TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Haber geçen hafta İsrail'in Haaretz gazetesindeydi. Buna göre İspanyol Ivan Prado, Ben Gurion Havaalanı'ndan geri çevrilmişti. Ivan Prado, habere göre, İspanya'nın ünlü palyaçolarından biriydi. Amacı ise zaten İsrail'de dolaşmak filan değildi. Prado, Filistin'in başkenti Ramallah'a gitmek istiyordu. Ramallah'ta bir Uluslararası Palyaçolar Konferansı düzenlemek niyetindeydi. Bu amaçla ilgililerle görüşecekti. İnternet sitelerinde konuyla ilgili yorumlar muhtelifti: Bir taraftan 'etrafta bu kadar palyaço varken, bir tanesinin daha İsrail'e ve Ramallah'a girmesinin engelleniyor olması' trajik bulunuyordu. Öte yandan ise Prado'nun anti-İsrail görüşlerine dikkat çekiliyordu. Bulabildiklerim ise hep İsrail kaynaklı internet siteleriydi, onu da ifade edeyim. Arapların bu konuyla ilgili bir yorumu yoktu. Rivayet muhtelifti, ama herkes bir konuda hemfikirdi: Bir palyaçonun İsrail'e girmesinin 'güvenlik nedenleri ile' engellenmiş olması, İsrail açısından iyi olmamıştı. Benim gördüğüm İsrail internet sitelerinden birinde Ivan Prado burnunda kocaman kırmızı bir top ile mesleğini icra ediyordu. Sırtında ise on yaşlarında bir oğlan çocuğu vardı. Alttaki yazı ise şöyleydi: "İspanyol palyaço, Filistinli çocuklara terörist olma eğitimi veriyor." Resme bakınca insan, o kadim atasözünü hatırlıyor yalnızca: "Atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeli." Tecrübe işte böyle bir şey. Şimdi bu 'olağan musibet'ten önce iki adet sonuç çıkaralım, müsaadenizle. Sonra da biz Gazze'de Hamas'la ilgilenirken, Filistin'de Başbakan Fayyad'ın nasıl Filistin Devleti'ni kurmakta olduğunun altını çizelim. Bilmem duydunuz mu, Hamas Gazze'de kumda oynarken, Batı Şeria'da Filistin Devleti'nin en zekice tasarlanmış boykot kampanyası yürütülüyor? Gazze'ye bakanlar, Batı Şeria'da olanı gözden kaçırıyorlar ve hata ediyorlar. Merak edenler için bugün güney cephesinden bildiriyoruz, efendim. Ivan Prado'nun başına geleni, en iyi daha önce Ben Gurion Havaalanı'ndan İsrail'e giriş yapanlar bilirler. İsrail, benim bildiğim, girmesi bir dert, çıkması başka bir dert olan tek ülkedir. Türkiye ile diplomatik ilişkisi olmayan, Ermenistan'a, Erivan Havaalanı'na indikten sonra vize alıp girmek bile son derece kolaydır. Ama yanınızda yardım eden biri bile olsa Ben Gurion zordur. Ben Gurion'dan giriş yapmanın zor olmasının nedeni İsrail'in güvenlik endişesidir. İsrail'in güvenlik endişesinin nereden kaynaklandığını anlamanın yolu ise İsrail üzerinde helikopterle dolaşmaktır. Ülkenin küçüklüğü güvenlik endişesinin büyüklüğünün temel nedenidir. Bunu en iyi havadan görmek mümkündür. Havadan dolaşan İsrail-Filistin meselesinin varlık nedenini, İsrail'in güvenlik endişesinin kaynağını ve de iki devletli çözümün zorluklarını anlar. Anlamayanlara böyle bir geziyi öneririm. Anlaşılmaması mümkün değildir. Bu, ortadaki olağan musibete bakıldığında altı çizilmesi gereken ilk noktadır. Gelelim ikinci noktaya, Ben Gurion Havaalanı Filistin'e girmenin birinci ve en kestirme yoludur. Buradan çıkarılması gereken sonuç şudur: İsrail güvenlik denetiminden geçmeden, Ramallah'a gitmenin bir yolu yoktur. Bu, elbette Filistinliler için bir haksızlıktır. Ancak haksızlığın kaynağında yine o güvenlik