TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
15 Temmuz darbesi “kontrollü” olarak tanımlandığında, tartışmanın odağı darbeyi yapan FETÖ’den hükümete kayıyor. Sadece bu nedenle bile, “kontrollü darbe” iddialarına yakından bakmak gerekir.
Bugün darbeye dair daha fazla veriye sahibiz. İddianameler, TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’na verilen ifadeler, kurumların gönderdiği raporlar ve devam eden davalarda sanıkların açıklamaları bunlardan bazıları. Şüphesiz mevcut verilerle bile darbe girişimine dair her şeyi tam olarak açıklayamıyoruz. Hâlâ gri alanlar mevcut.
Yine de mevcut veriler ışığında gerçeğe yakın analiz yapmak, “kontrollü darbe” iddialarına cevap vermek mümkün. 15 Temmuz darbe kararının FETÖ’nün sivil kanadı tarafından alındığını, darbe gecesi yapılan açıklamaya bakıldığında ise politik/ideolojik çerçevenin FETÖ’cü sivil ve askerlerce birlikte çizildiğini görebiliyoruz.
Öte yandan, darbenin icra safhasında FETÖ’cü sivillerin sayısı az olmakla birlikte stratejik düzeyde rol üstlendikleri de bir gerçek. FETÖ’cü askerlerin ise darbenin askeri planlama ile icrasında görevlendirildikleri anlaşılıyor. Darbenin başarısızlığa uğramasının ardından icracıların kim olduklarını bilmekle birlikte, planlama grubuna ve faaliyetlerine dair hâlâ bilgimiz yok.
15 Temmuz’da TSK’da yaşananlar mercek altına alındığında, “kontrollü darbe” iddialarını test etme imkânı bulabiliyoruz. Darbeye maruz kalan bir hükümetin en büyük kâbusu, Silahlı Kuvvetler’in meşru emir komuta zincirinin çökmesi ya da darbeyi bizatihi emir komuta sistemi içinde TSK’nın yapmasıdır.
15 Temmuz darbe girişiminin daha ilk saatlerinde TSK’nın meşru emir komuta sisteminin çöktüğünü biliyoruz. Zincirin ana halkalarını oluşturan kuvvet komutanları, darbeye karşı koyması muhtemel generaller/subaylar FETÖ’cü darbeciler tarafından enterne edildiler. Başka bir ifadeyle, 10-12 saatlik süre boyunca TSK’da emir komuta zinciri parçalandı ve hükümetin TSK üzerindeki kontrolü kayboldu. “Kontrollü darbe” iddiasının geçerliliği için bütün bunların hükümet tarafından bilerek ve isteyerek uygulanması gerekir.
Öte yandan, darbecilerin harekete geçtikleri 15 Temmuz, saat 21.00’den kontrolü kaybettikleri ertesi günü saat 06.00’ya kadar hükümetin yanında yer alan, ayaklanmacıları bastırmak üzere harekete geçen askeri birliklere de tanıklık etmedik. Sonuç olarak, TSK üzerinde kontrolünü kaybeden, darbeyi bastırmak üzere hiçbir hazırlığı olmadığı ortaya çıkan bir hükümetin, “kontrollü darbe” yaptığını iddia etmek inandırıcı olmaktan uzaktır.
“Kontrollü darbe” iddiasının diğer cephesini istihbarat teşkilatlarının faaliyetleri oluşturuyor. Ortaya çıkan bilgiler, İstihbarat’ın bir hareketlenmenin olabileceğini beş saat önce öğrendiği, sağlıklı analiz yapılamadığı ve doğru reaksiyon gösteremediği yönünde. Durum böyleyken, iki üç yıl önce planlaması başlayan bir darbenin tüm yönlerine hâkim olmuş, gelişmeleri yönlendirmiş, darbeyi “kontrollü” hale getirdikten sonra, uygun zamanda ve makul ölçülerde hasarla sonlandırmış bir istihbarat teşkilatından söz etmek, “gerçek zamanlı” fantezi üretmek anlamına gelir.
Ayrıca “darbenin kontrollü” olabilmesi, istihbarat teşkilatlarının FETÖ cephesindeki tüm gelişmeleri yakından izlemesi, duruma göre yönlendirmesi ve buna karşılık FETÖ’cülerin izlendiklerini ve yönlendirildiklerini fark etmemeleriyle mümkündür. Mükemmel bir istihbarat kapasitesi ve İstihbarata Karşı Koyma yeteneğinden söz ediyoruz. FETÖ’nün siyasi, sivil ve askeri bürokrasideki gücü, bağları ve yetenekleri dikkate alındığında, iddiaların naifliği daha iyi anlaşılmaktadır.
Sonuçta darbe başarısız oldu. Fikrimce, başarısızlık “kontrollü darbe” olduğundan değil, darbecilerin kamu vicdanında karşılığının olmamasından, Erdoğan’ın liderliğinden, bazı general ve subayların şahsi gayretlerinden, TSK’nın çoğunun FETÖ muhalifliğinden ve örgütün yapısal arızalarından kaynaklandığıdır.
Bu köşe yazısı 13.06.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024