TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İktisat politikası alanının daralması denildiğinde aklımıza gelmesi gereken nedir? Galiba ikidir: Birincisi, içinde bulunduğumuz iktisadi süreçte yapılabilecek bir şey yoktur. Kaderimize rıza göstermekten başka çaremiz yoktur. İkincisi ise yapılabilecekler vardır ancak o yapılabilecekleri yapabilme imkânı son derece sınırlıdır ya da yoktur. Yerimiz dardır, yenimiz dardır. Gelin önümüzdeki dönem iktisat politikası alanına bu çerçevede bir bakalım. Alan hakikaten daralmakta mıdır? Bize kalırsa, önümüzdeki dönemde yapılabilecekler vardır, ancak yapılabilecekleri yapabilme imkânı son derece sınırlıdır. Neden böyledir? Bunu merak edenlerin kamu bütçesine bakmaları yeterlidir. Pardon, pardon elbette kamu bütçesine bakmak isteyecekler için vaziyet son derece zordur. 2009 Eylül ayı itibariyle, 2009 yılı bütçesi hâlâ çakmadır. 2010 yılı bütçesinin ne olacağı ise halen belli değildir. Bugünlerde ikinci anlamıyla iktisat politikası alanının daralmakta olduğunu gösteren temel malumat kaynağı ikidir. Bunlardan ilki bütçe gerçekleşmeleridir. İkincisi ise Hazine'nin kamu borçlanması rakamlarıdır. Bütçe gerçekleşmeleri TEPAV'ın Mali İzleme Raporları'nda ayrıntılı bir biçimde ele alınmaktadır. Bütçe gerçekleşmeleri söz konusu olduğunda, ortadaki ilk tespit şudur: İktisadi durgunluk ortamı kamu bütçesini son derece olumsuz bir biçimde etkilemektedir. Bu durum kamu bütçemizin yapısal bir özelliğidir. Türkiye'de kayıtdışılık yaygın olduğu ve vergi idaremiz "vergi toplama" amacı etrafında örgütlenmiş olmadığı için vergi gelirlerimizin esası dolaylı vergilerdir. Dolaylı vergiler ise cari yıl büyüme performansına son derece duyarlıdır. Nitekim yavaşlayan ekonomi, vergi geliri performansımızı tam da bu nedenle vurmuştur. Bu ilk tespittir. İkinci olarak ise artan işsizlik nedeniyle sosyal sigorta sistemimizin açıkları kendiliğinden büyümektedir. Prim ödeyenlerin sayısı azalırken, emekli maaşı alanların sayısında bir azalma olmamaktadır. Sonuç büyüyen sosyal güvenlik açıklarıdır. Bu da ikinci tespittir. Bu iki tespit bizi bir üçüncü tespite götürmektedir: Kamu maliyesinde bozulma buraya kadar hükümetimizin iktisat politikası kararları ile alakalı değildir. Ekonomideki küçülme süreci bütçe açığını kendiliğinden artırmaktadır. Ortada hükümet iradesine dayalı bir mali genişleme süreci buraya kadar yoktur. Bu da üçüncü tespittir. Sosyal güvenlik sistemimizdeki bozulma yalnızca iktisadi durgunluk ve artan işsizlik ile alakalı değildir. Sağlık harcamalarının kontrolsüz artışı önemli bir hataya işaret etmektedir: Hükümetimiz, önünü arkasını yeterince düşünmeden başlattığı "sağlık reformu" sürecinin farkında olmadığı etkilerini tam da iktisadi durgunluğun ortasında hissetmeye başlamıştır. Sağlık reformunun her türlü olumlu tarafı şimdi ikincildir, "beceriksiz" sağlık reformu artık iktisat politikası alanını daraltan faktörlerden biridir. Bir nevi "dün yediğiniz hurmalar, varan bir"dir. Sağlıktaki problem işin başıdır, devamında akılsız belediye harcamaları ile enerji KİT'lerini batıran anlamsız politika hataları vardır. Bunlar da "dün yediğiniz hurmalar, varan iki ve varan üçtür". Günün dördüncü tespiti şudur: Hükümetimizin dünkü hatalı politika kararları, hükümetin bugünkü politika alanını daraltmaktadır. Gelelim beşinci tespite: Politika alanındaki daralma bütçe ile sınırlı değildir. Pek yakında göreceğimiz şudur: Bundan böyle her ihalede kamunun itfalarından daha fazla borçlanması gereken bir süreç başlamaktadır. Bu iyiye alamet değildir. Ne demektir? Her bir devlet iç borçlanma senedi (DİBS) ihalesinde, kamu borçlanmasının ilk kaynağı zaten itfa edilen DİBS'leri ellerinde bulunduranların talebidir. Kamunun itfalardan daha fazla borçlanması demek, bundan böyle her ihalede, elinde DİBS bulundurmak isteyecek yeni bir talep bulunması gereği demektir. Bu nereden gelecektir? Bu günlerde elindeki parayı başka alanlarda değerlendirenleri DİBS ihalelerine çağırmak önemli olacaktır. Türkiye DİBS vadelerinin kısalabileceği, faiz oranlarının artabileceği bir sürecin içindedir. Bu da günün beşinci tespitidir: İktisat politikası alanını daraltan bir başka faktör de kamu borçlanmasında bundan böyle gözlemlemeye başlayacağımız sıkışmadır. Sonuç şimdilik şöyledir: Önümüzdeki dönemde yapılabilecekleri yapabilme imkânı son derece sınırlıdır. Düzeltelim: Türkiye'nin kendi imkânlarıyla bakıldığında yapılabilecekleri yapabilme imkânı sınırlanmaktadır. O vakit ne yapılabilir? İmkân kümesi genişletilebilir. Bunun iki yolu olabilir: Özel kaynaklardan ya da uluslararası kuruluşlardan sağlanacak kaynaklar vasıtasıyla yapılabilecekleri yapabilme imkânı yaratılabilir. Ortadaki problemin boyutu ve yapılması gerekenlerin niteliği dolayısıyla yapılabilecekleri özel piyasalardan kaynak sağlayarak yapabilmek imkânsız durmaktadır. Kalmaktadır geriye uluslararası kuruluşlar. Kısa vadede, IMF yoksa iktisat politikası alanı hızla daralmaktadır. Nokta.
Bu yazı 08.09.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024