TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Musul harekâtı başladı. Harekâtın her aşamasında ABD’nin “kamu diplomasisine” gösterdiği özen dikkat çekici. Anlaşılan Afganistan ve Irak işgalinden bir hayli ders çıkartılmış. Bu çerçevede ABD’li görevliler, “davet edilen misafir ülke” statüsünün gereklerini hassasiyetle yerine getirmeye dikkat ediyorlar. “Davet eden hükümeti” ezmemeye özen gösteriyorlar. Resmi açıklamalarda sorumluluğun Irak hükümetine ait olduğunu söylerken, yetkilinin başbakan, operasyonun ana yüklenicisinin de Irak ordusu olduğu ifade ediliyor. Tıpkı Obama’nın DAEŞ’le Mücadele Özel Temsilcisi’nin “Harekât açıklamasını Irak Başbakanı yapacak” ifadelerinde olduğu gibi.
“Kamu diplomasisinin” DAEŞ gibi sorunlarda silahlı mücadele kadar önemli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kırılgan, “mozaik” bir sorunla, “mozaik” müttefiklerle ve “mozaik” yaklaşımlarla mücadele ilgilileri zorluyor. Bu nedenle operasyon “Birleşik Müşterek Özel Kuvvetler Harekâtı” olarak tanımlanıyor.
Irak ve Suriye’de DAEŞ’le mücadeleyi sürdüren çok uluslu gücün liderliğini ABD yürütüyor. Harekâtın başarısı, birer canlı organizma gibi hareket edebilen, bağımsız “mozaik” organizasyonlardan aynı hedefe yönelmiş, uyumlu çalışabilen yeni bir yapı oluşturmaya bağlı. Şekli, karakteri, biçim ve hedefi birbirine benzemeyen, zorunlu olarak birbirine bağlı yaşayan, aynı sahayı, şehri paylaşan “mozaik” yapılar. Söz konusu “nezaket ve kibarlık” bu kırılgan yapıların yönetilmesinin zorluğundan kaynaklanıyor. Aksi takdirde “mozaik” yapılar hızla dağılabilir.
DAEŞ varlığını, ideolojisi kadar yerelde devam eden kriz ve çatışmalara borçlu. Bu nedenle mücadele stratejisi sadece coğrafi bir bölgenin/şehrin temizlenmesine indirgenemiyor. Fiziki ve fikri mücadelenin birlikte yürümesi gerekiyor ve strateji bu nedenle “mozaik.”
Musul harekâtını referans alsak da başarının farklı ülkelerde yapılan polisiye ve istihbarat operasyonlarına, işbirliğine bağlı olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda mücadelenin fiziki sahası da “mozaik”. Etnik, dini, mezhebi, aşiretsel kompartımanlardan söz ediyoruz.
DAEŞ’le savaşan silahlı unsurlar da “mozaik”. Bir yanda ABD ordusu gibi postmodern, iyi eğitimli, ultramodern silahlar taşıyan askerlerle, Ortaçağ feodal beylerinin silahlı unsurlarından esinlenerek kurulmuş, 1960’ların Kızıl Ordu’suna ait tankları kullanan devletimsi yapıların askeri güçleri yan yana savaşıyor. Dahası, sahada kendisini “tümen” olarak tanımlayan çok sayıda başıbozuk da “mozaiğin” diğer parçalarını oluşturuyor.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, savaşan askerlerin/militanların motivasyonu da “mozaik”. Bir yanda dini/mezhebi/etnik intikam hırsıyla silahlananlar, öte yanda ganimet peşinde koşanlar, “terörle mücadele” edenler. Haliyle, ne ortak hukuk, ne kural, ne de askeri normlardan söz etmek mümkün.
Tablo böyle olunca nazik olmak bir zorunluluk haline geliyor, geleceğin tasavvuru muğlaklaşıyor ve “mozaik” düşünceler zihinlere hâkim oluyor
Bu köşe yazısı 18.10.2016 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.