TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Geçen hafta bankalara getirileceği söylenen "kelle vergisi"ni (poll tax) dilimize dolamıştık. Bu hafta, müsaadenizle devam edelim. Konu son derece verimli, aklımıza takılanlar, aklımızda kalmasın. Sonra "Madem biliyordun, neden konuşmadın" demesinler. Bankalardan her yıl şube başına vergi alınmasının, tasarım itibariyle pek de akıllıca olmadığının altını sanırım yeterince açıklıkla çizdik. Üstelik üslup da azıcık Magna Carta öncesine aitti. Onu da vurguladık. "Kardeşim, öyle, 'Benim filanca işi finanse etmem lazım' diye sıkıştıkça vergi icat edilmez". Vergi politikası alanı, öyle sabahtan akşama, icat çıkarmaya müsait değildir. İlkinde müsaade ederseniz, sonra hep yaparlar. Sıkıştıkça vergi icat edilmesi, öngörülebilirliği sıfıra doğru yaklaştıracağı için, yatırım ortamının istikrarı için iyi değildir. Önce "İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti" için benzin fiyatlarına litre başına 2 kuruşluk bir vergi, sonra başka bir ödeme için bankalara kelle vergisi. Daha bakalım neler göreceğiz? Ama ilk tespit ortadadır: İşin suyunu çıkarmamakta fayda vardır. Gelelim bugünün konusuna: Bugünün konusu Amerika Birleşik Devletleri'nde Başkan Obama'nın Amerikan bankaları için gündeme getirdiği "finansal kriz sorumluluk primi"dir.(Financial crisis responsibility fee.) Hadi bizim kelle vergisi saçmadır, peki onlarınki ne kadar amaca uygundur? Gelin bir bakalım. Başkan Obama, ocak ayının 14'ünde büyük bankalar için bir finansal kriz sorumluluk primi düşündüğünü ve finansal kriz için harcanan kamu kaynağının maliyetinin bu yolla bankalardan tahsil edileceğini açıkladı. Sonuçta ne oldu? ABD'deki büyük bankalara bir vergi geldi. Verginin oranının yüzde 0,15 düzeyinde kalması, hatta daha düşük olması bekleniyor. Verginin matrahını bilanço pasifinin bir bölümü oluşturacak, yani vergi bilanço büyüklüğü üzerinden alınacak. Yerel bankalar ve bilanço büyüklüğü belli bir toplamın altında olanlar bu vergiye tabi olmayacaklar. Konu halen yasal zemine taşınmadı ama hem Beyaz Saray web sitesinde hem ABD hazinesinin web sitesinde konu ile ilgili başlangıç notları var. Peki, şimdi bu düzenleme de bizimki gibi saçma mıdır? Önce bir adet "Hayır, ABD'nin yaptığı, bizimki gibi saçma değildir" sonra ise bir adet "Evet, onların ki de bizimki gibi saçmadır" açıklamasına ne dersiniz? Merak edenleri bekleriz. Birincisi, onların düşüncesi bizimki gibi saçma değildir: ABD'de bankalar haklı olarak krizin müsebbibi olarak görülmektedirler. Finansal kriz nedeniyle Amerikan hükümeti milyarlarca dolarlık kamu kaynağını bankalara doğru akıtmıştır. Şimdi bankalardan bu kaynağın maliyetini almak üzere, banka bilançolarından bir prim tahsil etmek siyasi açıdan son derece meşru durmaktadır. Hatta Obama geç bile kalmıştır. Bunu zamanında yapmamanın ne demek olduğunu, geçen gün, Massachusetts eyaletindeki senatörlük seçimi göstermiştir: Demokratların efsanevi liderlerinden Edward Kennedy'nin ölümüyle boşalan koltuk için yapılan seçimleri Cumhuriyetçi Parti kazanmıştır. Demokratlar, Kennedy ailesinin yoğun desteğine rağmen, kalelerinden birini kaybetmişlerdir. Orada hükümet krize bir biçimde müdahale etmiş, bu müdahale neticesinde de krizi yaratanlara, doğrudan kaynak aktarılmıştır. Şimdi alınan tedbirin siyasi bir maliyetinin de olduğu görülmektedir. Obama'nın bu tür bir vergiyi ocak ayının ortasında açıklamış olmasını o siyasi maliyeti, şimdi kaybedilen seçimi dikkate alarak, sınırlandırma çabası olarak yorumlamak da mümkündür. Ama neresinden bakarsanız bakın ABD'de bu tür bir verginin bir mantığı vardır. Burada ise yoktur. Hükümetimiz, hiçbir şey yapmayarak, krizi seyrettiğinden, Allah için zamanında tek bir tedbir almadığından, "kamu kaynağı ile bankalara destek verdiniz" demek mümkün değildir. Dolayısıyla böyle bir verginin öyle bir mantığı bu topraklarda yoktur. İkincisi, ABD'nin yaptığı da bizimkilerin yaptığı gibi saçmadır: ABD düzenlemesinin bir hedefi de büyük bilançoya sahip olan bankalara daha ağır bir yük getirmektir. Böylece, anlatılanlara inanırsanız, bankaların geleneksel bankacılık yanı sıra pek çok işle uğraşmaları ve büyük bilançolara sahip olmaları sınırlandırılmak istenmektedir. Bu krizde kamusal kaynakların bu boyutta gündeme gelmesinin nedeni, söz konusu bankaların çok büyük olmasıydı. Bankalar o kadar büyüktü ki, batmaları halinde yaratacakları olumsuz iktisadi dalgadan korkuldu. Dolayısıyla bankaların "batmak için çok büyük" olması kamu kaynakları vasıtasıyla batmalarının önlenmesine neden oldu. Şimdi büyük bilançoyu cezalandırarak, bu tür sistemik riskin sınırlandırılması amaçlanıyormuş. Beyaz Saray kaynakları öyle diyorlar. Açıktır ki, maliye politikası ve vergi finansal düzenlemenin yerini asla alamaz. Büyük bilançoya konulan ek vergi olsa olsa bankaların daha kârlı operasyon alanı arayışlarını kışkırtır. Onları daha fazla risk almaya sevk eder. Bilançolar büyüdüğünde, işler kontrolden çıkarsa nasıl olsa kurtarılacaklarını ise zaten bilirler. Dolayısıyla büyük bilançolu bankadan "finansal kriz sorumluluk primi" adı altında vergi almak, bankaların küçük bilançolu olmalarını temin etmez. Sistemdeki aktörlere doğru müşevviki vermez. Bu açıdan bakıldığında, Obama'nın yaptığının bir manası yoktur. Sistemde yeniden yapılanma ve artan kamu düzenlemesi ihtiyacı devam etmektedir. Siyasi olarak doğru olan ille de iktisadi olarak doğru olmak zorunda değildir. Adalet duygusunu tatmin için yapılanı iktisadi olandan ayırmak gerekmektedir. Orayla buranın farkı nedir? Orada siyasi olan iktisadi olanı yapmaya engel değildir. Burada siyasi olarak konulan vergi, yatırım iklimini bozarak iktisadi olanı olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Kelle vergisi anlamsızdır.
Bu yazı 21.01.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.