TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ben bu hafta Washington’da, Amerikan Odalar Birliği (US Chamber) tarafından düzenlenen bir toplantıdaydım. Toplantının adı “Amerika’ya Yatırım Yapın” (Invest in USA) idi. Toplantının hedef kitlesi Amerika’ya yatırım yapacak yabancı yatırımcılardı. Katar, bir yatırımcı olarak konuşmacılar arasındaydı. Çinliler doğrudan yoktu ama herkes onlardan bir yatırımcı olarak bahsediyordu. Ben de oradaydım. Doğrusu ya, bu toplantıya gitmek üzere hazırlık yapmaya başladığımdan beri başlıktaki soruyu düşünüyorum. Nitekim toplantı da beklediğim gibi oldu. Herkes Amerika’ya yatırımdan ne beklediğini, yatırımlarda neye bakacağını anlattı. Eyalet yöneticileri ise neden yatırımlarda kendi eyaletlerinin tercih edilmesi gerektiğinden bahsettiler. Doğrusu, orada Türkiye’nin ve Türklerin dış yatırımları konusundaki stratejisi şudur diye anlatmak isterdim. Ama elimde yalnızca rakamlar vardı konuşacak. Türkler, 2012 yılından beri daha önce görülmemiş bir yoğunlukta Amerika’ya yatırım yapıyorlar. Ama ortada bir strateji varmış gibi görünmüyor. Halbuki olmalı. Gelin bakın ben baktığımda neyi göremedim? DC’deki toplantıda neyi anlatamadım? Ne söyledim?
Öncelikle toplantıda gördüğüm hava üzerine bir not düşmek isterim. Washington’daki toplantıda en çok duyduğum, “kamu-özel ortaklıklarına açığız” ifadesiydi. Ne demek bu? “Sizi bize yatırım yapmak için teşvik etmeye hazırız.” demek. Bunu daha evvel Dünya Bankası ve OECD toplantılarında gelişmekte olan ülkeler için duymak mümkündü. Ama piyasa ekonomisinin kalesi, Amerikan iş dünyasının güçlü lobi kuruluşu Amerikan Odalar Birliği’nde asla. Doğrusu ya, toplantı, Ayn Rand’ı mezarında döndürecek kadar müdahaleciydi. Eskiden olsa “Özel sektör bakıp yeterli karı görmüyorsa işi yapmaz, devletten ek destek istemek de nereden çıkıyor? Zaten sürdürülebilir olmayan, suni destekle asla sürdürülebilir olmaz.” derlerdi. Şimdi öyle demiyorlar. Toplantı Haziran ayında Amerikan Ticaret Bakanlığının düzenleyeceği “Amerika’yı Seçin” (Select USA) kampanyasının öncüsüydü. O daha da kocaman olacakmış. Neyse. Önemli olan şu: Amerikalılar artık kamu-özel ortaklığının faziletleri konusunda konuşabiliyor. Teşvik sistemini tartışıyorlar bir nevi. Hem de Amerikan Odalar Birliği’nde. Kıyamet alameti gibi bir şey, bana sorarsanız. Bu çağ işte böyle bir geçiş dönemi.
Şimdi geleyim yokluğu beni rahatsız eden şu dış yatırım stratejisi işine. Ben bunun özellikle teknoloji transferi konusunda son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Anlatmak isterim. Grafik 1, Türklerin dış yatırımlarının Türkiye’ye yabancı sermaye yatırımlarına oranını gösteriyor. ODI/FDI dediğim o. Ne oluyor? 2012 yılında bir şey oluyor. Türkiye’nin büyüsü bozuluyor. Türklerin dışarıya yatırımları artarken yabancıların içeriye yatırımları da azalıyor. Sene 2012. Gezi hadisesi ile başlayan ve şimdi kayyum atamaları ile devam eden süreç, Türkiye’yi işte böyle etkiliyor. 2012 ve 2013 yıllarında oran yüzde 30’a çıkıyor. 2014 en kötü yıl. 2015’te de yüzde 30’da kalıyor ODI/FDI oranı. İşte aynı 2012 yılından başlayarak Türklerin Amerika’ya yatırımları da artıyor. Grafik 2, Türklerin dış yatırımlarında bir destinasyon olarak Amerika’nın sırasını gösteriyor. Ne oluyor? Eskiden Türkler dış yatırım yapmak için Amerika’ya pek bakmazken, Amerika’nın sırası iki haneli yüksek bir rakam iken 2012’den sonra tek haneli bir rakama iniyor. Türkler yatırım yapmak için Amerika’ya geliyor.
Peki, nereye yatırım yapıyorlar? Ağırlıkla metal sektörüne yatırım yapıyorlar. Nedir? Türkler yeni teknolojileri öğrenmek, Türkiye’ye teknoloji transfer etmek için Amerika’ya yatırım yapmıyorlar. Yeni teknolojik ürün geliştirip bu ürünlerini lisanslamak için oraya gitmiyorlar. Geleneksel sektörlerde iş yapmak için oraya gidiyorlar. Demek ki Amerikan piyasasının manasını da pek bilmiyorlar. Doğrusu ya, ben bu rakamlara bakınca Türkiye’nin dış yatırım stratejisine ihtiyacı olduğuna ve bu konuda bir kamu-özel ortaklığı çerçevesi geliştirilmesi gerektiğine karar verdim. Gördüğüm Amerikalı yetkililere teknoloji geliştirme konusunda nasıl bir yeni kamu-özel ortalığı çerçevesine ihtiyacımız olduğunu da söylemeye başladım.
Select USA toplantısı Haziran’da. Hazırlık yapmak ve strateji belirlemek için Haziran’a kadar vaktimiz var bana sorarsanız. Yabancı yatırımların ticareti belirlediği bu çağda Türkiye’nin, sanayi politikasının bir parçası olarak bir dış yatırım stratejisine ihtiyacı var. Katar’ın var. Çinlilerin var. Bizim de olmalı.
Türkiye’nin dış yatırımlarında bir destinasyon olarak Amerika’nın sırası, 2003-2014
Kaynak: FdiMarkets, TEPAV hesaplamaları
Bu köşe yazısı 14.04.2016 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.