TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Avrupalılarla Amerikalılar arasındaki fark nedir? Öyle insani farklardan bahsetmiyorum. Herhangi bir işi konuşmak için bir toplantıya katıldığınızı düşünün. Avrupalılarla yapılan toplantı ile Amerikalılarla yapılan toplantı arasında ne fark vardır? Ben, kendi hesabıma, öyle derin bir tecrübeye filan sahip olduğumu zannetmiyorum. Ama bakın bu soruya bir cevabım var: Ben Amerikalılarla yapılan her toplantıdan cevabını aradığım soruya somut bir cevap alarak ayrılmışımdır. Kıtadan birileriyle toplantıdan ayrılırken ise hep karışık duygular içinde olmuşumdur. Hem bir cevap almış hem de alamamış gibi iki arada bir derede bir havada kalmışımdır. Birinde açık konuşulurken diğerinde hep konuşulmamıştır. Avrupalılarla sohbet kafamı aydınlatacağına hep daha da karıştırmıştır. Neden bilmem aklımda kalan hep karışık bir haldir. Şimdi Avrupa Birliği'nin içinde bulunduğu iktisadi krizi nasıl yönettiğine bakınca da benzer bir duygu içindeyim. Krize müdahale ediyorlar mı, etmiyorlar mı, doğrusu ya, ben anlamıyorum. Müdahale etmek istiyorlar mı? Yoksa istemiyorlar mı? Onu da anlamıyorum. Doğrusu ya, konuşuyorlar. Konuşuyorlar, konuşuyorlar ama bir şey anlaşılmıyor. Ortada anlamsız bir gizli-kapaklı iş yapılıyormuş havası oluyor. Ne yaptıkları şöyle somut bir biçimde anlaşılamıyor. Halbuki onların ne yaptığı bu günlerde son derece önemli. Onlar bu hareketsizliklerini sürdürürlerse hep böyle iki arada bir derede dururlarsa bu euro değer kaybetmeye devam edecek. Euro değer kaybetmeye devam ettikçe de bu Türk Lirası değer kazanmaya devam edecek. Biz de öyle bakacağız; "Peki, nereye kadar? Peki, hangi zaman dilimi içinde?" diye. Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Gelin size benim nasıl düşündüğümü bir anlatayım. Nedir euronun daha değer kaybedip kaybetmeyeceği hakkında karar vermemize yardımcı olacak işaret? Bana kalırsa, zor duruma düşenleri ayağa kaldırmak için söz verilen 500 milyar euronun nasıl kullanılacağı hakkında bir soru işareti kalmazsa euro orada durur. Ortada IMF dahil herkesin söz verdiği 1 trilyon dolarlık bir kaynak var ama bu kaynağın nasıl kullanılacağı hâlâ belli değil. Bu nedenle bu hafta Avrupa Birliği maliye bakanlarının bir araya gelip finansal istikrar amaçlı bir paravan şirket (special purpose vehicle) oluşturmaya karar vermeleri iyidir. Doğru yönde atılmış bir adımdır. Adım atılmıştır ama ben mesela hâlâ bu paravan şirket mekanizmasının nasıl işleyeceğini anlamadım. Tamam bilançonun pasifinde bu 500 milyar euro olacaktır ama aktife kaynak nasıl alınacaktır? Sonra bunlar ne olacaktır? Ne alınacağına IMF mi karar verecektir? Yoksa bu aralar alıştığımız gibi, Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimlerinin atlatılmasını müteakip, Alman Anayasa Mahkemesi'nin onayını da aldıktan sonra hükümetler her ülkeye ne yapılacağına mı karar verecektir? Bu işin basına açık toplantılara rağmen hâlâ bilinemiyor olması gariptir. Pek akıllıca da değildir. Euro, piyasada alım satım yapanlar bu söz verilen paranın bir işe yarayıp yaramayacağını anlayıncaya kadar değer kaybedecektir. Dün Macaristan'daki dil sürçmesini, bugün Romanya ve Bulgaristan'dan açıklar izleyecektir. Euro ise dolar karşısında değer kaybedecektir. Ve bakın piyasa algılaması son derece kötüdür. Tam da ortadaki bu sis perdesi nedeniyle Bloomberg'ün son anketine katılan yatırımcıların yüzde 73'ü Yunanistan'ın borçlarını kısa bir süre sonra yeniden yapılandıracağını düşünmektedir. Bu ne demektir? Yunanistan, borçlarını mevcut haliyle ödeyemeyecek, iflas edecek demektir. Yüzde 48 ise Yunanistan'ın 'Euro Bölgesi'nden çıkmasını beklemektedir. Ankete katılanların yalnızca yüzde 23'ü 1 trilyon dolarlık kurtarma paketinin ülke iflaslarını engelleyebileceğini düşünmektedir. Bu kötüdür. Bunun nedeni ise etraflarındaki belayı göremeyen Avrupa hükümetleridir. Bela kapıdayken swap işlemlerine yasak getirmeye çalışmanın bir anlamı var mıdır? Yoktur. Geçen gün Wolfgang Münchau'nun İngiliz Financial Times gazetesinde de yazdığı gibi, Avrupa Birliği'nin artık üzerindeki o giz perdesini atması gerekmektedir. Ne gerekmektedir Avrupa'nın kurumlarına? Şeffaflık gerekmektedir. Geçenlerde TEPAV'daki bir sohbet toplantısında, Sayın Süreyya Serdengeçti'nin dile getirdiği gibi, etkili bir iletişim politikası ile bol bol şeffaflık gerekmektedir. Ağızlardaki bu "Ben şimdi ne yedim?" tadının giderilmesinde büyük fayda vardır. Peki, bu durumda bizim ne beklememiz gerekir? Hal böyle ise bu euronun bu yıl içinde dikiş tutma olasılığı yok gibi durmaktadır. İyisi mi, siz, bu istikrar fonunun nasıl işlediği konusundaki açıklamalara bir bakın. Bir şey anlamıyorsanız, bu euroyu şimdilik bırakın.
Bu yazı 10.06.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.