endişesi yatmaktadır. İki devletli çözümü zorlaştıran neyse, Filistin'e girişi problemli kılan da odur. Mesnetsiz midir? Değildir. Kötü müdür? Öyledir. Peki, çözüm nerededir? Çözüm, Filistin devlet aygıtının İsrail'in onayı filan beklenmeden bir an önce ve tek taraflı olarak oluşturulmasıdır. Ortadaki haksızlığı ortadan kaldırmanın yolu budur. Bu kadar dar bir kıyı şeridinde iki devletin yan yana yaşayabilmesinin tek yolu ikisinin de güçlü ve etkin devletler olmasıdır. Romantizmi bir kenara bırakırsanız, mesele galiba tam da budur. Bu da ortadaki olağan musibete bakıldığında aklımızda kalması gereken ikinci noktadır. Şimdi gelelim Batı Şeria'da Filistin Devleti'nin kurulma yolunda alınan merhaleye: Ben bu konunun Türkiye'de dış politika tasarımında son zamanlarda yeterince ele alınmadığını düşünüyorum. Başbakan Fayyad, iki devletli çözümün hayata geçebilmesi için somut adımlar atıyor. 2009 yılı sonunda uygulamaya koyduğu iki projeyi birlikte yürütüyor. Bir yandan, Filistin Devleti'nin kurumsal altyapısının temellerini atıyor, öte yandan ise yasa dışı ilan ettiği Batı Şeria'daki İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin boykot edilmesi için geniş çaplı bir kampanya yürütüyor. En azından Oslo sürecinin başından beri, ilk defa, Filistin tarafı sürecin kontrolünü eline almış gibi görünüyor. Adım atıyor. Tercih belirtiyor. Kampanya, devlet oluşum sürecini de destekliyor. Fayyad boş laf konuşmuyor, yapıyor. Yıkmıyor, sağa sola saldırmıyor, çatışmacı bir siyaset izlemiyor, Filistin Devleti'ni aşama aşama inşa ediyor. Doğrusunu yapıyor. Batı Şeria'da, Filistin bölgesinde kurulu, İsrail yerleşim bölgelerindeki İsrail işletmelerinde yaklaşık 25 bin Filistinli çalışıyor. Bölge ILO raporlarında İsrail çalışma yasalarının uygulanmadığı gri bir alan olarak tanımlanıyor. İsrail'deki barış yanlıları ile Filistinliler ise bu işletmeleri kolonyalizmin temsilcileri olarak görüyorlar. Halbuki, bölgedeki Filistinliler için buradaki istihdam önemli. Buna rağmen Fayyad ve Ekonomi Bakanı Hasan Abu Libdeh, önce Batı Şeria'da, Filistin'de, 'yasa dışı yerleşimlerde üretilen mallara hayır' kampanyası başlattılar. Bu amaçla bu tür malları topluca yakan bir dizi toplantı düzenlediler. Sonra bu tür 'yasa dışı' işletmelerde yeni işçilerin çalıştırılmasının önüne geçiyorlar. En son devlet başkanı Abu Mazen, İsrailli Araplardan 'vicdanlarının sesini dinlemelerini' istedi. Böylece kampanya biraz daha genişledi. İsrailli Araplarla birlikte yüzde 20'lik bir pazar daralması ortaya çıktı. Şimdi aynı kampanya Avrupa ülkelerine doğru da genişliyor. Benzer bir talep Türkiye'ye de iletildi. Bu ne demek? Bu, Filistinli işletmelerin bir dizi sektörde önünü açmak demek aslında. Başbakan, Filistin Devleti ile birlikte Filistin pazarını da inşa etmeye çalışıyor. İki devleti birbirinden ayırmadan, iki ekonomiyi birbirinden ayırmaya çalışıyor. Bu, kısa vadede İsrailli işletmeler için kötü ama orta vadede iki devletli çözüm için iyi olabilecek gibi duruyor. Fayyad, Batı Şeria'da ciddi ciddi Filistin Devleti'ni kuruyor. Bu hem İsrail için hem bölge için hem de Türkiye için son derece iyidir. İyi olanı desteklemek gerekir. Güney cephesinden saygıyla duyurulur.
Bu yazı 15.05.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.