TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
BBC, geçen hafta 11-12 yaşlarındaki çocuklara micro:bit dağıtmaya başladı. Kampanyanın hedefi, 1 milyon çocuğu dijitalleşmeye doğrudan katkıda bulunmaya çağırmak aslında. Kampanyanın adı da manidar: Dijitalleştirin (Make It Digital). Nedir? Daha önce dijitalleşmemiş olanı dijitalleştirin. Birbiri ile konuşmayan makineleri birbiri ile konuşturun. Kampanyayı 29 adet kuruluş ve şirket düzenlemiş. Hedef kitle 11-12 yaşlarında.
Bizim TEPAV’da bir süredir, “Biz, burada, inovasyonun dedikodusunu yaparken millet, orada inovasyon yapıyor” dediğimiz, işte tam da böyle bir şey. Aynı şeyi Sanayi 4.0 için de söylemek mümkün: Biz, son günlerde, burada Sanayi 4.0’ın dedikodusunu yaparken millet, orada kitlesel Sanayi 4.0 kampanyası düzenliyor. Hem de pek eğlenceli. Orada 1 milyon haneye başka bilgisayarlarla konuşabilir, programlanabilir mini bilgisayar dağıtıyorlar aslında Çocuklar bilgisayar programlamayı öğrensinler diye. Malum değişen çağla birlikte yeni beceriler gerekecek artık. Çocuklar onları öğrensin, yaratıcı yeteneklerini geliştirsin istiyorlar. KOBİ’ler rahat eleman bulsun, yeni KOBİ’ler kurulsun istiyorlar. Ben gıpta ile izliyorum doğrusu.
Peki, nedir bu micro:bit, önce müsaadenizle biraz ondan micro:bit bahsedeyim. Artık küçük, büyük herkesin makinelerle konuşmayı öğrenmesi gereken bir döneme giriyoruz. Giriyoruz ama bunu nasıl yapacağız? Gayet basit bir biçimde, makineleri programlamamıza yardımcı olan arayüzler kullanarak. İşte micro:bit, içinde böyle bir arayüzün yüklü olduğu bir programlanabilir bilgisayar. Siz, “sağa dönsün, sola gitsin, aşağı insin, yukarı çıksın” diye bildiğiniz dilden komutlar yazdıkça o cihaz, bu komutları, makinelerin anlayacağı dile tercüme ediyor. Arayüz dediğim, bir nevi tercüme cihazı yani. Sonra bluetooth vasıtasıyla, micro:bit’in başka cihazlarla konuşması mümkün oluyor. Böylece derdinizi kredi kartı büyüklüğündeki bu cep, hatta cüzdan bilgisayarı sayesinde başka makinelere anlatabiliyorsunuz. Yandaki resme bakın, bana hak vereceksiniz. İsterseniz belli aralıklarla çiçekleri sulayan bir sistem tasarlıyorsunuz, isterseniz Minecraft oyununa dışarıdan müdahale edebiliyorsunuz. Ne isterseniz artık. Öyle yasak filan yok. Her şey serbest.
Şimdi bu hadiseye bakarak üç adet tespit yapayım.
Birincisi, teknolojik dönüşüm sürecini yakalamak için Türkiye’nin bir çaba harcaması gerektiğini herhalde artık biliyoruz. İlk 3 sanayi devriminde izleyiciydik, şimdi 4’üncüsüne seyirci kalmamakta fayda var.
Geleyim ikinci tespite. Peki, ne yapmak gerekiyor? Mesela bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki değişime ayak uydurabilmek için öncelikle KOBİ’leri dijitalleştirmek gerekiyor. Açıktır ki her şeyin analogdan dijitale geçtiği bir çağda, KOBİ’leri dünde bırakamayız. KOBİ’ler dijitalleşmezse makinelerle konuşacak eleman ihtiyacı bile olmaz. Öncelikle sistemin içine bir değişim ajanını yerleştirmek lazım: Şirketleri.
Üçüncü olarak önce bu çağın nasıl bir çağ olduğunun hep birlikte farkına varacağız. Şunu göreceğiz: Bütün kamu idareleri aynı konuya hep birlikte odaklanamazsa bu yeni çağda başarı şansı yoktur. Öyle, “yar bana bir nitelikli eleman yetiştiren eğitim sistemi” demekle olmuyor. Ne yapmak istediğini bilmeyen, nasıl elemana ihtiyacı olacağını da tarif edemez. Halbuki TEPAV’ın şimdilerde JPMorgan Chase Vakfı işbirliğinde yürüttüğü teknik beceri seti ihtiyacı çalışmasının ilk saha sonuçları, şirketlerimizin hayatın farkında olduğunu gösteriyor.
Micro:bit örneğinden gideyim. TRT burada nasıl bir farkındalık kampanyasına ihtiyacımız olduğunu bilecek. Milli Eğitim Bakanlığı, çocukların, okul öncesinden başlayarak programlama dersi alması gerektiğinin farkında olacak. TÜBİTAK şirketlerimizin ihtiyaçlarını sonradan öğrenmeyecek. Türkiye Kalkınma Bankası KOBİ’lerin dijitalleşmesine destek vermek için kredi programlarını yeniden ayarlayacak. BDDK ve Merkez Bankası, KOBİ’lerin dijitalleşmesi ile gelecek elektronik ticarette nasıl bir ödeme sistemi gerektiğini şimdiden düşünecek. Ekonomi Bakanlığı, teşvik sistemini çağın farkında olarak doğru odaklayacak. Her şeyi aynı anda desteklemeyecek. Herkes yeni çağın kapısının dijitalleşme ile aralanabileceğini bilecek. Farkında olacak. Herkes ortak hedefe gitmek için adım atacak. Bir orkestra nasıl bir eseri kolektif olarak yorumlarsa öyle olacak. Yoksa olmayacak.
Peki, micro:bit bir tek orada mı akıl edilmiş? Biz çok mu kötüyüz? Evet ve hayır. Hayır, çünkü burada da tekil güzel örnekler var. Değerli dostum Can Koyuncu’nun Ankara’da Robotsan vasıtasıyla yaptıklarını bilmesem micro:bit’in ne işe yaradığını bu kadar çabuk anlamazdım herhalde. İsterseniz Robotsan’ın Facebook sayfasına bir bakın. TÜBİTAK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın çocuklar için Robot Bilim Şenliği düzenlemek yolundaki çalışmaları da bu çerçevede doğru yönde atılmış adımlar. Robotsan’ın TÜBİTAK 4006 Robot Bilim Proje Paketi, bu çerçevede bir nevi micro:bit’e benziyor. İçinde O-bot robot kiti var. IDEA programlama arayüzü var. Sensörler de cabası. Niteliğini tartışıp kalitesini konuşuruz ve hatta daha iyisi olur mu diye de bakarız ama aynı şey amaçlanmış işte.
Peki, o halde fark nerede? Evet, işte tam da o farkta yatıyor hali pür melalimiz. Fark şurada: İngiltere’de micro:bit 1 milyon çocuğa BBC tarafından BEDAVA dağıtılıyor. Burada ise TÜBİTAK Robot Bilim kitinin bedeli 340 dolar artı KDV.
Nedir? İşte Türkiye’de KOBİ politikası böyle bir şeydir. İmkan vardır. Kampanya yoktur. Farkındalık sıfıra yakındır. Sonra bir de bana, “Peki, devlet bu teknolojik değişime destek olmak için ne yapsın?” diye soruyorlar. Farkında olsun, kardeşim. Ne yapmak istediğinin farkında olsun. Kocaman kocaman konuşmasın. Yapsın.
Bu köşe yazısı 31.03.2016 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.