TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Seçim bitti. Türkiye her nedense toptan tatile çıktı. Yeni seçilen milletvekillerimizin hepsi bugünlerde tatildeler. Meclis kapalı. Yeni hükümet ortada yok. Bakanlıklar başsız. Türkiye bir nevi sürükleniyor. 2015 yılından sonra 2016 yılını da kaybediyoruz. Üstüne üstlük, “Yahu, bu dolar neden yeniden liraya karşı değerleniyor?” diye de dertleniyoruz. Türkiye’nin Kasım ayında seçime gitme ihtimali arttıkça lira dolara karşı değer kaybediyor bana sorarsanız. Gelin neden 2016 yılını da artık kaybettiğimizi düşündüğümü anlatayım.
Normal şartlarda Türkiye’nin bugünlerde 2016 yılı bütçesinin temel parametrelerini ve ilkelerini yerine oturtmaya başlamış olması gerekiyordu. Bütçe süreci Eylül ayında fiili olarak başlayacak. Ama siz 2016 yılı için uygulanacak politika çerçevesini Haziran’dan itibaren yerine oturtmaya başlayacaksınız ki, bakanlıklardan mantıklı ve manalı fikirler gelmeye başlasın Eylül ayında. 2016 yılı politika çerçevesi şekillenmeye başlayacak ki, hepimiz önümüzü görmeye başlayacağız. Yoksa olan, karanlıkta adım adım ilerlemekten başka bir şey değildir.
Şunun şurasında, Eylül ayına yalnızca iki ay kaldı. Daha kurulabilirse bir koalisyon hükümeti kurulacak. Koalisyon hükümeti oturup 2016 yılının 2014 ve 2015 yılı kadar başarısız bir yıl olmasını engellemek için tedbir düşünecek. Sonra yeni bir tedbirler paketi ile birlikte yeni hedefleri belirleyecek. Olabilir mi? Zor ama neden olmasın, yapılabilir. Yalnız uzayan süreçle birlikte ben siyasi partilerimizin bir hükümet kurma konusunda yeterince niyetli olmadıklarını düşünüyorum. Her geçen gün koalisyon ihtimali azalıyor, erken seçim ihtimali artıyor.
Olmadı seçime doğru giden bir azınlık hükümetimiz olacak. O vakit, bir dizi “dostlar alışverişte görsün, bütçeye yazacak iki satır rakam olsun” diye kaleme alınmış hedefler manzumesi göreceğiz. Sonra seçimin sonuçlarına bakacağız Kasım sonunda. Ne olur? İlkini hemen söyleyeyim: 2016 yılı, 2014 ve 2015 yılları kadar başarısız bir yıl olur. Bu hal kesinleşmiş olur. Seçimden ne çıkarsa çıksın 2016 yılı için ortada bir umut kalmaz.
Ben Türkiye ekonomisinin 2007’den sonra yönetilmediği, sürüklendiği kanaatindeyim. Tabloya bakın, siz karar verin? 1990’lı yıllarda Türkiye ekonomisi ancak 2007-2015 arasında büyüdüğü kadar büyümüştü. Ama o zaman cari işlemler açığımız bugünkünden kat be kat daha düşüktü. Ne oldu 2007-2015 döneminde? Türkiye ekonomisi bu dönemde 1990’lı yıllar kadar kötü bir performans gösterdi. Bakın tablodaki rakamlara büyüme ancak yüzde 3,4’tü 1990’larda. Aynı bugün. Ama bir birim büyüme için gereken cari işlemler açığı miktarı bugün o güne göre 5 kat filan artmış. Aynı büyüme ama 5 kat daha fazla açık. Kötü yani. 1990’lar iyi yıllar değildi. O zaman da dışarıdan gelen doğrudan yabancı yatırımın dörtte bir kadar dışarıya yatırım çıkarmış. Şimdi yüzde 27’si kadar gidiyor ve bu oran giderek artıyor. Oysa 2002-2007 döneminde bu oran yüzde 15’lerde durmuştu. Ne demek? Türkler ancak Türkiye’de önünü göremeyince gidip başka ülkelere yatırım yapıyor demek. Ne diyeyim daha? Türklerin Türkiye’de önlerini görmelerine imkan sağlamak gerekiyor. Rakamlar böyle diyor.
Böyle bakarsanız, Türkiye’nin 2007 yılından başlayan sürüklenişine müdahale edemeyecek her hükümet kötüdür. Ne kastediyorum buradan? Tekrarlayayım: 2002-2007 döneminde Türkiye ekonomisi yüzde 7 civarında büyüdü. 2007-2015 döneminde ise büyüme oranı yarı yarıya düştü. Büyüme oranı ikinci dönemde yarı yarıya azalırken, büyümenin volatilitesi de 3 kat arttı. Ne oldu? Türkiye’de kimse önünü göremez oldu, belirsizlik arttı. Artan belirsizlik bir nevi büyüme oranını düşürdü. Siz son günlerde kimsenin Orta Vadeli Program (OVP)’den bahsettiğini duydunuz mu? Neden kimse OVP’den bahsetmiyor? Türkiye’nin artık orta vadeli bir bakış açısı yoktur da ondan. Türkiye’nin nasıl etkin bir maliye politikası yoksa, orta vadeli bir bakış açısı da yoktur. Varmış gibi yapıyor olmamız, olmayanı oldurmuyor.
Türkiye’nin artan güvenlik sorunlarının varlığı, Türkiye ekonomisinin meselelerinin ihmal edilmesine neden olmamalıdır. Aksi takdirde, Türkiye ekonomisinin gidişatı ortadaki güvenlik sorunlarını daha da ağırlaştıracaktır. 2016 yılının kaybedilmesi hadisesine bu gözle bakmakta fayda vardır. Artık tatili bırakıp yeniden işe dönme zamanı geldi de geçiyor bile. Belçika’da olsak önce tatili bitirelim hele derdim ama orada değil, buradayız. Ben söylemiş olayım.
Tablo 1: Temel makroekonomik göstergelerde Türkiye’nin performansı (1980-2015)
Kaynak: TCMB, IMF
Notlar: (1) ODI: Türkiye’den giden doğrudan yatırım FDI: Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım (2) Oynaklıklar standart sapma ile hesaplanmıştır. (3) 2015 yılı verileri için IMF tahmini veya mevcut son veri kullanılmıştır.
Bu köşe yazısı 27.07.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024