TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bugünlerde Asya ekonomilerine bakıyor musunuz? Gayet iyi bir performans sergiliyorlar. Asya ekonomileri, ihracatın önemli olduğu ekonomiler. İşe bakın ki dünya ticareti öyle parmak ısırtacak bir düzelme eğilimi içinde görünmüyor. Bu durumda, Asya ekonomilerinin sergilediği performans iyi olunca, insan haliyle "Ne oluyor?" diye merak ediyor. Orada olup da burada olmayan ne olabilir? Yoksa orada şirketlerin zulaları buradakilerden daha mı geniştir? Sahi, Sayın Başbakanımızın aklımıza koyduğu şu şirketlerin zulaları muhabbeti ne anlama gelmektedir? Yoksa Tayyip Bey o kadar da haksız değil midir? Acaba şirketlerimizin zulaları ne âlemdedir? Soruları arka arkaya sorunca bakın nereye gidiyoruz? Merak edenleri aşağıya bekleriz, efendim. Asya ekonomileri toparlanma sürecinde başarılı bir performans sergilemektedirler. 2009 yılının üçüncü çeyreğinde Kore ekonomisi yüzde 3 oranında büyümüştür. Singapur'da bu oran daha da yüksektir. Çin ekonomisi ise 2009 yılının üçüncü çeyreğini yüzde 9'luk bir büyüme oranı ile geçirmiştir. Önce kaynak belirterek başlayalım, müsaadenizle.
Konuyla ilgili notlar, IMF'nin "IMFdirect" başlıklı internet günlüğünde kasım başından beri ardı ardına yayımlanıyor (http://blog-imfdirect.imf.org). İlgilenenler aşağıdaki sonuçları nereden çıkardığımıza isterlerse bakabilirler. Peki, bu büyüme oranlarında ilginç olan nedir? Asya ekonomileri esas olarak ihracatın önemli olduğu ekonomilerdir. Katma değer açısından bakıldığında, milli gelirin üçte biri ihracat kaynaklıdır. Dünya ticareti ise göz kamaştırıcı bir toparlanma eğiliminde değildir. Buna karşın, ortada küresel ölçekte bakıldığında, etkileyici bir toparlanma eğilimi vardır. Akla takılması gereken soru şudur: Asya ekonomilerini dünyanın diğer ülkelerinden ayıran fark nerededir? IMF'den Anoop Singh'in yazdıklarına bakılırsa, Asya ekonomilerinin ilk farkı, bu ülke ekonomilerin küresel iktisadi krize verdikleri politika tepkisindedir. Bu ülkeler yer yer gelişmiş ülkelerdeki güçlü mali genişleme programlarını devreye sokmuşlardır. Bu tür programlar 2009 yılı başında büyümeyi pozitif yönde etkilemiştir. Politika aktivizmi işe yaramıştır. Politika ataleti Türkiye için ne kadar kötü olduysa, politika aktivizmi onlar için o kadar iyi olmuştur. Bu ilk noktadır. Gelelim ikinci noktaya, iddialı mali genişleme programlarının ön koşulu nedir? Hazırlıklı olmaktır. Güçlü bütçeler iddialı mali genişleme programlarının inandırıcı olmasının ön koşuludur. Mali genişleme için bütçe imkânları yaratabilecek esnekliğe sahip olmak önem taşımaktadır. Son dönemde, maliye politikasının temeli, kısa vadede, kamu harcamalarını artırabilecek kaynakları inandırıcı bir biçimde ortaya koyabilmektir. Bunu yapamayanlar yapabilenleri seyretmek zorunda kalmaktadırlar. Türkiye'nin bu alandaki performansı nedir? Türkiye'de Orta Vadeli Program ile ortaya konulan politika patikası verimli kamu harcamalarını artırmak için, verimsiz harcamalardan tasarruf etmek amaçlı değildir. Amaç, zaten yapılması gereken esnek olmayan harcamaları daha az açıkla yapabilmek için zamlara ve vergi artırımlarına gitmek biçiminde tasarlanmış gibi görünmektedir. IMF'den kaçmak için tasarlanan yol, doğrusu ya, ateşe barut dökmek gibi bir etki yaratma eğiliminde durmaktadır. Alınacak tedbirlerin toptan açıklanmamış olmasının nedeni de herhalde bunların önceden açıklanamayacak nitelikte olmalarıdır. Önümüzdeki yılın elektrik ve diğer zamları bu yıldan açıklanabilir mi? Asya ekonomileri açısından ilginç olan üçüncü bir nokta ise şirketlerin yüksek tasarruflarıdır. Asya ülkelerindeki şirketler kârlarını hissedarlarına dağıtmamaktadırlar. Bunlar, esas olarak yatırımlarını kendi öz kaynaklarından finanse etmektedirler. Şirketler bu çerçevede dönem kârını işletme sermayesine de dönüştürmektedirler. Her bir üretim devresinden gelen bu içsel kaynaklar, şirket tasarrufları olarak, şirketin bilançosunda toplanmaktadır. IMF kaynaklarına göre bu durumun iki temel nedeni vardır: Bunlardan ilki şirket yönetişimi ile kuralların ve hissedar haklarının yeterince gelişmemiş olmasıdır. İkinci nokta ise bir bütün olarak, finansal piyasaların yeterince gelişmemiş olması ve şirketlerin finansmana erişiminin sınırlı olmasıdır. Ortada içsel kaynakların biriktirilmesi ile oluşan bir "şirket serveti" olursa, şirketin büyüme hamlesini stoklarını yerine koymak veya bir başka fırsattan faydalanmak için kendi başına başlatabilmesi mümkün olabilmektedir. Asya ekonomilerinin performansı değerlendirilirken bu hususun da analize dahil edilmesinde fayda vardır. Türkiye açısından bakıldığında, yapılan araştırmalar şirket yatırımlarının finanse edilmesinde içsel kaynakların önemli olduğuna işaret etmektedir. İçsel kaynakların biriktirilmesi ile oluşan "şirket serveti" Sayın Başbakanımızın işaret ettiği şirket zulalarının bir bölümünden başka bir şey değildir. Demek ki neymiş? Şirketlerin zulaları olabiliyormuş. Türkiye'de şirketler kesimi zulaları ne âlemde olabilir? Bakın bu bir başka konudur. Ve şimdilik yerimiz bitmiş bulunmaktadır.Sayın Başbakanımız o kadar da haksız sayılmayabilir.
Bu yazı 10.11.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024