TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta Türkiye'nin önemli bir ziyaretçisi vardı: ABD Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte Boğaz'a karşı duruşları oldukça etkileyiciydi. Bu adeta halka "müttefiklerin" güçlü işbirliği hakkında verilen bir mesaj gibiydi. Gündemleri yüksek ihtimalle oldukça yoğundu ve muhtemel konular Albay Muammer Kaddafi'nin mevcut durumu, Suriye sorunu, İran'a karşı füze kalkanı ve kötüleşen İsrail ile Türkiye ilişkilerinin yeniden canlandırılmasına yönelik atılabilecek adımlardı.
Bir başka muhtemel gündem konusu da ABD hükümetinin Amerikan askerlerini Afganistan'dan çekilmesine ilişkin kaygıları olmalı. Tabi artık sıcak bir gündem konusu değilse de her gün 20 kişinin öldüğü Irak'ı da unutmamak lazım. Ayrıca, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ni (KBY) "güvenli bölge" olarak kullanan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) de gündemin önemli konularından biri olmalı.
Clinton'ın ziyareti sırasında rahatsız edici gelişmeler de oldu. Kamu diplomasinin "neredeyse mükemmel" bir görünüme bürünmesi için şartların tam olgunlaştığı bir sırada Türk medyası Clinton'ın "gülüşünü" ve "mavi takım elbisesini" ikinci plana atan bir başka konuya odaklanmak zorunda kaldı. Türkiye'nin kronik baş ağrısı olan PKK'nın son saldırısı 13 askerin hayatını kaybetmesine neden oldu. Sonuç olarak, görüşmelerin odağı Irak'a ve Amerikan askerlerinin geri çekilmesine kaydı.
Bu arada, Clinton'ın Türk toplumuna taziyelerini ilettiğini de belirtmek gerekir. Clinton terörle mücadelesinde Amerika'nın Türkiye'nin yanında olduğunu belirtti. Amerika bu bağlamda PKK'nın üst düzey liderleri Cemil Bayık ve Duran Kalkan'ın ve yine PKK liderlerinden Remzi Kartal, Sabri Ok ve Adem Uzun'un hesaplarını "Özel Olarak Belirlenmiş Uyuşturucu Kaçakçısı" (Specially Designated Narcotics Traffickers - SDNT) oldukları gerekçesiyle Yabancı Narkotik Çetelerini Belirleme Yasası (the Kingpin Act) uyarınca dondurmuştu. Bu karar PKK liderlerinin "emekli olduklarında" Kaliforniya'dan "çiftlik evi" alma hayallerini suya düşürdü. Konu Türk medyasında etkin "kamu diplomasinin" iyi bir örneği olarak geniş yer buldu.
Clinton'ın Türkiye ziyaretinin sona ermesinden kısa bir süre sonra CIA'nin yeni başkanı, Türkiye'de de ciddi bir üne sahip olan General David Petraeus ülkeyi ziyaret etti. Petraeus Irak'ta ayaklanmayı bastırma konusundaki başarılarıyla ve Afganistan'daki çabalarıyla tanınıyor. Bence Petraeus'un en önemli özelliklerinden biri profesyonelliğe entelektüel bir boyut ekleme konusundaki yeteneğidir. "Ayaklanmayı Bastırma Talimnamesini"nin yazımına yaptığı katkılar bu yeteneğini gözler önüne seriyor.
PKK gibi bir probleminiz varsa bu talimname vizyonunuzu genişletmeniz için çok hayati bir perspektif sunabilir. PKK önce "uzun süreli devrimci savaş" sürdürdükten sonra ayaklanmanın tipik özelliklerini sergilemeye başlayınca bu kılavuzu ciddiye almaya başladım ve okumaya karar verdim. Tavsiyem Irak'ın süreçteki rolünü anlamak için Petraeus'u daha dikkatli okumak lazım.
Petraeus şöyle diyor: "Sığınılacak Bölge teriminin manası dönüşüyor. Sığınılacak Bölge geleneksel olarak fiziki açıdan güvenli bölgedir, örneğin üs bölgesi gibi ve bu hali ile hala güvenli bölgeler mevcut.[...] [T] arihsel olarak, komşu ülkelerdeki güvenli bölgeler, ayaklanmayı bastırmak isteyen tarafın askeri müdahalesinden korku duymadan (Teröristlerin) kendini yeniden inşa etmeye ve örgütlerini onarmaya yarayan direnişçi bölgeleridir". (sayfa 29)
Petraeus'un yazdıkları, PKK sorununda Kürt Bölgesinin rolünü anlamamıza bir hayli yardımcı oluyor. Bana sorarsanız, ABD'de Türkiye'nin kızgınlığını anlamak için kitabın yukarıdaki bölümünü tekrar okumalıdır.
BU köşe yazısı 21.07.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024