TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Suriye iç savaşı, her savaşta olduğu gibi, insanlık trajedisinin yanı sıra yeni politik sorunlar ve tartışmalar üretmeye devam ediyor. Bu bağlamda Esad’ın geleceğine dair tartışmalar Türkiye ABD ilişkilerini de etkiliyor.
Elbette Esad’ın geleceği Arap Baharı’nın izlediği genel rotayla doğrudan ilişkili. Başlangıçta Esad’ı iktidarından edecek özelliklere sahip olan Arap Baharı, karakter değişimine uğradıkça onu iktidarda tutacak nedenler de üretmeye başladı.
Arap Baharı, demokrasi fikrini uzun vadede bölge gündemine taşısa da Tunus hariç kısa vadede hayal kırıklığı yarattı. Ayaklanma, iç savaş, terör sıradan insanlar kadar siyasiler için de istikrar ve güvenliği öncelikli sorun haline getirdi. Bu günlerde kimse artık demokrasiden söz etmiyor.
Güvenlik ihtiyacı
Arap Baharı’nın karakterinin değiştiğini gösteren en önemli emareler, Libya’da ABD Büyükelçisi’nin linç edilmesi ve IŞİD’in yükselişi oldu. ABD ve müttefiklerinin buna verdiği tepki ise demokrasi yerine “güvenlik” ikame etmekti. Mısır’da General Sisi’nin iktidarı bu değişimin ilk işareti olarak görülebilir.
ABD’nin Esad sorununa bakışını bu çerçevede ele alacak olursak onu neden öncelikli hedef olarak görmediğini daha kolay anlayabiliriz.
Öncelikle ABD, Esad’ın sistemden düşmesinin neden olacağı güç boşluğunun bugünkünden daha ağır güvenlik sorunları üretebileceğini öngörüyor.
Elbette ilk sırada İsrail’in güvenliği geliyor. İsrail, sınırlarında radikal grupları görmek istemiyor. Esad, zayıflamış, öncelikleri değişmiş, çok iyi bildiği, tanıdığı bir düşman. Oysa yeni komşularının kim olacağını bilmiyor. Ancak daha hırslı ve gözü kara olacağını kestirebiliyor. Bu durum onu ürkütüyor.
Diğer güvenlik sorunu, Esad sonrası Hıristiyan ve Nusayrilerin kitlesel göç ve fiziksel cezalandırılmalarının önlenememesi korkusudur. Böyle bir çaba on binlerle ifade edilen askeri güç gerektirir.
Öte yandan, IŞİD bir tehdit olarak Esad’a göre “mukayeseli üstünlüğe” sahiptir. Başka bir ifadeyle IŞİD küresel bir sorun iken, Esad daha alt düzeyde bir sorun olarak görülmektedir. Yine, Suriye’de muhaliflerin ideolojik kimliği, sayısı, askeri gücü ve sponsorlarının çeşitliliği Suriye’nin geleceği için güven telkin etmemektedir.
Uluslararası boyut
ABD’nin Esad konusunda tereddütlü olmasının bir diğer nedeni, konunun uluslararası boyutudur. Özellikle İran’la yürütülen nükleer görüşmelere Suriye sorunun gölgesinin düşmesi istenmemektedir. Benzer yorumu, Ukrayna konusunda gerilimli günler yaşadığı Rusya için de yapabiliriz.
ABD’nin kararlarını savaşın karakteri de etkilemektedir. Irak ve Afganistan tecrübeleri, Suriye’de düzen kurmanın çok sayıda asker gerektirdiğini gösterdi. Obama bu yüzden karadan bir savaşa girmek, doğrudan düzen kurucu olmak istememektedir.
IŞİD’in istediği
IŞİD ise gerilla savaşındaki en büyük avantajı olan vurkaç taktiğini işletebilmek için karada ABD askeri görmek istiyor. Askerlerin “paçasına yapışarak” ABD’nin teknolojik üstünlüğünü sınırlayabileceğini, ele geçireceği askerlerle de propaganda savaşında mesafe alabileceğini biliyor.
Bütün bunlara rağmen, savaşın belirsizliklerle dolu olması onu daima sürprizlere açık hale getirmektedir. Elbette Esad için de.
Bu köşe yazısı 18.11.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024