TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yerel başlayan Arap Baharı’nın küresel ölçekte sorunlar yarattığı, uluslararası ilişkileri ve değerleri zehirlediği bir gerçek. En somut örneğini Suriye’de görebiliyoruz. Yeni tartışma konusu DAEŞ ile Demokratik Suriye Güçleri (siz onu PKK olarak okuyun) arasında varılan anlaşma. Buna göre Rakka’da operasyon sürerken, bir grup DAEŞ militanı silahlarıyla sorunsuz biçimde şehirden çıktılar. Konu BBC tarafından haber yapılınca, farklı ülkelerden farklı açıklamalar geldi.
Türkiye, bir terör örgütünün başka bir terör örgütüyle anlaşma yaparak Rakka’dan ayrılmasının kabul edilemez olduğunu açıkladı. ABD’li yetkililer ise bunun DSG/PKK ile DAEŞ arasında gelişen bir ilişki olduğunu belirterek, güya sorumluluk üstlenmekten kaçındı. Rusya, bunun ABD’nin DAEŞ’le ilişkisini gösteren en büyük kanıt olduğunu ileri sürdü.
Herkesin doğruyu söylediğine şüphe yok. Tabii ki sadece işine gelen yönüyle. İnanmamızı istedikleri ise ABD’nin sorumluluğu olmadığı, Rusya’nın benzer işlere hiç bulaşmadığı. Bize gelince, gerçekleri bilmemizde fayda var. O halde konuya biraz daha yakından bakalım.
ABD’li siyasi karar alıcılar, askerlerinin ölmesini istemedikleri için, Suriye’de konvansiyonel düzenle değil Özel Kuvvetler’le operasyona giriştiler. Artık iş, askeri bir konuydu ve en az asker kaybıyla işin nasıl yapılacağına askerler karar vereceklerdi. Askerler sahada iş birliği yapmak için PKK/PYD’yı seçtiler ve politik onay aldıktan sonra da işe başladılar. Ardından da politik karar alıcıları seçmenlerinin önünde mahcup etmeyecek, “basit ve kolay anlaşılabilir zafer”ler armağan etmeye giriştiler. Bunlardan en etkili olanı DAEŞ’in başkenti Rakka’nın alınmasıydı. Kısa süre önce PKK/PYD, Rakka’yı DAEŞ’ten aldı.
ABD tarafından icat edilen DSG mahlaslı PYD/PKK’nın, Rakka gibi bir şehri “düşmandan” alacak harekât planını yapması, uygulaması ve sonuçlandırması ölçek olarak mümkün değil. İşin bu kısmı ABD Özel Kuvvetleri’ni ilgilendiriyor. Askeri açıdan DAEŞ’le tahliye anlaşması yapılması, Rakka harekât planının önemli bir parçası. Kitabın dediği gibi, tüm DAEŞ’lileri öldürmek “bazen iyi fikir olmayabilir”. Rakka operasyonunu sevk idare eden general, kitabı iyi kavramış olmalı ki orada bulunma sebebinin DAEŞ’i yenmek değil, Rakka’yı almak olduğunun farkında. Bunu, Sun Tzu’nun dediği gibi, tek kurşun atmadan, az kayıpla yapması ise, onun profesyonelliğini gösteriyor. Sonuçta DAEŞ askeri değil, politik bir sorun.
Geçen ağustos ayında, Rus generaller de tıpkı ABD’li meslektaşları gibi aynı taktiği uyguladılar. Suriye-Lübnan sınırından tahliye edilen DAEŞ militanları ve ailelerinin Suriye’nin doğusunda, örgütün elindeki Bukemal kentine gitmesine izin verdiler. Ruslar da haberimiz yoktu diyemezler çünkü Fırat’ın batısında kendilerinden habersiz kuş uçması mümkün değil. Anlaşılan, Rus talimnameleri de ABD’li rakiplerine benzer tavsiyelerde bulunuyor. “Bazen öldürmemek en iyi çözümdür”. Siyasi olarak tepki vermek anlaşılabilir olsa da askeri olarak gerçek budur.
Bu köşe yazısı 17.11.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024