TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Olmaz. Yunanistan'da iç borç stokunun milli gelire oranı yüzde 120 dolayında bulunuyor. Yunanistan'ın iç borç stokunu daha da artıracak olan bütçe açığının ise söylendiği gibi milli gelirin yüzde 6'sı düzeyinde olmayıp, yaklaşık yüzde 14'ü düzeyinde olduğunu ise Yunanistan'ın iç borcunu taşıyanlar daha yenilerde Papandreu hükümeti göreve geldiğinde öğrendiler. Şimdi öncelikle iki meselenin üzerinde açıklıkla durmak gerekiyor. Birinci soru şudur: Yunanistan neden yabancıların sorunudur? İkinci soru ise birincisi ile bağlantılıdır. Alman başbakanının değerli danışmanlarının ısrar ettiği gibi Yunanistan'a destek piyasa faiz oranlarına yakın bir düzeyden mi yapılmalıdır? Bu soruların cevapları nasıl bir mesele ile karşı karşıya olduğumuzu açıklıkla gösterecektir. Merak edenleri aşağıya bekleriz, efendim. Cevaplar açıktır. El cevap bir: Yunan iç borç stokunu esas olarak yabancılar taşımakta oldukları için, Yunanistan meselesi Yunanlıların değil, yabancıların meselesidir. Yunanistan'ın aslında bir pazarlık gücü vardır. Hatırlayın 2001 yılı Türkiyesi'ni. Ortada iç borcu piyasada çevirme sorunu vardı. İç borcu piyasada çevirme sorunu şudur: İç borcu elinde tutanları her ihalede portföylerinde tuttukları devlet iç borçlanma senetleri (DİBS)'ni yeniden satın almaya ikna etmeniz gerekir. Yatırımcı için, her ihale portföy pozisyonunu değiştirmek için bir fırsattır. Portföy pozisyonunu her ihalede değiştirebilecek yatırımcılara yeniden DİBS satabilmek işin özüdür. Şimdi iç borç stokunu piyasada çevirme problemi yaşayan bir hükümet neler yapabilir? Hele hele iç borç stokunun yanı sıra, dış borç stokunun milli gelire oranı da yüzde 176 civarına ulamış durumdaysa. Birincisi, "borcumu ödemem" diyebilir ya da borcunu yeniden yapılandırmak isteyebilir. Bu durumda, ülke dışından ülke içine bir kaynak transferi gerçekleştirilir. Türkiye bunu zamanında diyememiştir. Neden diyememiştir? Gayet basit bir nedenle: Türkiye'nin o zamanki DİBS stokunun neredeyse tamamı yerli yatırımcıların elinde olduğu için diyememiştir. Eğer o zaman bu yapılsaydı, 2001 krizi olduğundan daha derin olurdu, içeride daha yoğun bir servet kaybı ile karşılaşırdık. Yunanistan için bakıldığında, Yunan hükümeti esasen bunu diyebilir. Çünkü borç stoku esasen Avrupa bankalarının elindedir. Ama bu durumda, Yunan hükümeti, krizi Avrupa'ya yaygınlaştırmış olur. bu akılda tutulması gereken ilk noktadır: Yunanistan, bir nevi, Arjantin gibi davranabilir. Davranmıyor olması, bir sorumluluk göstergesidir. AB üyeliğinin gereğini, diğer üye ülkeleri düşünerek göstermektedir. Yapılabileceklerin ikincisi elbette Yunanistan'ın bu borcu zaman içinde düşürebileceğine ilişkin tedbirlerin alınmaya başlanmasıdır. İç borç stokunun milli gelir içindeki ağırlığı nasıl azalır? Birincisi, kamu bütçesi faiz dışı fazla vermeye başlar. Faiz dışı fazla demek, her yıl hükümetin, kamu bütçesinin bir bölümünü bütçeden sağlayacağı tasarruf ile küçültmeye başlaması demektir. İç borç stokunun yüzebileceğinin ilk karinesi budur. Yabancı yatırımcıları ikna edecek bu yöntem, Yunan halkı için kemer sıkma demektir. Yunanistan'ın ve Türkiye dahil Akdeniz ülkelerinin kemer sıkması demek vergi gelirlerinin artırılması demektir. Vergi gelirlerinin sabit tutulup, harcama azaltıcı tedbirlere ağırlık verilmesi bir Akdenizli geleneği değildir. Biz kamu çalışanlarını işten çıkarmada, gelirlerini sınırlandırmada kötüyüzdür ama daha çok vergi toplamayı biliriz. Bu yola gidildiğinde, içeriden dışarıya doğru bir kaynak transferi ihtimali belirmektedir. Bu kadar yüksek bir iç borç stoku piyasa faizleri ile finanse edilirse, yapılması gereken bütçe tasarrufu yapılması zor bir düzeye yükselir. Ülke içinden dışına doğru faiz ödemeleri aracılığıyla bir kaynak transferi yapılır. Bu Yunanistan'ın biraz önceki paragrafta Avrupa Birliği (AB) için yaptığı fedakarlığa yanlış cevap vermek demektir, kötüdür. Bu da ikinci noktadır. İşte AB'nin geçen hafta sonu biçimlenen tarihi büyüklükteki Yunanistan kurtarma paketine bu çerçevede bakılmalıdır. Neden? içeriden dışarıya kaynak transferinin boyutunu sınırlandıracak olan, iç borç stokunun bir başka borç stoku ile değiştirilmesidir. Şimdi IMF ve AB parası ile yapılmaya çalışılan tam da budur. Burada amaçlanan ikidir: Hem Yunanistan'ı iç borcun bir bölümü için yabancı yatırımcıları ikna etme zorunluluğundan kurtarmak ve burada bir "hata" ihtimalini azaltmak, hem de Yunanistan'ın faiz ödemelerini azaltarak, iç borcun doğal büyüme patikasını değiştirmek. Başta sorduğumuz sorunun manası tam da budur: Tefeci faiziyle kurtarma planı işin özüne aykırıdır. Bu da elimizdeki üçüncü tespittir. AB'nin gündeme getirdiği 100 milyar euroyu aşkın kurtarma paketinin piyasa faizine yakın yüzde 5 faiz oranı ile verilecek olması akla uygun değildir. Bunu görmek için IMF'nin ilk 20 milyarlık dilim için istediği yüzde 1,25'lik faiz oranına bakmak yeterlidir. Kurtarma planının amacı ülkenin yükünü azaltmak, intibak sürecini yapılabilir kılmaktır. Ceza vermek değildir. Halbuki yüzde 5 faiz demek Yunanistan'dan dışarıya kaynak transferi demektir. Bu da ortadaki dördüncü noktadır. Gelelim beşinci ve son tespitimize: Yunanistan'a neden ceza verilmek istenmektedir? Almanya'daki anketlere göre, halkın yüzde 60'ı Yunanistan'ı kurtarmak için para harcanmamasını istemektedir. O vakit, Yunanistan'dan dışarıya kaynak transferine imkân sağlayacak bir mekanizma anlamlı olmaktadır. Ama bu durumda Yunanistan'ın borçlarını ödeme kararı ile yapmakta olduğu fedakarlık arada kalmaktadır. Vaziyet kolay değildir. Vermeden almak Allah'a mahsustur. Birinin ortadaki maliyeti üstlenmesi gerekmektedir. Cevabı bulacak olanlar siyasilerdir...
Bu yazı 04.05.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.