TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yunanistan krizinin kafamıza kakması gereken gerçek şudur: Almanya'daki Kuzey Ren-Westfalya eyaleti seçimleri nedeniyle Alman Başbakanı Angela Merkel yeterince hızlı davranmadığı için Yunanistan krizi kontrolden çıkmıştır. Siyaset, Almanya'daki bir eyaletteki seçmen davranışlarını temel öncelik haline getirmiş olduğu için bütün bir yerkürede finansal piyasalar dalgalanmaya başlamıştır. Az bir maliyetle atlatılabilecek, yerel ölçekte sınırlandırılabilecek bir yangın, siyasi mülahazalar müdahaleyi geciktirdiği ve de bu nedenle alınması gereken tedbirler alınamadığı için bütün bir kıtayı sarmıştır. Buradan çıkarılması gereken dersin farkında mısınız? Siyaset, ekonomi için artık, birincil derecede önemli kabul edilecektir. Siyaset, önümüzdeki dönemde, iktisadi karar alıcılar açısından, belirsizlikleri artırma potansiyelini içinde barındırdığı için ekonomi açısından giderek daha önemli kabul edilecek gibi durmaktadır. Gelin bakın mesele nedir? Mesele asla ve zinhar siyasetin dün ekonomi için önemli değilken bugün önemli olması ile alakalı değildir. Mesele, finansal piyasalarda karar alıcıların birdenbire siyasetin önemini fark etmeleri ile alakalıdır. Bunun iki temel nedeni vardır: Bunlardan ilki, 2008 krizi ile birlikte kamu kesimi iktisadi karar alma sürecinde yeniden önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Dünyanın en büyük tahvil portföylerinden birini yöneten PIMCO şirketinin yöneticilerinden Muhammed El Arian'ın yatırımcılarına daha yenilerde gönderdiği mektupta altını çizdiği hususlardan biri tam da budur. Dünyamız 'eski' normali arkasında bırakıp, bir 'yeni' normali tanımlamaya çalışmaktadır. Bu 'yeni' normal kamunun ve kamu kesiminin vereceği kararların iktisadi işleyiş açısından önemli olduğu bir yeni sürece işaret etmektedir. Kamunun vermesi gereken kararları, zamanında verip veremeyeceği, üzerine düşeni yapıp yapamayacağı bugün dünden daha önemlidir. Amerika'nın eski Hazine Bakanı Paulson'un Lehman Brothers meselesinde vermesi gereken kararı, zamanında verememesi, bunu yalnızca 'Mr.Bailout' olarak anılmak istemediği için kişisel politik nedenlerle yapamaması herkesin aklındadır. İfade edilmeye çalışılan tam da budur. Kamu kesiminin ve hükümetin kararları, içinde bulunduğumuz dönemde, alınması gereken tedbirlerin niteliği nedeniyle eskisinden daha fazla önemlidir. Bu ilk noktadır. Gelelim ikinci noktaya.. İkinci nokta doğrudan doğruya son krizde alınan kararlar nedeniyle pek çok ülkede devlet iç borçlanma senedi (DİBS) portföylerinin milli gelir içindeki payının yükselmiş olmasıdır. Bu artış bugün kamusal kararlar ve kamu politikaları konusunda piyasalarda duyarlılığın artmış olmasının ikinci nedenidir. 2008 krizine müdahale için artmayan DİBS portföyleri bile artık tam da bu nedenle dev aynasındadır. Faiz oranları genel olarak yükselecektir. Kamu borç stokunun döndürülebilmesi için atılması gereken adımlar, atılmaması gereken adımlar bundan böyle dev aynasında görülecektir. Bu da ikinci noktadır. Üçüncü noktayı 'Kara Kuğu' kitabının yazarı Nesim Talip zaten dile getirmişti. Buna göre sistem daha karmaşık hale geldikçe, bundan sonra ne olacağını tahmin etmek daha da zorlaşmaktadır. Şimdi bakınız, artan siyasi risk algılaması dikkate alınması gereken bir başka karar alma paritesini daha orta yere getirmektedir. Değişken sayısı arttıkça karar almak kolaylaşmamaktadır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet Halk Partisi'nin başına geçmesi, artık seçimin zamanında yapılmasına yönelik argümanı biraz daha belirginleştirmiştir. Bu konuda Sayın Başbakan'ın ne dediği değil, galiba Sayın Kılıçdaroğlu'nun varlığı daha önemlidir. Şimdi bakalım: 2010'da referandum, 2011'de genel seçim, 2012'de cumhurbaşkanlığı seçimi, 2013'te yerel seçim. Dünyada siyasi risk algılamasının arttığı bir dönemde Türkiye tam dört yıl boyunca artan bir politika belirsizliği ortamında olacaktır. Siyasi riskin yönetiminde, atılması gereken adımlar artık yalnızca iktidara ait değildir. Mali kural yasa tasarısının bir an önce şekillenmesi ve tartışmaya açılmasında fayda vardır. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli, partilerinin iktisadi meselelerdeki pozisyonlarını bir an önce net bir biçimde görünür hale getirmelidirler. Hükümetimizin idrak etmesi gereken galiba şudur: Daha hızlı karar alınması gereken bir yeni yorgunluk dönemi başlamaktadır. Saygıyla duyurulur.
Bu yazı 25.05.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.