TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Seçimlerden tek partili çoğunluk hükümeti çıkmadı. Seçmen hiçbir siyasetçiye tek başına güvenmediğini böylece söylemiş oldu. Seçim sonuçları görünür olduğundan beri ben hep aynı soruyla muhatap oluyorum: “Koalisyon ekonomiyi nasıl etkiler?” Ben de, “Bu seçim sonuçları ekonomi için iyidir” diye cevap veriyorum. Gelin bakın neden iyidir.
Aşama aşama gideyim, müsaadenizle. Birincisi şudur: Ben gerek seçim sonuçlarının gerekse de giderek derinleşen Yunanistan krizinin ekonomideki olumsuz gidişi daha da olumsuz bir biçimde etkilemeyeceği kanaatindeyim. Türkiye’de 2002-2007 dönemine göre 2008-2014 döneminde büyüme oranı ortalama yüzde 6,8’den yüzde 3,3’e doğru geriledi. Ne oldu? Yarı yarıya zaten azaldı. Bu arada büyüme oranının oynaklığı da neredeyse 3 kat arttı. Ne oldu? Türkiye’de yatırım kararı vermek giderek zorlaştı. Bu arada cari işlemler açığımız ise rekor düzeye fırladı. Türkiye ekonomisi artık Amerikan Merkez Bankası’nın vereceği kararlara endeksli bir sürecin içinde bulunuyor. Şimdi 2008-2014 döneminin tadını almış biri olarak elinizi vicdanınıza koyarak soruma cevap verin. Önümüzdeki dönem bundan daha kötü olabilir mi? Bence olmaz. Bundan daha kötüsü olamaz.
Bitmedi. Bu dönem aynı zamanda Türkiye’nin kural hakimiyeti (rule of law) endekslerinde süratle gerilediği bir dönem oldu. Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) anketinin sonuçlarını size geçenlerde anlatmıştım. Türkiye, kural hakimiyeti açısından 2012’den 2015’e, giderek büzüşüyordu. 2014 yılında 59’uncu sırada olduğumuz endekste, 2015 yılında 80’inciliğe geriliyorduk. Bilmem hatırladınız mı? Kural hâkimiyeti sıralamasında 102 ülke arasında 80’inci olan ülkeye ne kendi yatırımcısı yatırım yapar ne de yabancılar uğrar. Bizde de epeydir vaziyet zaten böyle. Şimdi yine elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, bundan daha kötü olabilir mi? Bence olmaz. Bundan daha kötüsü olamaz.
Geleyim ikinci noktaya. Ben seçimlerle gelen siyasi ferahlamanın yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakış açısını da olumlu bir biçimde etkileme potansiyeli taşıdığı kanaatindeyim. Neden? 80’inci sırada olduğumuz kural hakimiyeti endeksinde ortalamanın altında yer aldığımız alt başlıklara dikkatinizi çekeyim, siz de anlarsınız. Ortalamada 102 ülke arasında 80’inciyiz ama mesela “temel haklar” alt başlığında 102 ülke arasında 96’ncı sıradayız. 96’ncı, listenin dibi yani. Neler var burada? Mesela yasalar önünde eşit muamele ilkesi burada yer alıyor. Vergi incelemesi yapılacak şirketleri siyasi mülahazalarla mı seçiyorsunuz yoksa objektif olarak mı?. 96’ncı sırada olunca elbette herkesin aklına ilk seçenek geliyor. Doğru ya da yanlış, intiba böyle. Türkiye en kötü puanı eşit muamele bahsinde alıyor. Şimdi eşit muamele, düşünce ve düşünceyi açıklama hürriyeti kapsamında Türkiye bundan daha mı kötü olacak? Bence olmayacak.
Memleketin karar alma merkezinin, Başbakanlık Çalışma Ofisi’nden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşınması ile işler olsa olsa daha şeffaflaşacak, kararlar artık daha az kapalı kapılar ardında, daha çok ortalıkta alınacak. Aleniyet, kural hakimiyeti için iyidir.
Yine Türkiye’nin 102 ülke arasında 95’inci olduğu bir başka alt başlık da kuvvetler ayrılığı ile ilgili. İdarenin icrai yetkilerinin yargı ve parlamento tarafından kontrol edilip edilmediğine, iktidarın ise kontrolsüz bir biçimde tek bir merkezde temerküz edip etmediğine bakılıyor burada. Burada Türkiye listenin en dibinde, 102 ülke arasında 95’incilikte yer alıyor. Utanç verici bir nevi. Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, bu seçimle birlikte Türkiye iktidar temerküzü açısından daha mı kötü olur? Bence olmaz.
Üçüncü nokta ile toparlayayım. Peki, memleketin karar alma merkezinin, Başbakanlık Çalışma Ofisi’nden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşınması ile birlikte ekonomide dış gelişmelere bağlı olarak zaten olumsuz olan gidişin bir miktar olumluya doğru dönebilmesi mümkün müdür? Evet, mümkündür. Türkiye’de kural hakimiyetinin güçlenmekte olduğu algısının yaygınlaşması, Türkiye ekonomisi için kesinlikle iyidir. Amerikan Merkez Bankası’nın alacağı kararların etkisini hafifletecek, Türkiye ekonomisinin esnekliğini artıracak bir gelişmedir. Yeni hükümet ekonomi ile ilgili hiç yapısal tedbir almasa bile vaziyet eskisine göre daha iyidir. Bir de tedbir alabilecek bir hükümet seri bir biçimde kurulabilirse, Türkiye ekonomisinin dış kaynaklı olası bir sadmeye mukavemeti kısa vadede kesinlikle artırılabilir.
Ben söylemiş olayım.
Bu köşe yazısı 25.06.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024