TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa Birliği üyesi ülke Türkiye’ye karşı tarihte hiç olmadığı kadar “anlayışlı, nazik ve kibarlar”. Örneğin PKK operasyonları hakkında konuşmuyorlar ve sessizliklerini koruyorlar.
Bu tutum değişikliğinin nedeninin “düzensiz mülteci” sorunu olduğu sır değil. Kuzey Afrika ve Türkiye’den yola çıkan ve Avrupa sınırlarına yığılan “düzensiz mülteciler” (AB resmi olarak seçer alırsa düzenli) tahminlerin çok ötesinde paniğe neden oldu. AB derin bir krizle karşı karşıya kaldı. Görüşmeler sonunda, Türkiye cephesinde, şimdilik, işler kontrol altına alınmış gibi görünüyor.
Mülteci akını Avrupa Birliği’nin ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal, ahlaki ve güvenlik dengelerini bozdu. Birliğin zayıflıkları ve zaafları ortaya saçıldı. En zayıf noktanın güvenlik olduğu görüldü. Özellikle de Avrupa’dan Suriye’ye giden “yabancı terörist savaşçıların” çokluğu, Fransa ve Belçika’da DEAŞ’ın gerçekleştirdiği terörist saldırılar paniği daha da artırdı. Teröristlerin mülteciler arasına karışma ihtimali ise korkuyu daha da artırmaya yetti.
AB üyesi ülkeler sorunla hep birlikte mücadele etmek yerine, her üye kendi başının çaresine bakmaya yeltendi. Bu tutum AB’nin en temel girişimi olan Şengen (Schengen) sistemine büyük zarar verdi ve çöküntünün eşiğine getirdi.
1995’te yürürlüğe giren Şengen Sözleşmesi, AB üyesi imzacı ülkeler arasındaki sınır kontrollerini kaldırdı. Böylece oluşturulan Şengen bölgesinde sadece dış sınır kontrollerinde ortak uygulama ve kurallar hayata geçirildi. İşbirliği vize, polis, istihbarat ve yargı gibi alanlara genişlerken, zamanla kurallar, organizasyon ve teknik altyapı da geliştirildi. Uygulamanın nihai hedefi Avrupa bütünleşmesini her alana yaymak ve siyasi birliği sağlamaktı.
Birliğin dış çeperlerinde durdurulamayan mülteci akını AB’nin bütünleşme hayallerini, üst kimlik yaratma çabalarını tehdit etmeye başladı. AB kurumlarına, krize çözüm üretemeyen siyasetine güvensizlik arttı.
Almanya, tıpkı Yunanistan ekonomik krizinde olduğu gibi, elini taşın altına koydu. Liderliğini gösterdi. İki cepheli mülteciler sorununun Türkiye ayağı şimdilik kontrol altına alındı. Mültecilere yapılacak maddi katkı, Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa vaadi, AB’nin karşı karşıya kaldığı krizin büyüklüğü karşısında “devede kulak” kaldı.
Yine de AB için tehlike bütünüyle atlatılmış sayılmaz. Afrika’dan gelmeye devam eden mültecileri Libya’da, diğer bölgelerde durduracak, anlaşma yapılabilecek devletler yok. Mültecilerin kendi ülkelerini terk etmemesini sağlayacak düzen kurmanın koşulları da ufukta görünmüyor. Göçü tetikleyen sorunlarla baş etmek uzun yıllar alacak. Maalesef, çaresiz insanların başka topraklarda şanslarını deneme arayışları da sürecek.
Bu köşe yazısı 26.04.2016 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.