TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İçinde bulunduğumuz bu küresel afetin yalnızca son otuz yıldır alıştığımız anlamıyla bir ekonomik kriz olmadığının farkında mısınız? Sayın Başbakanımız dahil yöneticilerimiz hâlâ farkında olmayabilirler ama bakınız Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Hüseyin Obama farkında. Gelin bakın nasıl farkında ve biz neyi ıskalıyoruz? Başkan Obama 6 Mart'ta Columbus, Ohio'daydı. "Toparlanma Paketi" çerçevesinde, Columbus Polis Akademisi'nin mezuniyet törenindeydi. Başkan, halkına, Toparlanma Paketi çerçevesinde nasıl Adalet Bakanlığı emrine 2 milyar dolarlık bir fon verildiğini ve bundan böyle sokaklarda nasıl daha çok polis olacağını, nasıl daha fazla savcı istihdam edileceğini anlatıyordu. Başkan, halkına moral verip, kendilerine ve ülkelerine güvenmelerini istiyordu. Ama o zaten her hafta bir yere gidiyor. "Amerika'yı şehir şehir yeniden inşa etme" programı çerçevesinde, her yerde, orta sınıfla birlikte oluyor. Dertlerini dinliyor ve aldığı tedbirleri anlatıyor. Biz buralarda "Bize paket maket gerekmez" diye dolanırken Başkan Obama, orada Minnesota'da bir köprü tamiratı başlatılırken bu işin finansmanını sağlayacak olan, Toparlanma Paketi'ni basının önünde imzalıyordu. Hatırlayın. Krizi yönetmenin en önemli tarafı nedir? Kriz psikolojisini yönetmektir. İşte Obama tam da onu yapıyor. Bilmeyenlerin öğrenmesinde fayda var. Peki ama Obama neden bu işe bu kadar önem veriyor? En başta söylediğimiz nedenle: Bu, sadece bir ekonomik kriz değil. Bu, toplumu bir bütün olarak etkileyen ve de çürüten bir afet niteliğini taşıyor. Eskiden kriz dediğimiz, toplumun belli bir kesimini etkilerdi. Son otuz yılın krizleri hızlı gelir ve hızlı giderdi. Fiyatlar şöyle bir fırlayıverirdi ya da düşüverirdi. Arz-talep dengesizliği hızlı fiyat hareketi ile sonuca bağlanırdı. Bu seferki öyle değil. Bu sefer dengesizlik miktar değişiklikleri ile gideriliyor. Ekonomi, büyük istihdam ve üretim kayıpları ile yeni denge noktasını arıyor. Eski müjdeli haber göstergelerinin hiçbiri tam da bu nedenle yeni başarıları müjdelemiyor. Eskiden herkes "Bu da gelir bu da geçer" diye, fiyat intibaklarının sona ermesini beklerdi. Bu arada işçiler nominal ücretleri azalsa bile fabrikada kalırlardı. İşveren, fırtınanın geçmesini beklerdi. Şimdi bu krizden öğrendiğimiz şudur: Bu fırtına kolayca geçmeyecektir. Kamunun sağlayacağı sığınaklar olmadan bu fırtınayı hasarsız atlatmak imkânı son derece sınırlıdır. Üstelik bu afet şimdilik baktığınızda, toplumun bütün kesimlerini aynı biçimde olumsuz etkilememektedir. Olumsuz etki topluma simetrik olarak dağılmamaktadır. Toplumun görece yoksul ve eğitimsiz kesimleri bu krizden daha olumsuz etkilenmektedirler. Bu ne demektir? Bu ekonomik kriz, mağdurları daha fazla mağdur etmektedir. İşte tam da o nedenle bu sadece bir ekonomik kriz değil, bir toplumsal afettir. Bakın bu burada da böyle. Hatırlayın 2001 krizinden en çok banka çalışanları ve de gazeteciler etkilenmişti. Önce onlar işsiz kalmıştı. İşsiz kalanlar toplumun göreli olarak daha iyi eğitilmiş, iktisadi olarak daha iyi durumda olan bir kesimiydi. Kriz mağdurları, toplumun mağdurları ile birebir örtüşmüyordu. Halbuki gelin bir de bugüne bakın: 2008 krizi öncelikle toplumun mavi yakalılarını, çalışanları mağdur ediyor. 2001 yılında fabrikalar bu hızla devreden çıkmıyordu. Ama şimdi arka arkaya işletmeler kapanıyor. Yalnızca belli bir yerde değil, her yerde ve aynı anda oluyor. Şehirler varoşlardan başlayarak, bu krizden etkileniyorlar. Yalnızca çevredeki birkaç aile gelir akımlarından mahrum kalmıyor. Şehir şehir, mahalle mahalle, Türkiye, bir bütün olarak krizden etkileniyor. Bu kötüdür. Amerika Birleşik Devletleri'nde yürütülmekte olan Toparlanma Paketi uygulaması bu çerçevede dikkatli bir biçimde izlenmelidir. Niye bir orta sınıf çalışma grubu oluşturulduğuna dikkatle bir bakılmalıdır. Türkiye'de etrafı saran "Canım harcama çeki programı Amerika'da zaten başarılı olmadı" argümanı meseleye nasıl "şöyle bir" bakıldığını, konunun asla içselleştirilmediğini göstermektedir. Harcama çeki programı başarısız değildir. Türkiye'nin yapması gereken, bu afetle mücadele konusunda nasıl yoğun bir koordinasyon gerektiği konusunda, ABD'den derinlemesine ders almaktır. Nitekim ABD deneyimi kesinlikle yol göstericidir. Başkan Obama buraya geldiğinde, işe, Sayın Başbakanımıza bir "Kriz Psikolojisine Giriş" dersi vermekle başlamalıdır. Buna yakında daha da çok ihtiyacımız olacaktır.
Ekonominin yüzde 5 daraldığı bir ortamda, yaklaşık 850 bin kişinin daha işsiz kalabileceğini biliyor musunuz?
Bu yazı 12.03.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024