TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
“Türkiye’de iş yapmak için birilerine rüşvet verilmesi gerektiğini herkes bilir.”
İsviçreli güvenlik sistemleri şirketi Tyco’nun bir çalışanı böyle diyor![1] Yoğun gündem nedeniyle gözünüzden kaçmış olabilir. 24 Eylül 2012 tarihli gazetelerde Tyco’nun yolsuzluk davası ile ilgili haberler yer alıyordu. ABD’de açılan davanın dosyasında Tyco’ya bağlı şirketlerin 2006 yılında mikrodalga donanımı satışı için Türkiye hükümetine bağlı bir kuruma rüşvet verdiği iddiası yer alıyor. Tyco, yurt dışı rüşvet yasasını ihlal ettiği konusundaki bu ve benzeri suçlamalar nedeniyle ABD makamlarına 26 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti.
ABD’deki rüşvet soruşturmalarında Türkiye’nin adı ilk kez geçmiyor. Örneğin, 2008 yılında Siemens Türkiye’nin de karıştığı bir yolsuzluk suçlaması nedeniyle, Siemens, 1.6 milyar dolar ceza ödemeyi kabul etmişti.[2] Benzer bir şekilde 2010 yılında 3M adlı şirket, Türkiye temsilciliğinin rüşvet dağıtıp ihalelere fesat karıştırdığı gerekçesiyle iç soruşturma başlatmıştı. 3M’in 2011 yılı raporuna göre bu soruşturma halen devam ediyor. Yine 2010 yılında Mercedes Türkiye ile bağlantılı Daimler adlı şirketin Türkiye’de kamu kurumlarının ihalelerini rüşvet vererek aldığına dair haberler çıkmıştı. Daimler, ABD Adalet Bakanlığı’nın açtığı Türkiye konusundaki suçlamaları da içeren soruşturmayı kapatmak için 180 milyon dolar ceza ödemişti.[3]
Her ülke ile ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya atılabilir. Bu iddialar gerçek de olabilir. İlgili ülkenin bu konuda yapması gereken şey, yolsuzluk ve rüşvet iddialarını araştırıp, ilgili firma, kişi ve kurumları cezalandırmaktır. Türkiye’nin bu konudaki karnesinin çok iyi olduğu söylenemez. Yukarıda adı geçen şirketlerin ve rüşvet iddialarının Türkiye’de soruşturulduğunu duydunuz mu? Muhtemelen duymadınız. Duymamamız normal, çünkü Türkiye’nin OECD’nin anti-rüşvet anlaşmasına uyumu ve rüşvet ile ilgili yaptırımları uygulama konusunda Transparency International tarafından “az ya da hiç” diye sınıflandırılıyor. Yani ya hiç yaptırım uygulamıyor ya da çok az yaptırım uyguluyor. Dünya Bankası’nın Dünya Yönetişim Göstergelerine göre de Türkiye yolsuzluğun kontrolü sıralamasında 82 ülkenin gerisinde yer alıyor. Yani durumumuz pek parlak değil. Yolsuzlukla mücadelede ilk sıralarda yer alan ülkeler Danimarka, Yeni Zelanda, İsveç ve Finlandiya.
Transparency International’ın yolsuzluk algısı endeksindeki puanımız ise 4.2. Bu endeks ülkelerin kamu sektörünün ne kadar yolsuz olarak algılandığını ölçüyor. 0 puan alan ülke çok yolsuz, 10 puan alan ülke ise tertemiz olarak sınıflandırılıyor. Bu endekse göre Türkiye, 4.2 puanla, kötü yola düşmüş ama çıkmaya çalışan ülkelerden biri olarak algılanıyor. Kalkınma göstergelerinde olduğu gibi yolsuzluk göstergelerinde de ortalama bir ülke olarak yer alıyoruz. Yolsuzluk sıralamasında 183 ülke arasında 61. sıradayız. En temiz ülkeler ise tahmin edebileceğiniz gibi Yeni Zelanda, Danimarka, Finlandiya ve İsveç. Yani yolsuzluğu kontrol etmek için en çok uğraşan ülkeler en temiz ülkeler olarak algılanıyor.
