TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
21’inci yüzyıl bölgesel ticaret anlaşmalarını öne çıkarıyor. Bölgesel derken aslında çoklu demek istiyorum. Bir sürü ülke kendi aralarında bir araya gelip bir ticaret ve yatırım rejimi üzerinde anlaşıyorlar. Bu çerçevede TTIP, Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın İngilizce baş harflerinden oluşan bir kısaltma. TPP ise Trans Pasifik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nı benzer bir biçimde ifade ediyor. Ama ben bugün size bunlar nedir diye uzun uzun anlatmayacağım. İsteyen bu işin detaylarını Bozkurt Aran’ın yazdığı TEPAV Değerlendirme Notu’ndan okuyabilir. Dünya çoklu ticaret ve yatırım anlaşmalarına doğru giderken, Türkiye’nin ileri teknolojiye sıçramak için en liberal dönemi kaçırmak üzere olduğunu vurgulayacağım. TTIP ve TPP ileri teknolojiye dayalı yeni teknoloji platformlarının bizim gibi ülkelere doğru yayılmasını düzene sokacak. Geçenlerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Fikri Işık, kamu alımlarına dayalı desteklerle ileri teknoloji atılımının destekleneceğinden bahsediyordu. Ben de bu konuda umutlu olmak istiyorum ama içimden de hep o derviş sözünü tekrarlıyorum: “Çok fazla güvenme, çok fazla sevme, çok fazla ümit etme. Çünkü bu çok fazlalar sonra seni çok üzer.”
TTIP ve TPP dünya ticaretinin artık nasıl WTO (Dünya Ticaret Örgütü) ile çizilen çerçevenin dışına taştığına ve de nasıl yeni bir düzen gerektirdiğine işaret ediyor. WTO’ya dayalı ticaret rejimi 20’inci yüzyılda kaldı. 21’inci yüzyıl TTIP ve TPP’nin, bana sorarsanız. İlk nokta bu olsun. Ortada yeni bir hal var. Şimdi bu hale icabet etmek gerekiyor. Nedir bu eski hali geçersiz kılan yeni hal? 20’inci yüzyılda dünya ticareti demek, malların sınırları aşmasının sağlanması demekti. 21’inci yüzyılda dünya ticareti ise fabrikaların sınırları aşmasına imkân tanımak anlamına geliyor. Dün ticaret bayrağı takip ederdi, bugün ticaret yatırımları takip ediyor. İleri teknoloji bir ülkeden diğerine böylece akıyor. Akarken de aynı koruma rejimini istiyor. Bu sayede Çin ile AB arasındaki toplam ticaretin, ağırlık olarak bakıldığında ancak yüzde 2’si, değer olarak bakıldığında ise neredeyse dörtte biri hava yolu vasıtasıyla taşınıyor. Sınır aşan mallardan, sınır aşan fabrikalara geçiş bugünün ikinci tespiti olsun. Yeni hal dediğim bu işte.
Peki, problem nereden çıkıyor? İleri teknolojilere dayalı üretim yapan fabrika bir sınırı aştığında iki olasılıkla karşılaşabiliyor. Aslında her ülkenin uygulaması farklı ama ben meseleyi daha iyi anlatabilmek için cesur bir genelleme yapayım. Bazı ülkeler ileri teknolojili üretim zincirinin önemli aşamalarını zorla yerelleştirmeye çalışıyorlar. Eskilerde Kore, şimdilerde ise Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya bu tür zorla lokalizasyona yönelen ülkelere örnek olarak gösterilebilir. Bir de zorla güzellik olmaz deyip ileri teknolojili yatırıma uygun iktisadi ortam oluşturarak yol alan ülkeler var. Singapur buna iyi bir örnek.
