TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Medyaya göre, ABD Başkanı Trump, ordudan DAEŞ’le mücadele için alternatif planlar hazırlamasını istedi. Halen Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Nijerya’ya, Afganistan’dan Yemen’e kadar geniş bir bölgede operasyon yürüten ABD ordusunun elinin altında çok sayıda planın bulunması sürpriz değil. Muhtemelen eski çalışmaları raftan indirip, yeni duruma göre bazı düzeltmeler yaparak başkan Trump’ın önüne koyacaklar.
Planlarda farklılıklar olsa da bazı ortak noktaların bulunacağı açık. Öyle ki plan, ABD gibi büyük bir güç tarafından hazırlansa bile, tehdidin karakterini, coğrafyanın genişliğini, siyasi karar alıcıların ödemeye razı oldukları bedelleri ve sistemdeki diğer aktörlerin yaklaşımlarını göz ardı etmek zorundalar.
DAEŞ gibi hibrit bir sorunu fiziki “coğrafya” ile sınırlamanın mümkün olmadığını biliyoruz. Musul’u, Rakka’yı DAEŞ’ten almak “teorik olarak” mümkün. Eğer sonrası için işe yarar bir plan mevcut değilse günün sonunda örgütü Irak ve Suriye’de yerin altına itmek gibi bir sonuç vereceği açık. Planın esasını, DAEŞ’in yerine konacak otoritenin niteliği, inşa edilecek düzenin nasıl olacağı, bu rolü kimin üstleneceği ve meşruiyetinin nasıl inşa edileceği oluşturmak zorunda. Muhtemelen ABD ordusunun yeni harekât planının en çetrefil kısmını bu hususlar oluşturacaktır.
Öte yandan, DAEŞ’in geniş bir coğrafyada terör uygulama kapasitesi dikkate alındığında, Suriye ve Irak’ta yapılacak hatalı uygulamaların terör şeklinde çıktıları olabilecektir.
Tecrübeler, “uluslararası işbirliğinin” stratejik bir alan olduğunu gösteriyor. Nitekim Trump’ın Rus mevkidaşı Putin’le yaptığı telefon konuşmasında DAEŞ’le mücadelenin önemli bir yer tutması bunun bir sonucu. İlerleme sağlaması öncelikle iki ülkenin Suriye konusunda anlaşmalarına bağlı görünüyor.
DAEŞ, Rusya için ikincil sorun. Öncelik ise Suriye’deki çıkarları. Bu hedefi gerçekleştirecek askeri hamleleri açıktan yapıyor. İstikrarlı bir biçimde hedefine kilitlenmiş durumda. Şimdilik, Esad’ı iktidarda tutarken, kontrol edilemeyecek, sorun çıkaracak, ideolojik olarak “radikal ve cihadist” hiçbir oluşuma yer ve rol vermeyeceğini baştan beri ifade etti. Eğer gerekliyse, istikrar için uysal, söz dinler, “majestelerinin muhalefeti” rolüne rıza gösteren bazı grupları masada görmeye rıza gösterebilir. Örneğin, PKK/PYD gibi. Rusya’nın bu yaklaşımının Trump ile örtüşmesi gelişmeleri hızlandıracaktır. Öte yandan, sürecin hiçbir aşamasında, “demokrasi, insan hakları, insani durum, savaş suçu” gibi normlar ve kavramların gündemde olmayacağı da açık.
ABD ordusu; askeri kültürü, tehdidin niteliği, bölgenin politik askeri resmi, başkanın bakış açısı çerçevesinde Suriye ve Irak’ı coğrafi bütünlük içinde ele almayı sürdürecektir. İşbirliği, sadece hava operasyonlarını içermeyecektir. Aynı zamanda, karada da harekât alanı kompartımanlara bölünürken, Suriye için siyasi gelecek yeniden şekillenecektir. Bu noktada gerek lojistik, gerekse üs ve askeri güç olarak işbirliği yapılacak, devletler ve yerel aktörler yeniden listelenecektir. Türkiye’ye gelince, ABD raftan indirdiği planları gözden geçirirken, Ankara’nın da yeni “planlar” hazırlama vakti gelmiş gibi görünüyor.
Bu köşe yazısı 31.01.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024