TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Transparency International (Türkiye’deki adıyla Uluslararası Şeffaflık Derneği) her yıl Yolsuzluk Algı Endeksi açıklıyor. Üstelik bu işi 1995 yılından beri yapıyor. 1995 yılında 41 ülke içinde Türkiye, 27'inci sıradaymış. Şimdi 168 ülke içinde 66’ıncı sıradayız. Ülke sayısı arttıkça biz geriliyoruz sanki. Ama geçen gün, TEPAV ve Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin düzenlediği toplantıda Başkan Oya Özarslan Yolsuzluk Algı Endeksi’ni anlatırken, “aslında, ülkenin sıralamasına değil, endeks değerine bakın, orada son derece ilginç bir gelişme var” dedi. Ben de baktım. Hakikaten Türkiye, yolsuzlukta mücadelede başladığı yere dönmüş gibi duruyor. Ne denir? Az gitmişiz, uz gitmişiz, sonunda başladığımız noktaya geri dönmüşüz. Bakın nasıl?
Türkiye, Yolsuzluk Algı Endeksi’ne ilk kez 1995 yılında girmiş. 1995 yılında 100 üzerinden 41 alarak, 27’inci sıraya yerleşmişiz. Bu ne demek? 10 üzerinden 4 sınıfta kalır, öyleymişiz. 2013’te ilk kez 100 üzerinden 50’yi aşmışız. Uluslararası algı endeksinde Türkiye yolsuzlukla mücadelede, sınıf geçen ülkeler arasına girmiş. İyi olmuş. Sonra ne olmuş? 2015 yılında yine 100 üzerinden 42’ye geri dönmüşüz. 2014 yılında endekste en çok gerileyen ilk 5 ülke arasında Türkiye 1’inci sıradaydı. 2015 yılında da en çok gerileyen ilk 5’te yine Türkiye vardı
Nedir? Türkiye yolsuzlukla mücadelede başladığı yere geri dönmüştür.
Adı üzerinde bu endeks bir algı endeksi. Nasıl yorumlamak lazım? Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele performansı hakkında olumlu bir algı varken, bu algı şimdi negatife dönmüş gibi duruyor. Türkiye’nin bu algıyı değiştirmek üzere adım atması gerekiyor. Hakkınızdaki algı negatife döndüğünde ne yaparsınız? Ne yapacağınızı bilmiyorsanız, her ezik gibi, “algı yönetimi yapılıyor” diye sızlanırsınız. Sızlanmak eziklere mahsustur. Yok, ne yaptığınızı biliyorsanız, işte tam da o algıyı değiştirmek için adım atarsınız. Ezikler sızlanırken, ne yaptığını bilenler adım atarlar.
Nasıl? Yolsuzlukla mücadele nedir? İdarenin işlemlerinin şeffaflaştırılması ve hesap sorulabilir hale getirilmesidir yolsuzlukla mücadele. Devletin hangi parametrelere göre karar verdiği bilinmiyorsa, verdiği kendinden menkul kararlar için hesap sorulamıyorsa, tamamlanan bir idari işlem o idari işlemden zarar görenler tarafından didik didik edilip gözden geçirilemiyorsa, o ülkede problem var demektir. Yolsuzlukla mücadele kamu idaresinin işleyişi ve etkinliği ile yakından alakalıdır. İdari işlemlerde etki değerlendirmesi yapamayan bir idare yolsuzlukla mücadele de edemez.Nedir?Neyi neden yaptığını bilemeyen,yolsuzlukla mücadelede de sınıfta kalır. Dolayısıyla yolsuzlukla mücadele için kurumsal kapasite inşa etmek demek, idarenin etkinliğini de artırmak demektir. Nedir? İyidir.
Peki, 2016 yılından ne bekleyebiliriz? Ben Anayasa Mahkemesi’nin son dönemdeki performansının Türkiye ile ilgili algıyı olumlu yönde değiştirmek için büyük bir fırsat alanı açtığı kanaatindeyim doğrusu. 2010 yılındaki referandumla getirilen sistem değişikliğinin Türkiye açısından iki efektif sonucu oldu. Bunlardan ilki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun yapısının değiştirilmesiydi. HSYK’daki değişiklik Türkiye’nin yüzünü kararttı. İkincisi, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına tanınmasıydı. Anayasa Mahkememizin bireysel başvuru mekanizması ise Türkiye’nin yüzünü ağarttı. Ağartmaya da devam ediyor, bana sorarsanız. İdare’nin ve yargının her tür kararının sorgulanabilir olması ve mahkemenin yürütmeyi durdurma kararlılığı yolsuzlukla mücadele sürecine pozitif katkı sağlıyor ve son derece iyi oluyor.
Peki, Anayasa Mahkemesi’nin bu eylemliliği mutlaka iyi midir? İşte bu konunun daha ayrıntılı tartışılmasında fayda vardır. Yargısal aktivizm aslında yoğun olarak tartışılması gereken bir konudur. Şimdi benim gördüğüm şudur: Bireysel başvuru hakkı ile birlikte, Türkiye’de yargısal aktivizm arttı. Yargı her konuya müdahil olabilmeye başladı. Bu hem iyidir, hem de kötüdür. Bugün iyidir, yarın kötü olabilir.
Bugün Anayasa Mahkemesi’nin yargısal aktivizmi, Türkiye’nin yolsuzlukla mücadeledeki imajına pozitif katkı sağlamaktadır. Yarın için meseleye ayrıca bakmakta fayda vardır.
Bu köşe yazısı 01.03.2016 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.