TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yunanistan krizinin tüm 'Euro Bölgesi'ne bulaşmasını engellemek için artık ciddi bir adım atıldı. 110 milyar euroluk ilk paket yetmedi. Şimdi 440 milyarı Avrupa Birliği üyesi ülkelerden 60 milyarı komisyondan ve 250 milyarı IMF'den olmak üzere 750 milyar euroluk bir paket daha geldi. Böylece ABD'nin paketinden daha büyük, yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir likidite sağlama paketi açıklanmış oldu. Peki, ne oldu? Şimdi Yunanistan krizi çözülmüş mü oldu? Portekiz artık tehlikede değil mi? İspanya'nın problemleri artık yok mu oldu? Hayır. Hepsi yine ortada. Ama bu problemler artık dev aynasında görünmüyorlar. Avrupa Birliği, 'Euro Bölgesi'ni toparlamak için bu paketle birlikte zaman kazanmış oldu. Krizin büyük bir hızla bölgenin tümüne yayılmasını engelleyecek tedbirler alınmış oldu. Şimdi kazanılan zaman içinde yapılacak olan nedir? Yoksa bu yalnızca yeni bir 'Brady Planı'nın oluşturulması için kazanılan bir zaman mıdır? Merak ettiyseniz, aşağıya buyurun efendim. Önce 'Brady Planı'nı hatırlatalım isterseniz. Brady Planı, adını 1980'lerin ikinci yarısında Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanı olan Nicholas Brady'den alıyor. 1980'ler bir dizi Latin Amerika ülkesinin borçlarını ödeyemeyip, yeniden yapılandırmak zorunda kaldığı bir dönemdi. Brady Planı özellikle Meksika hükümetinin borçlarını yeniden yapılandırmasına yardımcı olmuştu. O dönemde tüm ülke borçları şimdiki gibi tahvil biçiminde olmayıp, kredi biçimindeydi. Borçları yeniden yapılandırmak zordu. Brady Planı'nın ilginç tarafı Meksika'nın riskini aşağıya indirecek bir teminat portföyünü içeriyor olmasıydı. Buna göre, Meksika hükümeti ile yeniden anlaşan ve belli bir zararı üstlenmeye razı olan alacaklılar, yalnızca Meksika hükümetine güvenmiyorlardı. Teminat portföyü sayesinde alacaklarının bir bölümünü zaten tahsil edebileceklerini biliyorlardı. Bu teminat portföyü ise ABD hükümeti ve IMF tarafından Meksika'ya verilen kaynakların bir bölümünün ABD Hazine bonolarına yatırılması ile oluşturulmuştu. Brady Planı piyasaya dayalı bir borç krizini çözme mekanizmasıydı ve de Meksika'ya kurtarma planı ile sağlanan kaynaklara dayalı olarak tasarlanmıştı. Peki, şimdi bize Brady Planı'nı hatırlatan ortamın nedeni nedir? İlk tespit tam da buradadır. 110 milyarlık paketin üstüne tasarlanan, 750 milyarlık paket meseleyi çözmemekte, herkese, çözüm için zaman kazandırmaktadır. Pakette eksik olan nedir? Şudur: Bu yeni paketle Yunanistan'ın, Portekiz'in, İspanya'nın mali dengesizlikleri arasında halen bir bağlantı yoktur. Ortadaki mali dengesizliklerin, bundan sonra nasıl çözüleceği de belli değildir. Mesela, Yunanistan'ın borç stokunun bundan sonra nasıl azalacağı; borç stokunun sürdürülebilirliğinin nasıl sağlanacağı ortada yoktur. Açıktır ki, AB ülkeleri arasında mali koordinasyonun nasıl gerçekleştirileceğinin belli olmaması temel meseledir. Bu ilk noktadır. Gelelim ikinci noktaya: AB ülkeleri arasında mali koordinasyonun nasıl sağlanacağı meselesi, bugünkü Yunanistan krizinin, hem nedeni hem de çözümdeki gecikmenin temelidir. Avrupa Merkez Bankası Başkanı'nın daha üç gün önce Yunan tahvillerini ikinci el piyasadan almama konusundaki kararlılığında, ortadaki bu mali koordinasyonsuzluk meselesinin hiç mi kabahati yoktur? Bana kalırsa Trichet'nin tavrı konusunda üzerinde durulması gereken nokta esas olarak Avrupa Merkez Bankası'nın üye ülkelerin kamu maliyesi uygulamaları konusundaki güçsüzlüğüdür. Banka, üye ülkelerin oluşturduğu kaynağı gördükten sonra Yunanistan tahvillerini Avrupa Merkez Bankası portföyüne toplamakta bir sakınca görmemiş gibi durmaktadır. Açıktır ki, aksi takdirde bankanın atacağı adımın kredibilitesi de tartışma konusu olacaktı. Bu da galiba altı çizilmesi gereken ikinci noktadır. Üçüncü nokta ise Brady Planı tartışmaları ile alakalıdır. Neden böyle bir tartışma vardır? Gayet basit bir nedenle: Yunanistan'ın bir borç yeniden yapılandırmasına gitmeden, borçlarını ödemeye çalışması pek de mümkün görünmemektedir. O vakit, mümkün olan en az hasar ve kuvvetli güvencelerle Yunan iç borcunun yeniden yapılandırılması, Yunan halkının gereksiz bir işkenceye tabi tutulmasını engelleyecektir. Yunanistan konusunda bakılması gereken nokta, hazırlanan paketle sürdürülebilirliğin ne kadar garanti altına alındığının belli olmasıdır. Bakılması gereken nokta burasıdır. Peki, bu ortamda Türkiye'de ne yapmak gerekir? İlk nokta açıktır: Yunan krizinin etkilerini azaltmak için tedbir almak gerekir. İkinci nokta şudur: Bu kez 2008 krizinde olduğu gibi 'teğet geçti' diyerek geç kalınmamalı, memleket ahalisi işkenceden kurtarılmalıdır. Üçüncü nokta ise şudur: 2010 yılının ilk çeyreğinde yasal altyapısının hazırlanacağı Orta Vadeli Program metninde açıklıkla ifade edilen 'mali kural' konusunda artık somut bir adım atılmalıdır. İlk olarak mali kural konusu mutlaka ele alınmalıdır. Bu yeter mi? Yetmez. Devamını da getirmek gerekir. Geleceğiz
Bu yazı 11.05.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.