TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Amerika Birleşik Devletleri, Obama dönemine hazırlanıyor. Devir teslim töreni önümüzdeki hafta. Harvard profesörlerinden Joseph Nye'ın deyişiyle "mebzul miktarda konuda, istemediğiniz kadar, liderlik ortaya koyup, hiç kimseyi peşine takamayan" George Bush dönemi sona eriyor. Bundan bir süre önce "Başkan Obama, Uzay Yolu kuşağının ilk başkanı" demiştik. Hani hatırlayın "daha önce hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gitmekten" söz ettiğimiz yazıydı. Obama'nın başkanlığı Amerika Birleşik Devletleri'nde bir şeylerin değişmekte olduğunun altını çiziyor. Lütfen, hemen öyle dudak büküp, "Orada hiçbir şey değişmez" demeyin. Yiğidi öldürün ama hakkını da verin. Ama merak etmeyin, biz, bugün, Amerika üzerine konuşmak niyetinde değiliz. Yalnızca internet ve iletişim konusuna uzunca bir giriş yapma telaşındayız. Obama'nın başkan adaylığı Amerikan demokrasisinde internetin rolü üzerine bir dizi araştırmaya herhalde konu olacak. Çünkü Obama interneti etkin bir iletişim mecrası olarak kullanarak başarılı oldu. Alıştığımız kuralları değiştirdi. Peki, hiç merak ettiniz mi? Acaba biz burada interneti iletişim amacıyla nasıl kullanıyoruz? Siz hiç Başbakanlık'ın internet sitesinde dolaştınız mı? Buyurun bugün birlikte gezelim isterseniz. Aslında orası gezmelik değil, bakmalık. Bakın neden bakmalık? Küçük bağışlar büyük adımlar Amerika Birleşik Devletleri'ndeki başkanlık seçimleri neyi gösterdi? Madem Joseph Nye'dan bir alıntıyla başladık, oradan devam edelim. Profesör Nye, 19 Haziran 2008 tarihinde, Atina'da konuşurken başkanlık seçimleri daha bitmemişti. Nye, Atina konuşmasında başkan adayları ile ilgili ilginç bir karşılaştırma yaptı. Mealen şöyle: "Bu seçim, Amerika'da, en çok bağış toplayabilen adayların değil, bağış toplama kabiliyeti son derece sınırlı olarak kabul edilen adayların ön plana çıktığı bir seçim oldu. Eğer finansal destek toparlama kabiliyeti belirleyici olsaydı, bu durumda, Demokratlar'ın başkan adayının Hillary Clinton, Cumhuriyetçiler'in başkan adayının ise Mitt Romney olması gerekiyordu. En zengin adaylar bunlardı. Ama bakın sonunda, Demokratlar'ın adayı Barack Obama, Cumhuriyetçiler'inki ise John McCain oldu. En yoksul adaylar en üste çıktılar. Peki, nasıl böyle oldu? Barack Obama, interneti kullanarak tam 1.5 milyon kişiden topladığı küçük bağışlarla bu boyutta bir kampanyayı yürütecek fonları toparladı." Demek ki neymiş? İnternetin gücü, 2008 ABD başkanlık seçimlerinde, belirleyici bir rol oynamış. Bu ne demek? Artık iletişim için son derece güçlü, son derece doğrudan hatta hatta son derece kişisel bir mecramız var demek. İnternet sayesinde bir nevi doğrudan demokrasi çağına doğru gittiğimizin farkında mısınız? Bireyin son derece güçlenmekte olduğu, daha malumata dayalı tercihlerde bulunabileceği yeni bir çağ bu. Dünyanın öbür ucundaki birinin herhangi bir gelişmeyle ilgili ayrıntılı değerlendirmesini birkaç saat içinde okuyabilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunun farkında mısınız? Elbette kötü niyetli kullanıma da açık. Güvenlik problemleri yaratabileceği de ortada. Ama bir nokta açık herhalde: Herkesin herkese kendi derdini daha iyi, daha açık, daha berrak anlatması gereken bir iletişim çağındayız artık. Herkes öncelikle kendisinin iyi niyetli olduğuna inanacağına göre herkesin kendi derdini anlatmaya önem vermesi gerekiyor. Temsili demokrasiden, daha katılımcı demokrasiye geçiş sürecinde, doğrudan demokrasiye giden yol daha doğrudan ve de kişisel bir iletişimden geçiyor. İnternet tam da bu. Şimdi, eğer böyle düşünüyorsanız, ne yapmanız gerekiyor? Bir onlara bir de bize bakmanız gerekiyor. Bu doğrudan iletişim işinde nasıl gidiyoruz? Meseleyi kavramış mıyız? Biz bugün sizler için Birleşik Krallık Başbakanlık web sitesi ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık web sitelerini şöyle bir üstten karşılaştırdık. Ve şunu gördük: Birleşik Krallık web sitesi iletişim için, Türkiye Cumhuriyeti web sitesi ise duyurmak ve de buyurmak için tasarlanmış gibi duruyor. Birinde