TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Türkiye, Eylül 2013 te, IŞİD’i terör örgütleri listesine aldı. Bunun anlamı, IŞİD’e karşı uluslararası yükümlülüklerin yerine getirileceği idi. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan son NATO zirvesinde ittifaka katkı sunacağını beyan etti.
Obama, şimdilerde, ittifakı genişletmeye, müttefiklerin sunacağı katkıları netleştirmeye çabalıyor. İlginç olan, müttefiklerin, “Uzun zamanlı düşük yoğunluklu hava operasyonları silsilesi” olarak tanımlanan stratejiye resmi bir itirazlarının olmamasıdır. Ancak, stratejinin zayıflıklarına dikkat çeken çok sayıda gayri resmi itiraz ve eleştiri olduğunu da biliyoruz.
Tampon bölge
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM ziyareti öncesi, IŞİD ile mücadele stratejisinde farklı bir öneri üzerinde çalışmaya başladığını açıkladı. Yeni strateji Suriye’yi sıklet merkezi olarak ele alıyor, “uçuşa yasak bölge” ve/veya “tampon bölge” inşasını öngörüyor.
“Tampon bölge” fikri, Suriye iç savaşının ilk aylarında da gündeme geldi. Ancak, hukuki, siyasi, askeri ve mali zorluklar nedeniyle rafa kaldırıldı. Bu gün, Suriye’de askeri ve siyasi tablo kökten değişmiş duruma. Ülkenin üçte biri mülteci, kayıplar 200 binin eşiğinde ve IŞİD gibi yeni aktörler tabloyu kaotik bir noktaya sürüklüyor. Bu çerçevede “uçuşa yasak bölge” ve/veya “tampon bölge” uygulamasının hayata geçirilebilmesi hâlâ bazı güçlüklerin aşılmasına bağlı.
Neresi?
Planın hayata geçirilmesi, coğrafi olarak nerede ve hangi büyüklükte sorularına cevap verilmesini gerektirir. Savunulacak genişlik ve derinliğe sahip, ulaşımı kolay, havadan ve karadan koruma imkânı vermeli. Elbette Türkiye veya Ürdün sınırından söz ediyoruz.
Tampon bölge fikrinin temelinde, savaş mağduru sivillere “güvenlik” düşüncesi yatmaktadır. Güvenlik planlaması, bir yandan Şam yönetiminin askeri güç kullanmasını engellemeyi, bir yandan da devlet dışı aktörlerin güvenli bölgede faaliyetlerini engellemeyi, bölgede mukim insanların günlük güvenlik ihtiyacını karşılamayı da esas almalı.
Hukuki boyut
Bunun sağlanması, hava gücü, kara unsurları ve sınırlı da olsa hâlâ aktif olan Suriye hava savunma sistemlerinin elimine edilmesini gerektirir. Mevcut ittifakın önerilen planı kabulü halinde, çokuluslu gücün uygun bir bölgeye konuşlanması gerekir. Üstelik “güvenlik” pahalı bir iştir ve bedeli kimin ödeyeceği de tartışmalı bir konudur.
Öte yandan, hukuki boyut çok önemli. Suriye, iç savaşta olsa da hâlâ BM’de Esad rejimi tarafından temsil edilmektedir. Üstelik Rusya gibi BM daimi üyesi ve İran gibi bölgesel güç tarafından da desteklenmektedir. Ayrıca önerinin hayata geçirilmesi sürecinde Türkiye’nin iç hukuk açısından yapması gerekenler söz konusu.
Güvenli bölge mi?
Tampon bölge iki ayrı fonksiyon üstlenir. Tecrübeler böyle bir girişimin sadece “insani” değil aynı zamanda “askeri” amaçlı olduğunu da göstermektedir. Muhalif silahlı hareketler için tampon bölge “güvenli bölge”ye dönüşürken, uzun süreli, karmaşık ve otorite dışı aktörlerle komşu olunacağı da unutulmamalı.
Türkiye’nin önerisi, Obama’nın stratejisinin tamamen değişmesini veya gözden geçirilmesini gerektirir.
Bu durum, önceliği, “Irak’ı kurtarmaya” veren ittifakı mutsuz edebilir. Yine Türkiye’yi ittifakın stratejisinden ayrılmakla itham edip, “ayak sürümekle” suçlayabilirler. Ya da “Sen bir başla da görelim” noktasına getirerek zor durumda bırakabilirler.
Bu köşe yazısı 19.09.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024