Ernst & Young’un yaptığı 2011 Avrupa Hile Anketi de farklı şeyler söylemiyor. Ankete katılan şirketlerin %77’si Türkiye’de iş yapmanın rüşvet ve yolsuzluk ile birlikte yürüdüğünü düşünüyor. Türkiye’de ihale kazanmak, iş sözleşmesi imzalamak için rüşvet vermenin yaygın bir pratik olduğunu düşünenlerin oranı %35. İş kazanmak veya işini sürdürmek için elden para verdiğini söyleyenlerin oranı %36, hediye verenlerin oranı ise %32. İşletmelerin %17’si Türkiye’de ciddi bir hile ile karşı karşıya kaldığını söylüyor. Ankete katılan şirketlerin %30’u yetkililerin rüşvet/yolsuzluk vakalarını incelemeye gönüllü olmadığını düşünüyor. %42’si ise yetkililerin istekli göründüklerini ama incelemelerin etkili olmadığını düşünüyor.
Durumun özeti şu: ABD, uluslararası ticarette yolsuzluğa bulaşan ve rüşvet veren şirketleri çatır çatır yargılıyor ve cezalandırıyor. Türkiye ise bu cezalara konu olan ve Türkiye’de gerçekleştiği tespit edilen yolsuzlukların cezalandırılması konusunda pek çaba sarf etmiyor. Çalışmalara bakıldığında rüşvet ve yolsuzluğun hala önemli bir sorun olarak önümüzde durduğunu görüyoruz.[4] Daha da vahimi kamu kurumlarının ve yetkililerin rüşvet ve yolsuzluk vakalarını incelemek ve cezalandırmak konusunda çok fazla çaba sarf etmediklerini görüyoruz. Evet, uluslararası anlaşmalara imza atıyoruz, yasalarımızı AB standartlarına uygun hale getirmek için çalışıyoruz belki ama kâğıt üstünde yaptığımız bu değişikliklerin uygulamaya yeterli bir şekilde yansımadığı ortada. Türkiye’deki bu rüşvet ve yolsuzluk algısı, Daron Acemoğlu’nun sömürücü kurumlar (extractive institutions) dediği türden bir kurumsal yapıya sahip olduğumuzun en iyi göstergelerinden biri. Sadece belirli bir kitlenin çıkarlarına hizmet eden sömürücü kurumlarla, iktisadi büyümenin faydalarının tüm topluma yayılmasını bekleyemeyiz. Üstelik bu tür kurumlarla büyümeyi sürekli kılmanın bilinen bir yolu da yok. 2023 hedeflerine ulaşmak ve gelişmiş ülkeler ligine çıkmak istiyorsak, hızlı bir biçimde Türkiye’nin bir yolsuzluklar ve rüşvet ülkesi olduğuna dair algıyı yok etmek için çalışmamız gerekiyor. Yani bu algıya neden olan rüşveti ve yolsuzlukları ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunun yolu da rüşvet ve yolsuzluk konusunda ciddi ve etkili yaptırımların uygulanması ve açılan davaların hızlı bir biçimde sonuçlandırılması. Yazıyı okumaya başladığınızda pek çoğunuzun Tyco çalışanın “Türkiye’de iş yapmak için birilerine rüşvet verilmesi gerektiğini herkes bilir” demesine fazla şaşırmadığınızı biliyorum. İşte, böyle bir söz duyduğumuzda şaşıracağımız, bunu söyleyen kişinin yalan söylediğine can-ı gönülden inanabileceğimiz bir Türkiye yaratmamız gerekiyor.
[1] Tyco - SEC Soruşturma Dosyası: http://www.sec.gov/litigation/complaints/2012/comp-pr2012-196.pdf
[2] İlgili haber: http://www.npr.org/templates/story/story.php?storyId=98317332
Siemens - SEC Soruşturma Dosyası: http://www.sec.gov/litigation/complaints/2008/comp20829.pdf
[3] Daimler/Mercedes – SEC Soruşturma Dosyası: http://www.sec.gov/litigation/complaints/2010/comp-pr2010-51.pdf
[4] Yolsuzluk algısı konusunda şu çalışmaya da bakmanızı öneririm: Adaman, Fikret ve diğ. (2009) Hanehalkı Gözünden Kamu Hizmetleri ve Yolsuzluk, TEPAV, http://www.tepav.org.tr/tur/admin/dosyabul/upload/kamuhizmetleri.pdf