TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Almanya başbakanı Angela Merkel geçen Perşembe Türkiye’deydi. Bundan önce Nisan 2016’da Türkiye’ye gelmişti. Nisan 2016’dan Şubat 2017’ye dünya değişti. İngiltere, Avrupa Birliği (AB)’den ayrılmaya karar verdi. Amerika’da Donald Trump başkan seçildi. Türkiye’de askeri darbe teşebbüsü oldu. Çok şey değişti.
Merkel, Türkiye’nin başkenti Ankara’dan, Malta’nın başkenti Valetta’ya geçti. Cuma günü Valetta’da yapılan, Avrupa Birliği (AB) liderleri toplantısına katıldı. Bu gayrı resmi toplantıda, Mart ayında, resmi bir AB Liderler Zirvesi yapılması ve bir deklarasyon yayınlanması kararlaştırıldı. Merkel’in açıklamalarına bakılırsa, AB’nin farklı hızlarda ve farklı düzeylerde entegrasyona imkân veren yeni bir yapı kazanması önümüzdeki zirvenin ana konularından biri olacak gibi duruyor. AB sürecinin herkese aynı ceketi giydirmemesi, farklı işbirliği biçimlerine de imkân tanıması, Brexit sonrasının, temel konularından biri olacak gibi duruyor.
Aslında AB’nin kendisini yeniden gözden geçirmesi ve tek tip entegrasyon stratejisini bir kenara bırakması, Türkiye için de bir fırsat sunuyor doğrusu. Ben bunu öncelikle bir tefekkür fırsatı olarak görüyorum. İkinci olarak ise, Brexit ve AB’nin tefekkür sürecini, Gümrük Birliği çerçevesindeki asimetriyi düzeltmek için bir fırsat olarak kullanmak mümkün olabilir. Hep demiyor muyuz, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşma (STA)’larına Türkiye uyuyor, pazarını açıyor ama o STA’ların AB firmalarına sağladığı imkânlardan Türk firmaları yararlanamıyor. Ayrıca AB, Türk firmalarını da düşünerek, üçüncü ülkelerle STA’ları müzakere etmiyor. Asimetri işte. Onlar müzakere ederken bizi düşünmüyor, biz onların müzakerelerinin sonuçlarına uyuyoruz.
Türkiye’nin AB söz konusu olduğunda ne istediğini, neden istediğini ciddi bir biçimde yenide düşünmesi gerekiyor. Doğrusu ya, “Sen bana 1963 Ankara Anlaşması ile bir söz vermiştin, hani evlenecektik, öyle demiştin” argümanı artık hiç de ciddi durmuyor. Türkiye, eğer tam üyelik işinde ciddiyse, nasıl adımlar atacağını düşünmeli. Yok, Brexit fırsatından yararlanarak, İngiltere ile birlikte, AB ile, yeni ve farklı bir müzakere sürecine girecekse, yine ne istediğini önceden belirlemeli. Şimdi resme bakın. AB en azından 10 yıllık geleceği ile ilgili bir çerçeve çizmeye çalışıyor. Türkiye, öyle hareketsiz duruyor. AB’nin kendisi, AB’nin yakın geleceğine odaklanmışken, Türkiye, bıkkınlık verici bir “hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten” kompozisyonu çiziyor doğrusu. Gelin bir anlatayım, son günlerde aklıma takılanı.
Geçen Aralık ayında, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), AB ile Gümrük Birliği’nin güncellemesi konusunda bir anket çalışması yayımladı. İKV, 1965’te kuruldu. Dolayısıyla, İKV, Türkiye’nin AB sürecinin bütün ayrıntılarını içeren bir kurumsal hafızaya sahip. Neler olup bittiğini, yol kazalarını, problemleri onlar biliyorlar ve hep not alıyorlar, bir kenara yazıyorlar. Aralık 2016’da yayımlanan anket, hizmet ticaretinin önündeki engellere odaklı. Şimdi ben 3 soruya takıldım doğrusu. Sorular ve grafikleri yanda. Siz de bakın. Önce soruyorlar ankete katılanlara: “Gümrük Birliği hizmet sektörüne doğru genişletilsin mi?” diye, yüzde 65,8’i “Evet” diyor. Hizmet sektöründen gelenler de “Evet” oranı yüzde 71,1’i buluyor. İkinci olarak, soruyorlar “Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde bilgiye erişebiliyor musunuz?” diye, ankete katılanların yüzde 56,6’sı bu kez “Hayır” diyor. Hizmet sektöründen ankete katılanlar da bu oran yüzde 63,5’e kadar çıkıyor.
