TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye ve Endonezya’yı karşılaştırmayı ben akıl etmedim. Geçen hafta bir basın açıklaması yayımlayan Standard and Poor’s (S&P) bu işi başlattı. S&P’nin her iki ülkeye verdiği kredi değerliliği notu BB+ idi. Ama Endonezya’nın görünümü pozitifken, Türkiye’nin görünümü negatifti. Aynı kredi derecelendirme notuna sahip bile olsalar bu iki ülkenin görünümleri farklılaşıyordu. Ne demek bu?
S&P ve dahi piyasalar Endonezya’nın yakın geleceğinden umutlu iken, Türkiye’ye bakınca kafaları karışıyor. Endonezya pozitif olarak ayrışmak için çaba harcarken, Türkiye başka işlerle uğraşıyor. Benzer risklere sahip Türkiye ile Endonezya’ya bakılırken, Türkiye’nin riskleri dev aynasında incelenecek, Endonezya’nın risklerine ise iskontolu olarak bakılacak. Türkiye söz konusu olduğunda herkes gergin ve tetikte iken, Endonezya için ortada bir rehavet olacak. Hatırlayın, 2002’den sonra bizde de öyle olmuştu. Kazanın doğurduğuna inananın, öldüğüne de ses çıkarmaması lazım. Peki, neden böyle oluyor?
Şimdi ben bu haberi bir kısım basından okudum. Malum, diğer bir kısım basın yalnızca “Türk’ün Türk’e propagandası” ile iştigal ettiği için, haber verirken daha bir seçici davranıyor. Haberi okudum ve önce “Türkiye neden Endonezya kadar olamıyormuş?” diye düşündüm doğrusu. Endonezya IMF’nin 2014 rakamlarına göre nominal gelir bakımından dünyanın en büyük 16. ülkesi. Türkiye ise sıralamada 18’e düştü. Türkiye kişi başına milli geliri 10 bin doları aşmış, Endonezya ise daha kişi başına geliri 3500 dolar civarında olan bir ülke. Türkiye ile Endonezya’yı kıyaslamak, elma ile armudu kıyaslamak gibi bir şey aslında. Ama Endonezya’da neler olup bittiğine baktıktan sonra, S&P’nin haklı olduğuna kanaat getirdim doğrusu. Endonezya, Türkiye’nin 1980 ve 2002’deki hallerinin bir birleşimi gibi duruyor. Bugün size S&P’yi neden haklı gördüğümü ve ortadaki benzerliği anlatmak istiyorum.
S&P’nin Endonezya iyi, Türkiye kötü değerlendirmesine neden hak verdiğimi açıklamak için aklımda üç sebep var.
Birincisi, Endonezya’ya kişi başına milli gelir açısından bakarsanız, Türkiye’nin 2002’deki haline benziyor. Türkiye, 1980’de piyasa reformlarını yapmaya başladığında kişi başına milli geliri 1500 dolardı. O yıllarda, Endonezya’nın kişi başına milli geliri daha 529 dolar civarındaydı. Türkiye fiyatlar üzerindeki kamu kontrolünü 1980’den 1990’a geçen sürede kaldırdı. Tarım ve hizmetler hariç dışa açıldı. Ne oldu? Rekabet ortamı Türkiye’yi bir sanayi ülkesine dönüştürdü. Kişi başına milli gelir 2002 yılında 3570 dolara yükseldi. Türkiye bu arada 3 milyar dolar ihracatı olan uyuşuk bir tarım ülkesinden 30 milyar dolar ihracatı olan orta teknolojili bir sanayi ülkesine dönüştü. 2002 yılında Endonezya’nın kişi başına milli geliri ise daha 900 dolar civarındaydı.
2014 yılında Endonezya’nın kişi başına geliri 3492 dolar oldu. Sonra Ekim 2014’teki başkanlık seçimlerini Joko Widodo (Jokowi) kazandı. Jokowi daha önce Endonezya’nın başkenti Jakarta’yı yönetiyordu. Ondan önce Surakarta’nın belediye başkanlığını da yapmıştı. Endonezya’daki vesayet rejimine dahil olmayan yeni bir başkan heyecan uyandırdı. Başlangıçta heyecanın hakkını da verdi. Gelir gelmez, fiyat üzerindeki kontrolleri kaldırmaya başladı. Petrol sübvansiyonları kalktı, tüketici için petrol fiyatı yüzde 30 civarında arttı. Turgut Bey’in 1980’lerde attığı cesur adımlara benzer adımlar attı. Sonra siyasi çekişmelerle boşa giden 1 yıl geçti. Jokowi, Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nun faaliyetlerini zorlaştıranlarla yeterince baş edemedi. Ama en son bu Eylül ayında parlamentoda İslamcılardan da destek alarak gücünü sağlamlaştırdı ve yeni bir ekonomik reform programı açıkladı. Arkasında siyasi destek olan bir reform süreci ihtimali, Endonezya’nın görünümünü pozitife çevirdi bana sorarsanız.
Geleyim ikincisine. Jokowi, bence Türkiye tarihi açısından Tayyip Erdoğan’dan çok Turgut Özal’a benziyor. Turgut Bey’in 1980’lerin Türkiye’sinde yaptıklarını Jokowi’nin bugünün Endonezya’sında yapması gerekiyor. Halbuki Turgut Bey’in o zaman yaptıkları ile Türkiye’nin şimdi yapması gerekenler arasında niteliksel bir fark var. Birinci nesil piyasa reformları ile kıyaslandığında bugün yapmamız gereken ikinci nesil reformlar çok daha akıllı ve becerikli bir kamu idaresi gerektiriyor. Endonezya bugün bizim 1980’lerden başlayarak yaptığımız reformları yapacak. Hem Türkiye hem Endonezya’nın reform kapısını ardına kadar açıp kendilerini pozitif olarak ayrıştırmaya karar verdikleri bir ortamda, Endonezya’nın başarı şansı bizimkinden daha yüksek. Neden? Halihazırda biz 21’inci yüzyılın değil, 19’uncu yüzyılın işleri ile uğraşıyoruz da ondan. Siyasetçilerimiz bir süredir kendilerini kurtarmakla uğraşmaktan memleketin meseleleri üzerine düşünmeye zaman bulamıyorlar.
Üçüncü nokta ise şu: Jokowi, Ekim 2014’te başkan seçildi. Mental yorgunluğu olmayan, umut veren bir isim olarak Endonezya’da öne çıktı ve rolünü üstlendi. Hem vatandaş hem de yatırımcılar nezdinde bir heyecan yarattı. Ne oldu? Endonezya’nın Türkiye’ye benzer riskleri Jokowi sayesinde olduğundan daha küçük algılandı. Türkiye içinse aynı riskler dev aynasında görünüyor. Bu hem kötü hem de iyi.
Kötü, çünkü mevcut durum Türkiye’yi negatif olarak ayrıştırıyor başka ülkeler arasında. Bu Seddülbahir bataryası gibi hareketsiz halimiz, dışarıdan bakınca göz doldurmuyor. Ama aynı zamanda iyi, çünkü 1 Kasım seçim sonuçlarına göre hızla iyi tarafa doğru gitme imkanımız da var.
Siyasetçilerimiz isterlerse tabii.
Bu köşe yazısı 05.10.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024