TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Meğer biz dünyaya hava civa satarak para kazanıyormuşuz. Türkiye'nin bir numaralı ihraç ürünü bildiğiniz inşaat demiri. Dünya pazarının beşte birine biz hakim durumdayız tabloya göre. Peki, bildiğiniz inşaat demiri nasıl bir ürün?
Demirin içinin boş olduğunu ben daha yeni öğrendim. Lisedeyken fizik derslerinde uyumuşum demek ki. Geçenlerde bir fizikçinin fizikçi olma serüveni ile ilgili bir kitap okuyordum. Meğer Max Tegmark, işin başında iktisatçı olmak için Stockholm School of Economics’e kaydını yaptırmış. Okurken, “yahu bu iktisatta analiz, içinde bulunduğun hale, siyasi görüşüne, kime yakın olduğuna göre değişiyor, ben işi neresinden tutmalıyım, dediğim manalı mı hakikaten anlamıyorum” demiş ve Richard Feynman’ın “Surely You’re Joking Mr. Feynman” kitabını okurken “ben bari fizik okuyayım, burada sonuçlar duruma göre değişmiyor” diye karar vermiş. Sonra 2014’te çıkan kitabı “Our Mathematical Universe”te fiziği nasıl öğrenip sevdiğini anlatmış. İşte ben demirin içinin aslında boş olduğunu oradan öğrendim. Hava civa satarak bu iş olmaz buradan çıktı. Gelin bakın nasıl çıktı?
TEPAV iktisatçılarından Esen Çağlar’ın “Dünya bir köy olsaydı, Türkiye köyün nesi olurdu?” başlıklı yazısını okurken Max Tegmark’tan öğrendiğimi hatırladım. Meğer biz dünyaya hava civa satarak para kazanıyormuşuz. Türkiye’nin bir numaralı ihraç ürünü bildiğiniz inşaat demiri. Dünya pazarının beşte birine biz hakim durumdayız tabloya göre. Peki, bildiğiniz inşaat demiri nasıl bir ürün? 1200 ürünlük sofistikasyon listesinde 999’uncu sırada yer alıyor. Nedir? Herkesin kolaylıkla üretebileceği, fazladan bir beceri gerektirmeyen sıradan bir ürün inşaat demiri. Ne demek? Yarın Türkiye olmasa başka birileri bizim yerimizi kolaylıkla alabilir demek. Esen Çağlar’ın ifadesiyle söylersek, Türkiye, o köyden taşınsa köyün beceri seti, iş yapabilme kapasitesi pek de eksilmez. Bizim bıraktığımız boşluğu birileri hemen doldurur. Ben bunu son derece acı buluyorum doğrusu. Bir az gittik, uz gittik, sonra bir de arkamıza baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz klasiği gibi geliyor bana.
Ben böyle derken hep şunu hatırlarım: Türkiye’nin imalat sanayi malları açısından Orta Doğu pazarında en büyük rakibi hangi ülkedir? İran. Hangi ülkenin sanayisi bize kök söktürebilir? İran’ınki. Onların demir çelik ve çimento sanayileri bize kök söktürüyor zaten. Hele bir de benzin sübvansiyonları olunca, o havaleli malları İran daha ucuza kapıdan teslim ediyor. Bizimkiler takla üzerine takla atmak zorunda kalıyor. Bu durumda, bir sanayi ülkesi olan Türkiye’nin rakibi kim? İran. Not edeyim. Aklınızda kalsın.
Peki, ilk sırada inşaat demiri var da listenin kalanı bize özgü, bir tek bizim beceri setimizle üretilebilecek biz dizi üründen mi oluşuyor? Liste ekte, siz de bakın. Dünyaya en çok sattığımız mallar listesini Türkiye’nin ihracatına göre sıraladığımızda ilk 10’da yalnızca 3 tane ürünün sofistikasyon sırası 1000’in altında kalıyor. Bunlardan biri de 999 ile demir. Nedir? Biz dünyaya yalnızca son derece sıradan ürünler üretebiliyoruz. Sıradanın manasını bir daha söyleyeyim: Herkesin üretebildiği malları biz de üretebiliyoruz. Ne yapamıyoruz? Yalnızca bizim üretebildiğimiz ve de dünyaya sattığımız mallar yok. Vaziyetimiz iyi değil yani. Her an rakipleri kollamak gereken bir ortamda yaşıyoruz.
Şimdi günün sorusu nedir? Yalnızca herkesin üretebildiği malları dünyaya satarak geçinen bir ülkenin kişi başına milli geliri öyle otomatikman 10 bin dolardan 25 bin dolara çıkabilir mi? Çıkamaz. O kadar havaleli malı üretmeye kalksanız memleket yetmez, yollar tıkanır, limanlar iş yapamaz hale gelir. Olmaz yani. Nedir? Türkiye’nin bugüne kadar yaptıklarını, bugüne kadar yaptığı gibi yapmaya devam ederek zengin bir ülke olabilmesi mümkün değildir. İhracatını yüksek teknolojili ürünlere doğru sıçratmadan Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi de mümkün değildir. Dün bu iddiayı ortaya atanların şimdi seçim bildirgelerinde havlu atmalarını ben pek umut kırıcı buluyorum doğrusu.
Not edeyim: Dünyaya hava cıva satarak Türkiye’yi zenginleştirmek mümkün değildir. Bu ürün gamı ile biz 10 bin dolar kişi başına gelirden 25 bin dolara çıkamayız. Nokta.
Bu köşe yazısı 17.04.2015 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024