TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu hafta gündemde, Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin'in Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili sözleri var. Başkan Putin hafta sonunda "ABD yüzünden kimse kendini güvende hissetmiyor" mealinde bir açıklama yaptı. ABD Savunma Bakanı Gates de ona cevap verdi. Başkanın ABD ile ilgili değerlendirmeleri daha tartışılacak gibi duruyor. Konu aslında enerji güvenliği tartışması ile de yakından alakalı. Son zamanlarda Batı'da enerji güvenliği adı altında yapılan tartışmaların tamamı, aslında, "Rusya yüzünden kimse enerji konusunda kendisini güvende hissetmediği" için gündemde. Ukrayna ve Gürcistan'a karşı gündeme gelen "gaz arzı ile laf dinletme" politikası herkeslerde olumsuz bir etki yaratmış duruyor. Başkan Putin'in "ABD yüzünden son zamanlarda kimse kendini güvende hissetmiyor" açıklaması, enerji alanında "Rusya yüzünden kimsenin kendini güvende hissetmediği" bir dönemle çakıştığı için ilginç. Peki, Putin'in bu açıklamasına nasıl bakmalı? ABD Savunma Bakanı'nın tersine açıklamalarına rağmen Soğuk Savaş dönemine geri dönme ihtimali var mı? Ya da daha açık bir ifadeyle ABD ile Rusya arasında yeni bir yarış döneminin maddi temelleri var mı? Radikal İslamcı teröristlerle uygarlığımızın başı zaten dertteyken, bir de yeni bir çatışma alanı mı doğuyor?
Doğrusu ya soruların cevaplarını tam olarak bilmemiz mümkün değil. Ancak Başkan Putin hakkında geçen hafta Financial Times'ta yer alan bir başka küçük haber hakikaten dikkat çekiciydi. Müsaadenizle soruların olası cevaplarını aramaya bu arada kaynayan küçük haberden başlayalım. Buna göre Başkan Putin, Rusya'nın iş dünyası temsilcilerini bir araya getirmiş. Toplantıda hem kamu hem de özel sektör temsilcileri varmış. Onlara demir cevheri, değerli madenler, petrol ve doğalgaz gibi temel ihraç maddelerini iyi fiyattan her kuruşun değerini bilerek satmalarını istemiş. Elde edilen gelirlerle ise imalat sanayiinde yatırım yapılmasını, bir "yenilikler ekonomisi" (innovation economy) oluşturulması talimatını vermiş.
Şimdi bu haber niye son derece ilginçtir ve de Türkiye için önemlidir? Birincisi, Rusya'nın piyasa ekonomisi ile dansı, Çin'dekine benzer çeşitlendirilmiş bir ihraç malları deseni değildir. Rusya son dönemdeki hızlı toparlanmasını esas olarak petrol fiyatlarının ihracatçı ülkeler için olumlu seyrine borçludur. İhraç mallarına bakarsanız, petrol, demir cevheri, değerli madenler, doğalgaz gibi doğal kaynakların önemli olduğunu görmek mümkündür. İşte Putin'in talimatında bu mallardan elde edilecek her kuruşun üzerine düşülmesi gerektiği yönündeki vurgu bu çerçevede önem taşımaktadır.
İkinci nokta ise herhalde herkesin dikkatini çekmiştir. Rusya Devlet Başkanı, doğal kaynaklardan bu dönemde elde edilen kazancın uzun dönemli birikime dönüştürülerek, imalat sanayiinde değerlendirilmesini istemiştir. Bu da Başkan Putin'in ve danışmanlarının Rusya için mevcut durumun orta vadede sürdürülebilir olmadığının farkında olduklarını göstermektedir. Çin ve Hindistan'ın hızlı büyümesi doğal kaynak talebini artırdığı için bugün Rusya devam eden tüm problemlerine karşın hızla toparlanabilmiştir. O kadar toparlanabilmiştir ki, enerji konusunda takındığı tavırla herkesi "enerji güvenliği" konusunda bir endişeye sevk etmiştir. Ancak doğal kaynak zenginliğinin dışında, bu tavrı destekleyecek, güçlü bir iktisadi temele de ihtiyaç vardır. O temel bugün Rusya'da var gibi görünmemektedir.
Üçüncü nokta ise ikincinin devamı niteliğindedir. Rusya bir "yenilikler ekonomisi" yaratacaksa, en büyük ihtiyacı, rekabet gücü ve girişimcilik olacaktır. Açıktır ki, imalat sanayiinin talimatla geliştirilebileceği dönemler artık geride kalmıştır. Rusya'nın ihtiyacı özel sektörün ülke sathında hızla geliştirilmesidir. İşte bu alan, Türk girişimcilerinin kendilerini gösterebilecekleri bir alandır. Nitekim, Türkiye'nin sanayi ve girişimci altyapısının Rusya'dakine olan mukayeseli üstünlüğünü veriler açıkça sergilemektedir. Kişi başına düşen ihracat rakamlarına baktığımızda, dünyanın başlıca rekabetçi pazarı olan Avrupa Birliği-15 ülkelerine Türkiye'nin yaptığı ihracat Rusya'nın ihracatının tam dört katından daha fazladır.
Şekil 1: AB-15'e yapılan imalat sanayii ihracatı (kişi başına düşen miktar, USD)
Dünkü gibi düzensiz değil, daha düzenli olarak, bölgemizde fırsat arayan işadamları için imkânlarla dolu bir yeni dönemin işaretini vermektedir Financial Times'ta yer alan küçük haber. Bu, Türkiye için kötü değil, iyidir. İşadamları arasından çıkıp da "kârlı yatırım olanakları" yerine, "istihdam sağlama görevi"nden bahsedenler ne dediklerini bilmemektedirler. İşadamlarının bir tek görevi, tek bir amacı vardır: Yaptıkları işten kâr elde etmek. Bizim bildiğimiz, bu iktisadi sistemde, onlar kâr elde etmek için çalıştıkça ve başarılı oldukça ekonomi istihdam yaratır hale gelir.
Bu köşe yazısı 13.02.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024