyiye alamet görünmüyor. Verdiği tavsiye Türkiye’yi “yabancı terörist savaşçılar hapishanesi” olmak ile yıllar sürecek “cihatçı intikamın” hedefi arasında seçim yapmaya zorluyor.
Bu köşe yazısı 02.10.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024