TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu hafta dünya gündemini iki sıcak konu belirledi. İlki, Kuzey Kore ile ABD arasında patlak veren askeri gerilim. Kuzey Kore’nin nükleer kapasitesi önemli bir sorun. Nasıl davranacağı kestirilemeyen Kuzey Kore lideri ve komşuları Japonya ve Güney Kore’nin hedef olma korkusu sorunu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Uzak bir ihtimal olsa da zaman zaman Kuzey Kore ile “savaş” ihtimalinden söz ediliyor.
Gündemi işgal eden diğer konu Suriye idi. Artan diplomasi trafiği, liderlerin açıklamaları, kamuoyu oluşturma girişimleri bütün hafta boyunca devam etti.
ABD Başkanı Trump, NATO Genel Sekreteri’nin ziyareti esnasında Suriye ile ilgili beklentisini açıkladı. Suriye’de altı yıldır devam eden iç savaş için de “Artık bitirmenin, teröristleri yenmenin ve mültecilerin evlerine dönmesini sağlamanın zamanı geldi” diye konuştu. Ardından Rusya krizi ve gelişmelerden etkilenmiş olmalı ki daha önce savunduğu “NATO miadını doldurdu” görüşünü değiştirdiğini ifade ederek “NATO’yu güçlendirmek için çalışacağım” dedi. “Uzun zaman önce şikâyetçiydim ama bazı şeyleri değiştirdiler. Artık terörizmle savaşıyorlar” diye ekledi.
Suriye konusu ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın da öncelikli gündemiydi. Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yapacağı görüşme öncesi İtalya’nın Lucca kentinde G7 ve Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün dışişleri bakanlarıyla özel bir toplantı yaptı. Amaç, ortak bir Suriye politikası belirlemekti.
Ziyaret, Tillerson’ın Putin ve Lavrov ile görüşmeleriyle tamamlandı. Basın toplantısından anlaşılan, taraflar Suriye sorununda hiçbir ilerleme sağlayamadılar. Ortak nokta olarak ilan edilen tek konu ise, DAEŞ’le mücadele oldu. Yine de iki nükleer güç olarak beklenmedik çatışmaları önlemek ve ortamı yumuşatmak amacıyla askeri iletişim kanallarını açık tutma kararı aldılar.
Geçen hafta, Suriye ordusunun zehirli gaz kullandığı iddialarıyla başlayan ve ABD’nin füze saldırısıyla tırmanan gerilim şimdilik kontrol altına alınmış görünüyor. Ancak taraflar, Esad rejiminin geleceği konusunda hâlâ farklı düşünüyorlar. Rusya, Suriye’deki çıkarlarını ancak Esad veya Esad rejiminin dayandığı gruplarla sağlayabileceğini öngörüyor. Aynı zamanda Esad, Rusya ile ABD arasında süre giden “psikolojik savaşın da” sembolü. Rusya, geri adım attığı takdirde, ciddi prestij kaybına uğrayacağını düşünüyor. Her iki taraf da sorunun siyasi yöntemlerle çözülmesi gerektiğini söylese de bunun bir temenniden öteye geçmesinin mümkün olmadığı açık. Çünkü ortada bir yol haritası yok.
ABD ve Rusya, “siyasi çözüm” den söz ettiklerinde, farklı müzakerecileri, hedefleri ve koşulları kastediyorlar. Örneğin, Ruslar, sahadaki koşulların henüz “siyasi çözüm” aşamasına gelmediği görüşünde. Nitekim son iki yılın askeri hamlelerine, askeri haritadaki değişime ve Rus ayaklanmayı bastırma stratejisine baktığımızda Putin’in bir planının olduğu anlaşılıyor. ABD, Rakka ile meşgulken Rusya ve Esad, İdlib’i “temizleyip”, ihtiyaç kalırsa, müzakerelere elleri güçlü, uygun muhaliflerle oturmanın koşullarını sağlamaya çalışıyor. Öte yandan Trump, savaşın bitmesi gerektiğini söylüyor. Ancak, nasıl biteceğine cevap veremiyor. Anlaşılan, Rusya’nın sahadaki hedefleri gerçekleşinceye kadar Suriye’de çatışmalar devam edecek.
Bu köşe yazısı 14.04.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024