TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ar-Ge yerine, ahbap-çavuş ilişkisi kurarak rant peşinde koşmak, imar planlarının değiştirilmesini sağlamak ve kamu ihalelerinden pay kapmak yarışı ön plana çıkar.
Yapısal (‘derin’) göstergeler açısından bize benzer ülkelerle bizi karşılaştırmaya devam ediyorum. Zengin ülkelerle aralarındaki (kişi başına) gelir farklılıklarını azaltan gelişmekte olan ülkelerin ortak özelliklerini araştıran çalışmaların dikkat çektikleri üç önemli göstergeyi hatırlatayım: Bu ülkelerde yatırımın milli gelire oranı, eğitim düzeyi ve yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracat içindeki payı, zenginlerle aralarındaki gelir farklılığını kapatamayanlara kıyasla belirgin biçimde yüksek. Son iki yazımda, yatırım düzeyinin milli gelire oranının 2008-12 dönemindeki ortalaması ve 2010 yılı itibariyle 15 yaş ve yukarısı nüfusun ortalama eğitim süresi açısından on dört ülkeyi sıralamıştım. İkisinde de Türkiye sondan üçüncüydü. Sıra, üçüncü göstergeye geldi.
Tabloda, yükselen piyasa ekonomileri, yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam sanayi ihracatı içindeki payı açısından en yüksekten en düşüğe doğru sıralanıyorlar. Yüzde paylar 2008-11 ortalamasını gösteriyor. Veriyi aldığım Dünya Bankası’nın internet sayfasında daha güncel bilgi yok. Olsa da sonuç değişmeyecek. Filipinler’in en üstte yer alıyor olması; gösterge açısından ilk bakışta şüphe doğuruyor olsa da, diğer ülkelerin sıralaması oldukça anlamlı. Ne yazık ki Türkiye’nin durumu bu gösterge açısından çok kötü; son sıradayız.
Sadece bugüne yoğunlaşınca (enflasyon, kredi artış oranı, cari açık, kamu borcu, dış borç ve döviz rezervleri) en kırılgan ülke olarak beliriyorduk. Bugünden uzaklaşıp geleceğe yüzümüzü döndürdüğümüzde, farklı bir ifadeyle daha derin göstergelere baktığımızda (yatırım oranı, eğitim düzeyi ve yüksek teknolojili mal ihracatı) yine çok sevimsiz bir konumdayız.
Bu sevimsiz durumun olumlu yönde kökten değişmesi için adımlar atılıyor olsa, bu kötü fotoğrafın geçmişte kaldığını belirtecek, fazla da dert etmeyecektik. Oysa bu sevimsiz durumu daha da sevimsiz kılacak gelişmeler yaşanıyor ülkemizde. Özgürlükçü bir demokrasiden giderek uzaklaşıyoruz. İfade özgürlüğü rafa kalktı kalkacak. Çağdaş bir hukuk sistemi yok. Otoriter eğilimler giderek artıyor. Böyle bir ortamda daha kaliteli eğitim olmaz ve eğitimde fırsat eşitliği yaratılamaz. Araştırma ve geliştirme yerine, ahbap-çavuş ilişkisi kurarak rant peşinde koşmak, ağırlıklı olarak da imar planlarının değiştirilmesini sağlamak ve kamu ihalelerinden pay kapmak yarışı ön plana çıkar. Yatırım için uygun bir ortam oluşmaz.
Dikkat: Verdiğim tablolarda bizden ön sıralarda yer alan ülkelerin önemli bir kısmının zenginlerle aralarındaki büyük gelir farklılıklarını kapatacaklarına dair bir emare yok ortada. Onlar iyi değil; biz onlara göre iyi değiliz. Kısacası, anı yansıtan fotoğraf kötü. Ama gidişat daha kötü. Bunu hak etmiyor bu ülke.
Bu köşe yazısı 27.03.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
M. Coşkun Cangöz, Dr.
27/04/2025
Burcu Aydın, Dr.
26/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
25/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
23/04/2025
Güven Sak, Dr.
22/04/2025