TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye’de iç politik tartışmalar heyecan verici olsa da, küresel gelişmelerde bir o kadar ilgi çekici. Tıpkı ABD ile Çin arasında farklı cephelerde devam eden “savaşlar” gibi.
Aslında ABD-Çin karşılaşmasının kaçınılmaz olduğu önceden belliydi. Çin’in konumu ve ABD için ifade ettiği mana, tek başına 1980’lerin Japon ekonomisi ve Sovyetler Birliği askeri gücünün bileşimi gibi duruyor. Çin siyasi, ekonomik, mali, ticari, teknolojik ve askeri alanda tek başına geliyor ve bunu fazla “gürültü çıkarmadan” yapıyor.
Çin “sesiz” ilerleyişini İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin kurduğu, ekonomik, mali, ticari, siyasi düzene borçlu. Bu düzenden istifade ederek ABD’nin tahtını sallıyor. Gelişmeler bugünkü haliyle devam ederse ABD’nin kâbusunun gerçeğe dönüşme ihtimali var.
Nitekim TEPAV’da direktör, Büyükelçi (E) Bozkurt Aran, ABD’nin korkularına ticari, mali pencereden bakınca bunun gerçekleşmekte olduğunu söylüyor. Trump’ın Çin’e uyguladığı ekonomik yaptırımların anlık bir tepki değil, daha büyük bir kaygıdan kaynaklandığını söylüyor.
Trump, ilk olarak milli güvenlikle ilişkilendirdiği Çin’den ithal edilen demir çeliğe ilave vergi koydu. Daha sonraki hamlesi ise, Çin’in her yıl 200-300 milyar dolarlık “fikri mülkiyeti” çaldığı iddiasına dayanıyor. Nitekim Çin, Körfez Savaşı’nda tanık olduğu ABD askeri teknolojisine sahip olmak için bu yönteme “stratejik” değer biçerek, devlet politikası olarak ele aldı. Özellikle ileri teknoloji ve silah endüstrisinde.
ABD’yi ürküten rekabette askeri boyut, demir çelik ve askeri teknolojiyle birlikte ele alındığında ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Çin’in gittikçe artan askeri gücü Soğuk Savaş günlerinin Sovyetler Birliği’nden farklı. Bu defa rakip salt askeri değil, ekonomik ve mali güçle birlikte geliyor.
Sovyetler Birliği 1988 yılında 350 milyar dolarlık askeri harcama yapmıştı. Bu rakam Sovyetler’in dağılmasıyla, 1992’de 60 milyara, 1998’de 19 milyara düştü. Putin geçen yıl bunu 86 milyar dolara çıkarttı.
Çin’in savunma harcamaları Rusya’nın boşluğunu dolduruyor gibi görünüyor. Veriler tartışmalı olsa da Çin, savunmaya 1988’de sadece 21 milyar dolar harcamış. Bu 1996’da 24 ve 2015’te 215 milyar, bugün ise 264 milyar dolara ulaşmış bulunuyor.
Silah pazarında 1990 ve 2000’ler boyunca Rusya’nın en büyük müşterisi olan Çin, 2005’te silah alımını % 60 Rusya’dan alırken, bu oran 2006’dan itibaren neredeyse % 10’lara düşmüş. Çin kopyalama ve siber casuslukla elde ettiği teknolojileri kullanarak kendi silah endüstrisini geliştirmeye devam ediyor. Buna bir de her yıl üniversitelerden mezun olan 4 milyon yüz bin fen bilimci ve mühendis eklenince konu daha iyi anlaşılıyor.
Çin’in geçen yıl gayri safi milli hasılası 25.2 trilyon dolar olarak gerçekleşti. ABD’nin ise 20.4 trilyon dolardı. ABD’nin dış ticaret açığı 750 milyar dolar ve bunun 375 milyar doları Çin ile olan ticaretten. ABD’nin kurduğu düzenden faydalanan Çin, hem ekonomik hem mali, hem de askeri olarak ona meydan okuyor.
Trump ise bunu durduramasa da yavaşlatmanın yollarını arıyor.
Bu köşe yazısı 24.04.2018 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024