Ne fark var? Nüfusu fazla, elinde ileri teknolojili üretim yapan çok uluslu şirketlerle pazarlık etmeye imkân verecek büyük bir kamu alım programı olan ya da başka avantajları sunabilecek olanlar şirketleri zorlayabiliyor. 10’uncu Kalkınma Planı böyle Korece konuşmaya kararlı bir dokümandı. Şimdi Sayın Fikri Işık yalnızca Ankara’daki hazırlıkların altını çizdi, bana sorarsanız. Türkiye, şirketleri ileri teknoloji transferine zorlayacak bir program çerçevesini geliştirmek istiyor. Ama istemekten yapmaya giden uzun bir yol var. Ben bunun birkaç yıl içinde olamayacağını bilmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
İşte TTIP ve TPP, tam da bu pazarlık gücünü kullanarak şirketleri teknoloji transferine zorlamayı hedefleyen ülkeleri bir düzene sokmak istiyor. TPP çıktığından beri Çin gazetelerinde “bu bize karşıdır” diye ortaya atılan söylemin bir doğru tarafı var. Bir işin düzene girmesi, standartlara oturması Türkiye gibi bir ülke için ne anlama gelir? İleri teknolojiye sıçramak artık daha zor olacaktır. Bunu böyle anlamamızda fayda vardır. Şimdi bir geçiş sürecinin başındayız. Ben şimdilerde, ileri teknolojiye dayalı üretim yapan fabrika nüvelerini, araştırma merkezlerini kendi ekonomisine yerleştirmiş olanların, yerleştirememiş olanlara kıyasla daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Yazıdaki grafiğe de bu gözle bakıyorum doğrusu.
Geçtiğimiz haftalarda bir kez daha göstermiştim bu grafiği size. Kırmızı noktalar 1992 yılında ilgili ülkelerin toplam ihracatı içindeki ileri teknolojili ihracatın payına, mavi sütunlar ise 2012 yılında aynı ülkelerin nerede olduğuna işaret ediyor. Şimdi burada da ülkeler ikiye ayrılıyor: TTIP ile gelen 21’inci yüzyıl ticaret rejiminin farkında olup bir an önce kapasite inşa etmeye çalışanlar ve bir nevi gaflet uykusunda olanlar. Karıncalar ve ağustos böcekleri bana sorarsanız. Ben grafikte iki tane ağustos böceği görüyorum. 1992’yi gösteren kırmızı nokta neredeyse, mavi sütun da orada duruyor. Türkiye ve Suudi Arabistan son 20 yıldır oldukları yerde sayıyorlar. Rusya, bizden daha iyi ama o da yerinde sayıyor gibi. Hâlbuki Çin ilerliyor. Brezilya ve Hindistan işin farkında gibi görünüyor.
Türkiye’nin şekillenmekte olan yeni dış ticaret rejimi ortamında pazarlık gücünü artıracak adımları son 20 yıldır hala atmamış olması bir talihsizliktir. TTIP ve TPP doğrudan ticaretimizi azaltacağı için değil, daha çok potansiyel ticaretimizi olumsuz etkileyeceği için ciddiye alınmalıdır. Nedir? TTIP ve TPP gibi düzenlemeler, Türkiye gibi ülkelerin ileri teknolojili üretimi hedefleyen sanayi politikaları tasarlamasını zorlaştıracaktır. Bizim gibi ülkelerin sanayi politikası opsiyonlarını daraltacaktır. İyi ya da kötü değildir, vakıadır. Sonradan da olsa aklımızın başımıza gelip hazırlık yapmaya başlıyor olmamız iyidir.
Vakit kısa. Türkiye’nin artık çok yaratıcı sanayi politikalarına ihtiyacı var. Söylemiş olayım.
Şekil: G20 ülkelerinin toplam imalat sanayi ihracatlarında ileri teknoloji ürünlerin payı (%), (1992 ve 2012)
Kaynak: Dünya Bankası, Dünya Kalkınma Göstergeleri (WDI) veri tabanı
Bu köşe yazısı 18.05.2015 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024