TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta perşembe günü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) hızlı bir yükseliş içindeydi. İşlem gören ise esasen halka açık bankalarımızın hisse senetleriydi. Baktığınızda neredeyse dört bankanın hisse senetleri işlem gördü. Bu sayede İMKB tarihsel bir gün yaşadı. Cuma günü Sabah gazetesinde ilgili haber 'İstanbul Bankalar Borsası' başlığı ile güzel bir biçimde verilmişti. İlginç olan hareketin esasen bize özgü olmasıydı. Gelişmekte olan ülke borsalarında 'piyasa sakin'di. Aynı durum gelişmiş ülkeler için de geçerliydi. Memleketin durumuna bakarsanız, ortada, toplumsal kutuplaşma ortamını daha da belirginleştirmesi gereken, tam da bu amaçla hazırlandığı izlenimini veren bir anayasa paketi vardı. Hani ortada böyle bir çıkışı haklı gösterecek bir neden yok gibi duruyordu. Sabah haber kanallarında yapılan yorumlar bu nedenle azıcık şaşkınlıkla yüklü gibiydi sanki. Doğrusu ya, ben banka hisse senetlerinde gözlemlenen bu hareketin hayra alamet olabileceğini düşünüyorum. Hareketin zamanlaması konuyu ele alınmaya değer kılıyor. Gelin bakın neden böyle düşünüyorum. Ve de neden şimdi temkinli bir iyimserlik içindeyim? Uzun bir aradan sonra bu sütunda, benden pozitif bir yorum okumayı özleyenleri ve de meseleyi merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Dükkânımız açılmıştır. Aslında borsalar ekonomideki hareketin barometresi olarak algılanırlar. Şirketler kesiminde, ekonomide, hatta siyasette olup biteni yansıtırlar. Bu genel için böyle olabilir ama İMKB için eskiden böyle değildi. İMKB eskiden "Anneannemin nasırı patladı" benzeri 'son derece kendine özgü' nedenlerle birtakım hareketler sergilerdi. Hani öyle uzaktan "Çok güzel hareketler bunlar da acaba manası ne?" diye izlerdiniz. En azından ben böyleydim. Eski bir Sermaye Piyasası Kurulu çalışanı olarak, doğrusu ya, ben de "İMKB kapansa ne olur?" türü tartışmalarda sessiz kalmayı tercih ederdim. Ama bu seferki harekete dikkatle bakılması ve üzerinde tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer tahminim doğruysa benim için İMKB'nin, bir malumat kanalı olarak, rüştü şimdilerde ispatlanmaktadır. İlk tespitten başlayalım müsaadenizle: İMKB'de gözlemlenen hareketlenme banka bilançolarında 2009 yılında yeniden yapılandırılan yaklaşık 11 milyar TL'lik kredi stokunda işlerin 'iyi olduğuna' ya da en azından 'kötü olmadığına' işaret olarak alınabilir. O vakit bakın ortada toparlanma süreci açısından olumlu bir gelişme vardır. Neden? Gayet basit bir nedenle: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Karşılıklar Kararnamesi'nde yaptığı serbestleştirmeye istinaden bankalarımız geçen yıl birkaç kere, kriz nedeniyle zora düşen şirketlerin kredilerini yeniden yapılandırmışlardır. BDDK'nın Aralık 2009 tarihli 'Türk Bankacılık Sisteminin Görünümü' adlı yayınına bakarsanız, yeniden yapılandırılan kredi tutarı 11.2 milyar TL civarındadır ve bu yolla 828 bin kişi/işletmenin kredisi yeniden yapılandırılmıştır. Normal olarak, kötü kredi olarak karşılık ayrılması, bu yolla zarar yazılması gereken krediler ve de bunların borçluları yaşatılmış, banka bilançolarındaki hasar bu yolla sınırlandırılmıştır. Bu bilmemiz gereken ilk noktadır. İkinci nokta ise şudur: Mart ayı krediler için ödeme zamanıdır. Bankalar için ise bilanço zamanıdır. Zor durumda kalan ve hâlâ zor durumda ise bazı yeniden yapılandırılan kredilerin bu ay kötü krediye dönüştürülmesi gerekebilirdi. Bakın eğer yeniden yapılandırılan kredilerden kötü krediler hesabına belirgin bir geçiş görülmüyorsa bu, sistemimiz ve ekonomideki toparlanma süreci için iyiye işarettir. Hatta bugüne kadar alınan en somut işarettir. Dolayısıyla borsadaki yükselişin zamanlaması manidardır. Bu da ikinci tespittir. Üçüncü tespit ise şu olmalıdır. Mart kapısının sorunsuz ya da az sorunlu geçilmiş olması elbette iyimserlik için bir nedendir. Ama bu iyimserliğin 'temkinli' olmasında fayda vardır. Birincisi, şirketlerimiz rahatlıkla yüzüyor değillerdir. İkincisi, daha bankacılık kesimine erişemeyenler vardır. Üçüncüsü, ihracat pazarlarımız kolaylıkla açılacak gibi durmamaktadır. Sonuç şudur: şirketlerimiz ve bankalarımız için 'dayanma gücü testi' daha bitmiş değildir. Borsadaki hareketin işaret ettiği şudur: Mart kapısının zararsız atlatılması, ekonomi için, şenlik sebebidir. Ortada netameli bir durum vardı ve hâlâ da vardır. Şimdi iyimserlik için daha güçlü bir neden vardır. Nisan başı itibariyle, yeniden yapılandırılan kredilerden, kötü kredilere belirgin bir geçiş olmaması bankacılık sistemimiz ve de banka hisse senetleri için de olumludur. Peki, bu durumda ne yapılmalıdır? Yapılacak olan açıktır. Önce banka bilançoları ve banka davranışları izlenmeye devam edilmelidir. İkincisi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kutlanmalıdır. Karşılıklar Kararnamesi işe yaramaktadır. Üçüncüsü, Sermaye Piyasası Kurulu göreve çağrılmalıdır. Malum, kamuya açıklanmamış bilgiye dayalı işlem yapmak yasaktır. Yorum doğruysa, vaziyet, eşit muamele ilkesi ile tam da uyumlu gibi durmamaktadır. Bize kalırsa, vaziyet böyle böyledir. İMKB artık daha fazla işe yaramaktadır.
Bu yazı 30.03.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.