TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Rebecca West, 1930'larda, Balkanlar üzerine yazarken "imparatorluk cesetlerinin kokusu"nun dayanılmaz olduğunu söylüyordu. (Yazarımız tam tamına şöyle diyordu: "I hate the corpses of empires, they stink as nothing else.") O vakitler Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu daha yenilerde sona ermişti. Balkanlar karmakarışıktı. Bu günlerde yine karmakarışık. Balkanlar'dan yine yoğun bir koku yükseliyor. Bu kez yine biten bir dönemin kokusu havayı sarmış gibi duruyor Balkanlar'da. Havadaki koku aynı West'in söylediği gibi dayanılmaz. Balkanlar'da bu günlerde iktisadi kriz havası var. Bu iktisadi kriz ile birlikte küresel kriz ilk kez bizim gibi ülkelere özgü farklı bir yüzle ortaya çıkıyor. Türkiye'de oturup dikkatle Balkanlar'da ne olduğunu takip etmemiz gerekiyor. Tam üç nedenle dikkatle takip etmekte fayda var. Gelin bugün Balkanlar'da ne olduğuna bir bakalım. Balkanlar'da hava döndü. Halbuki, daha birkaç yıl öncesine kadar, keyifler son derece yerindeydi. Avusturya, İtalya, İsviçre bankacıları ordular halinde bölgede dolaşıyor ve de hem euro hem de İsviçre Frangı cinsinden kredi açıyorlardı. Kimi Avrupa Birliği (AB) üyesi olan, kimi AB üyesi olmayan ülkeler hızlı bir biçimde büyüyorlardı. İnsanlar geleceğe umutla bakıyorlardı. Sonra kriz geldi. Her ülkenin performansı krizden etkilendi. Kriz Balkanlar'a son dönemde bildiğimiz gibi yalnızca finansal kriz biçiminde, banka bilançoları vasıtasıyla gelmedi. Önce reel sektör etkilendi. Herkesin nakit dengesi bozuldu. Bozulan nakit dengesi ödemelerin yapılmasını zorlaştırmaya başladı. Bu arada, kredilerin niteliği nedeniyle herkes yabancı para cinsinden borçluydu. Herkes yabancı para talebini artırınca, yerel paralar hızla değer kaybetmeye başladı. O vakit yabancı para cinsinden borçları ödemek daha da zor hale geldi. Nakit dengesi iyice bozuldu. İşler şirazesinden çıkma eğilimi göstermeye başladı. "Bu işin sonu ne olacak?" diye ilk uyanan Avusturya bankaları oldu. Ama artık çok geçti. Yaklaşık 4 aydır Viyana'da toplantı üzerine toplantı yapılıyordu. Avusturya bankalarının Balkanlar'a açtığı kredilerin toplamı Avusturya'nın milli gelirinin yüzde 75'i civarındaydı. Yani çoktu. Bu oran İtalya için yüzde 30'lara doğru düşüyordu ama yine de çoktu. Balkanlar'daki reel sektör krizi, AB için bankacılık krizi anlamına geliyordu. AB'nin bankacılık krizini hatırlayalım lütfen. İş, önce, Amerikan bankalarının bilançolarından başlamıştı sonra bunlarla ilişkili operasyonlar nedeniyle problem, Avrupa bankalarına sıçramıştı. Şimdi tüm bunların üzerine bir tüy dikmek üzere, Balkanlar'daki reel sektörün krizi, AB için bir bankacılık krizi haline dönüşüyordu. İşte Almanya burada devreye girdi. Almanlar, AB'nin kaynak sağlayarak, bölgeye müdahale etmesi gerektiğini söylemeye başladılar. Balkanlar'da ortaya çıkan gelişmeler, Türkiye açısından, üç açıdan önem taşımaktadır. Birincisi, Balkanlar'daki kriz, küresel krizin Türkiye benzeri ülkeleri nasıl etkileyeceğini göstermektedir. Merkez ile çevrenin etkilenme biçimi birbiri ile aynı değildir. Kriz, orada banka bilançolarından çıkarak, reel kesimi etkilemiştir. Bizim gibi ülkelerde ise reel sektörden çıkarak, banka bilançolarını etkileyecektir. Bu, birinci noktadır. Balkanlar'daki gelişmeler ipucu vermektedir. İkincisi, gelişmekte olan ülkelerde başlayacak bir krizin nasıl çözülmesi gerektiğine ilişkin de bilgi edinmek mümkündür Balkanlar'dan. Bu alanda, Almanya'nın devreye girme sinyali son derece önemlidir. Çevrede başlayan krizin etkisini sınırlandırmak için gelişmekte olan ülkelerin devletten devlete kaynaklarla devreye girmesi gerekmektedir. Bu krizin piyasa mekanizması vasıtasıyla yönetilebilmesi mümkün değildir. Üçüncüsü ise Balkanlar'daki kriz, kısa vadede, Türkiye'nin risk priminin artmasına neden olacaktır. Balkanlar'da başlayan kasırga, yerlilerin bilançolarındaki yüksek yabancı para cinsinden borçlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu gelişmenin Türkiye'deki yabancı para cinsinden borçları herkesin gözüne sokmasını beklemekte fayda vardır. Önümüzdeki dönemde, bugüne kadar, yeterince ön planda olmayan bu meselenin daha bir ön plana geçmesini beklemek gerekecektir. Yirminci yüzyılın başında olduğu gibi, yirmi birinci yüzyılın başında da Balkanlar'dan yükselen koku rahatsız edicidir. Bu kez karşımızda olan problemin kaynağı finansal büyücülük vasıtasıyla geliştirilen bir dizi araç değil, bildiğimiz kredilerdir. Kredilerin borçluları Balkanlar'dadır. Alacaklılar ise başta Avusturya olmak üzere bir dizi Batı Avrupa bankasıdır. Buradaki gelişmeler bizim yakın geleceğimiz açısından son derece öğretici olacaktır. Dikkatle izlemekte fayda vardır.
Bu yazı 21.02.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024