TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İdlib gündemdeki yerini koruyor. Geçen hafta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Rusya ziyareti de işin ciddiyetini gösteriyor. Nitekim ziyaret üç hususta dikkat çekiciydi. İlki, İdlib sorununun karakterini ve kurumsal izdüşümünü gösteriyordu. İkincisi, güneyde işini bitiren Rusya’nın gittikçe sabırsızlandığı açıktı. Son olarak, Türkiye’de güvenlik konularının askeri ayağında, iş yapma biçimi, kuralları, MSB ile Genelkurmay ilişkileri değişmeye başlamıştı. Önümüzdeki dönemde buna benzer tabloları sıkça göreceğimiz anlaşılıyor.
Bugünlerde Suriye’yi ağırlıklı olarak yine İdlib üzerinden konuşuyor olsak da, sorunun daha geniş ve karmaşık olduğunu biliyoruz. Nitekim Türkiye’nin Suriye’de eş zamanlı yönetmesi gereken üç temel sorunu/konusu var. Taraftarları, çözüm süreçleri, araçları ve sonuçları birbirinden farklı olmakla birlikte, bunlar birbirleriyle yoğun etkileşim halindeler. İdlib’in geleceği, Fırat’ın doğusunda PKK’nın siyasi, askeri durumu ve Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun rolü.
Öncelikli sorun olan İdlib’de mevcut tabloyu Rusya, İran ve Esad belirli bir stratejiye dayanarak oluşturdular. “Muhalifleri/radikal terörist savaşçıları” İdlib’e yığdılar. Bir anlamda iki yüzyıllık geçmişi olan “ayaklanmayı bastırma” tecrübelerinden faydalandılar. Muhalifleri, kitabın sözünü ettiği, “konsantrasyon” kamplarına yönlendirdiler. İngilizlerin Güney Afrika’da, Fransızların Kuzey Afrika’da, Amerika’nın yerli Kızılderililere ve Rusların Çeçenlere, Kırım Tatarlarına, Ahıska Türklerine yaptığını yaptılar.
Rusya ve müttefikleri mevsim kışa dönmeden işi bitirmek istiyorlar. Her ne kadar onlar için önemli olmasa da, çevrelenen kampta birilerinin “silahlı balıkları” halkın oluşturduğu “denizden” ayırması gerekiyor. Bu “kötü isyancıları” iddialarından vazgeçirmek, dönüştürmek, umutlarını ötelemek veya yok etmek ciddi bir sorun. Örneğin, bazılarına Türkiye’de yeni bir hayat vaat etmek mümkün olabilir. Ya da savaşmakta ısrar edenlere oyunun ikinci perdesi (belki vardır) için, Afrin’de, El Bab’da yaşama şansı verilebilir. İkna olmayanların ise, birileri tarafından “cezalandırılması” gerekebilir. Bunlar ilk akla gelenler.
Plan ne olursa olsun, İdlib sorununda bir adım ötesi için üzerinde düşünmemiz gereken uzunca bir listemiz var. Tüm bu gelişmelerin askeri, politik, ekonomik, güvenlik ve insani maliyetini kim/kimler üstlenecek? İşin sonunda İdlib coğrafi olarak kimin kontrolünde kalacak? İdlib, Afrin’e eklemlenecek olursa, rejim ve Rusya buna razı olacak mı? Yoksa bunu Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun yürüteceği, “uzun süreli halk savaşının” güvenli geri bölgesi olarak mı okuyacak?
Kitaba göre, bu soruların cevabı İdlib’de işe girişmeden önce verilmeli. Ne de olsa, İdlib resmin tamamı olmadığı gibi, salt askeri bir sorun da değil.
Kurban Bayramı’nızı kutlar, saygı ve sevgilerimi sunarım.
Bu köşe yazısı 21.08.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024