logo tobb logo tobbetu

Teşvik Sistemi Neden İlçe Bazlı Olmalı? - “Özel Ekonomik İlçeler” Tanımı ve Politika Önerileri Politika Notu / Esen Çağlar - Yakup Peker  
Haber resmi
19/01/2016 - Okunma sayısı: 2641

 

Ülkemiz uzun bir süredir özel sektör yatırımlarını devlet destekleriyle artırmak için bir arayış içindedir. Bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarını azaltmak ve sanayi sektörü başta olmak üzere, illerin bir bütün olarak ülke kalkınmasına katkı koyabilmesinin önünü açmak arayışı Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren başlamıştır.  Bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi, 1962’de hazırlanan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan beri kamu kesimi politikalarında önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamda ilk dönemlerde Kalkınmada Öncelikli Yörelerin/İllerin belirlenmesi gibi politikalarla öncelikli olarak geliştirilmesine ihtiyaç duyulan alanlar belirlenmiştir. 2000’li yıllarda ise yatırımlarda devlet yardımları (veya teşvikler) kurgulanırken coğrafi kapsamla ilgili daha detaylı mekanizmalar oluşturulmuş; bölgeler/iller sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerine göre gruplara ayırılmış ve desteklerin kapsamı bu gruplara göre belirlenmiştir.

Türkiye’nin teşvik sisteminin odağı sürekli olarak bir gelişim içindeyken, henüz bu arayışın bitmiş olduğunu söylemek güçtür. Sistem, araç çeşitliliği yününden giderek daha derinleşirken, mekânsal açıdan da daha detaylı hale gelmektedir. Yatırımda Devlet Yardımları Hakkında Kararlar çerçevesinde 2009’da ilk kez bölgesel ve sektörel teşvik sistemine geçilmiş, kalkınma ve yatırım öncelikleri açısından, bölgeler 2003 SEGE ölçütleri de göz önüne alınarak 4 gruba ayrılmıştır. Ancak, bu aynı bölge içinde yer alıp farklı gelişmişlik düzeyine sahip iller arasında bir tartışmayı başlatmıştır. Bunun ardından, 2012 Teşvik Sistemi’nde ise analiz il düzeyine indirilmiş, illerin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri, Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması (SEGE-2011) Araştırması’na göre belirlenmiştir. Söz konusu gelişmişlik düzeylerine göre illerdeki Vergi İndirimi, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği, Faiz Desteği oranları ve Asgari Sabit Yatırım Tutarı değişmektedir. Ancak bu sistem de bazı illerin kendi içinde bir tartışmayı başlatmış, aynı il içinde olup farklı gelişmişlik düzeyine sahip ilçeler arasında haksız rekabetin tetiklendiği iddiaları ortaya atılmıştır.

Bu bağlamda, öncelikle, teşvik sistemini kentlerin ve firmaların, dünyada ve ülkemizde yaşanan dönüşüme uyum sağlamalarını kolaylaştıran bir politika aracı olarak görmek gerekir. Türkiye dünyanın en hızlı kentleşen ülkeleri arasında yer almaktadır. Almanya ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerin yaklaşık 100 senede (1860-1960) tamamladığı dönüşümü (kentleşme oranının yüzde 20’den yüzde 70’e çıkması), Türkiye 50 senede tamamlamıştır (1960-2010). 1990’lara kadar İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Adana gibi kentler ekonomik büyümede dinamo işlevi görürken, 1990’lardan sonra bu işlevi Gaziantep, Kayseri, Denizli, Eskişehir gibi Anadolu Kaplanları’nın olarak tanımlanan illerin de paylaşmaya başladığı görülmüştür.  Ancak, diğer kentleri de bu sürece dahil etme gerekliliği ortadır. Bu hızlı dönüşüm, sanayileşme, dünyaya açılma, sanayi ve sanayi sonrası topluma geçiş gibi süreçleri, hızlı bir şekilde aynı anda yaşamanın getirdiği zorlukları barındırmaktadır. Toplumun farklı kesimleri, bazı firmalar ve bazı kentler bu dönüşümlere adapte olabilirken, bazıları ise geride kalmaktadır. Teşvik sistemi, bu adaptasyon sürecini hızlandırmak ve kolaylaştırmak için kamunun elinde bulunan en önemli araçların başında gelmektedir. Firmaları normalde yapmayacakları faaliyetlere doğru teşvik etmeyi, kentlerin de normal şartlar altında sahip olamayacakları ekonomik faaliyetlere ev sahipliği yapmalarını hedefler. Bu açıdan bakıldığında, özellikle son teşvik sisteminin, ülkemizin doğusundaki illerde nispeten önemli bir etki yapmış olduğu söylenebilir.

Etiketler:

Yazdır

« Tüm Haberler