Şimdi ben önce bu 2 soruya baktım ve doğrusu şöyle düşündüm: “Şirketler kesimi, esas itibariyle, Gümrük Birliği sürecinden memnun. 1996 yılındaki Gümrük Birliği çerçevesi yalnızca sanayiyi kapsıyordu. Türk sanayii, Gümrük Birliği anlaşması ile düşük teknolojiden, orta teknolojiye doğru sıçradı. Gümrük Birliği, Türk sanayiine iyi geldi. Şimdi hizmetler sektörüne de iyi gelecek diye düşünüyorlar herhalde. Ama doğrusu ya, müzakere süreci özel sektörü içerecek biçimde tasarlamış değil. Biz, konuşulanların içeriğini tam bilmiyoruz, bilmek istiyoruz.” demek istiyorlar herhalde dedim kendi kendime.
Ama sonra, şu soruyu ve cevabını gördüm: İKV, ankete katılanlara sormuş, “Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve hizmet sektörüne genişletilmesinin firmanız ya da sektörünüz üzerine olası etkileri konusunda bir etki analizi çalışması yaptınız ya da yaptırdınız mı?” Sonuç: Ankete katılanların yüzde 69’u hayır, nasıl etkileneceğimiz konusunda bir etki analizi çalışması yapmadık, yaptırmadık demiş. Yapanların oranı yüzde 5 civarında. İnsan tabii önce bir şaşırıyor. Türkiye, hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten dediğim bu işte.
Gümrük Birliği çerçevesinin güncellenmesi/genişletilmesi konusunda, internette isterseniz bir arama yapın bakın. Gümrük Birliği çerçevesinin genişletilmesini kapsamlı bir biçimde analiz eden bir çalışma olarak Alman Bertelsmann Vakfı’nın, Alman ifo Enstitüsü’ne yaptırdığı bir etki analizi çalışması ötekilerden ayrılıyor. Kalanları buna mukaddime sayılır. Size de tavsiye ederim. Buradan gidebilirsiniz ana çalışmaya (http://voxeu.org/article/eu-turkish-customs-union-how-proceed).
Bu çalışmaya göre, Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nden ayrılarak, tek başına bir serbest ticaret anlaşması imzalamaya çalışması, Türkiye’nin refahını negatif etkiliyor. Oranlar, tabloda var. Türkiye’nin, AB ile gümrük birliğinden ayrılması ve bir serbest ticaret anlaşması imzalaması halinde, tek pazara erişim zorluğu nedeniyle, milli gelirinin yüzde 0,81 oranında küçülmesine razı olması gerekiyor. Çalışmada, Brexit yok. Dolayısıyla Türkiye’nin İngiltere ile birlikte AB’nin karşısına çıkması ve ortak bir serbest ticaret anlaşması müzakeresi yapması konusu hiç ele alınmamış. Ama yine de bir fikir veriyor doğrusu.
Yine aynı çalışmaya göre, Türkiye, AB ile mevcut Gümrük Birliği çerçevesini hizmetler ve tarım sektörlerine doğru genişletirse, büyüme açısından kazançlı çıkıyor. Hele bir yandan Gümrük Birliği derinleştirilirken, bir yandan da mevcut Gümrük Birliği anlaşmasındaki asimetriyi düzeltmek, Türk milli gelirini daha da olumlu etkiliyor. Nedir? Gümrük Birliği’nin derinleştirmek iyidir.
Ifo Enstitüsü’nün yaptığı çalışmada, Türkiye’nin Gümrük Birliği’nden ayrılmasının, AB ve Almanya için olumsuz sonuçları olacağından da, Gümrük Birliği anlaşmasının hizmetler ve tarım sektörlerine doğru genişletilmesinin AB ve Almanya için de yararlı olacağından da geçerken şöyle bir bahsediliyor.
Yeter mi yetmez elbette. Türkiye’nin tam üyelik sürecine doğru giderken, Acquis’yi uygulamaya koyarak, kurumsal kapasitesini tahkim etmesinin getireceği iktisadi sıçrama bu çalışmada yok. Türk milli gelirini asıl şahlandıracak olan tam üyelik sürecinde atılması gereken adımlar hâlbuki.
Zaman, Türkiye’nin AB ile nasıl bir ilişki içinde olacağını tartışması için son derece uygun ama Türkiye böyle bir süreci yönetebilecek halde değil. Önce sükûnet yok. Sonra hazırlık yok. Not edin: İmkânlar var ama hazırlık yok bana sorarsanız. Böyle bir müzakere sürecini yönetmek için, elinizde kapsamlı bir etki analizi çalışması olması gerekiyor. Türkiye, yarın Gümrük Birliği’nden ayrılırsa, Almanya, Hollanda bundan nasıl etkilenir bilmek gerekiyor. Sonuçta pazarlık edeceğiz. Sanayi gibi tarımı da AB ile serbest ticarete açsak ne olur? Kim bundan daha çok faydalanır? Karşılığında neler istenebilir? Bunları hep bilmek gerekiyor. Biliyor muyuz? Hayır.
Ben işte ondan diyorum, Türkiye, hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten diye. Eskiler hem kel, hem fodul derlerdi bir de. Şaşırtıcı olan, bu duruma artık şaşırmıyor bile olmamız sanırım. Yazık.
Bu köşe yazısı 06.02.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024