eşitler arasında malumat paylaşımı, ötekinde ise bir nevi ast-üst ilişkisi var. Bunun nedeni herhalde bu ülkelerden birinde internetin ne işe yarayacağı konusunda düşünen birilerinin olması. Diğerinde ise memurların "Herkesin var, bir tane de biz yapalım" diye düşünmüş olmaları. Gelin bir bakalım. Brown bu ara ne yapar Efendim, Birleşik Krallık'ın web sitesi (www.number10.gov.uk) İngiltere Başbakanı Gordon Brown'ın haftalık faaliyeti hakkında bizi ayrıntılı bir biçimde bilgilendiriyor. Buna baktığınızda, İngiliz Başbakanı'nın bu aralar gündemindeki birinci meselenin küresel finansal kriz olduğunu görüyorsunuz. Başbakan her gün bir yerde konu ile ilgili bir toplantıya katılıyor. Tedbir paketleri açıklıyor. Daha evvelki gün şirketler kesimine yönelik kamu garantilerini de içeren ayrıntılı bir yeni paket açıklandı İngiltere'de. Bakınca bu düzenlemenin ne manaya geldiğini kavrıyorsunuz. İngiltere'de şirketler birbirlerine güvenmedikleri için, birbirleri ile işlem yapmıyorlar. Bu durum, ekonomideki işlem hacmini hızla azaltıyor. Bu nedenle hükümet, İngiliz şirketlerinin, bu yıl, geçen yılki kontratlardan doğan yükümlülüklerini azaltmak için yöntemler geliştirmeye çalışıyor. Şimdi bu aynı problem bizde de var ama bu berraklıkta bir cevap henüz bizim memleketimizde bulunabilmiş değil. Bizim buralarda merkez bankasının faiz indiriminin otomatikman işleri çözmesi bekleniyor. İşimiz buna kaldıysa, ekonominin canlanmasını daha çok bekleriz. Belki de bizim Başbakanlık web sitesindeki iletişim probleminin kaynağı tam da burada: Bizim burada galiba iletecek manalı bir mesaj bulunmuyor. Öyle ya, iletişimin özü, iletilecek bir mesajın olması değil mi? Bunun dışında, Gordon Brown'ın İsrail'in Gazze saldırısının artık amacını aşmaya başladığına ilişkin bir değerlendirmesi de web sitesinde bulunuyor. Dünya olayları karşısında Başbakan'ın aldığı tavır da açıklıkla siteye yerleştiriliyor. Bir İngiliz "Bizim başbakan şu konuda ne düşünüyor?" diye güncel bir mesele ile ilgili olarak merak etse, burayı şöyle bir dolaşıp bir fikir edinebilir. Ayrıca görüşlerini ve sorularını da başbakanlık ofisinin YouTube'da açmış olduğu bir site üzerinden bırakabilir ve bu sorular da düzenli bizzat başbakan tarafından yanıtlanır. (http://uk.youtube.com/DowningSt) Yeri gelmişken ısrarla tekrarlayalım: Bizim topraklarımızda ise YouTube "yassah"tır. Bir ilan panosu gibi Kısacası, İngilizlerin Başbakanlık web sitesi iletişim için, bir malumatı aktarmak için tasarlanmış. Halbuki bizimki (www.basbakanlik.gov.tr) daha çok bir ilan panosu görünümünde. Burada iletilecek bir mesaj yok, yapılan duyurular sırasıyla yer alıyor. Birinci sırada "Filistin İnsani Yardım Kampanyası" için açılmış olan banka hesapları bulunuyor. Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklama yalnızca hesap numaralarını içeriyor. Sonra insan hakları konulu bir başlığa tıklayınca yine Filistin'deki İsrail saldırıları ile ilgili bir alana geliyorsunuz. Burada saldırılar kınanıyor. Derken sırayı Başbakanlık Teftiş Kurulu açıklaması alıyor: Son açılan yarışma sınavını kazananların listesine anında bakabiliyorsunuz. Bir altta Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü açıklaması var. Konu yine aynı. Yarışma sınavı sonuçları. Bakıyorsunuz, bakıyorsunuz. Sayın Başbakan'ın bu hafta hangi konularla ilgilendiğini, o konularda ne düşündüğünü topluca göremiyorsunuz. Halbuki Sayın Başbakan gün boyu kamuya açık toplantılarda konuşuyor. Buradan bakıp, onun hangi konularla ilgilendiğini anlayamıyorsunuz. Ama şunu anlıyorsunuz: Sayın Başbakan çeşitli konularla ilgilenirken teşkilatı, esas olarak, sınav yapıyor, sonuçlarını açıklıyor. Filistin'de olup bitenlere üzülüyor. Bağış kampanyası düzenliyor. Ekonomi ile ilgilenmiyor. Değişik politikaların koordinasyonu ile ilgilenmiyor. İki internet sitesi arasındaki yaklaşım farkı, iletişimin iki ülkede nasıl farklı kavranmış olduğuna delil midir? Umarız ki, değildir. İletişim, açıklama yapmak değildir. İnternet sitesi ilan panosu değildir.
Bu yazı 17.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024