TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Seminer dizisinin konuğu, Ortadoğu siyaseti alanında uzman bir isim olan George Washington Üniversitesi Profesörü Nathan J. Brown’du.
ANKARA – TEPAV'ın anayasa yapım sürecine katkıda bulunmak amacıyla başka ülke deneyimlerini tartışmaya açtığı "Anayasa Uzmanları Seminer Dizisi"nin sekizincisi, Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeler çerçevesinde Ortadoğu anayasaları üzerine yapıldı. Toplantıda, George Washington Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Nathan J. Brown bölgeye ilişkin bilgi ve yorumlarını aktardı.
Ortadoğu siyaseti alanında uzman bir isim olan Brown’ın katılımıyla 12 Mart 2012 Pazartesi günü TEPAV’da düzenlenen toplantı, “Ortadoğu Anayasaları Ne Kadar Anayasalcı?” başlığını taşıdı. TEPAV Hukuk Çalışmaları Enstitüsü’nden Doç. Dr. Levent Gönenç, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, TEPAV sekretaryasında sürdürülmekte olan ve anayasa yapım sürecine halkın katılımının amaçlandığı Anayasa Vatandaş Toplantıları hakkında katılımcılara kısaca bilgi verdi. Gönenç, Türkiye deneyiminin ve Arap Baharı çerçevesinde bu ülkelerde yaşanan gelişmelerin katılımcı anayasa yapımı konusunda bölgeye katkı sağlayacağını söyledi.
“Sadece demokratik olmamalı, öyle de yazılmalı”
Nathan J. Brown ise, konuşmasına, anayasalar konusunda 4 noktanın üzerine durarak başladı. Bunlardan ilkinin, önceki tecrübeler olduğunu aktaran Brown, genellikle pek çok anayasanın başarısız olduğunu ve ülkelerin de bu süreçte başka ülke örnekleri kadar geriye, kendi tecrübelerine dönüp baktıklarını söyledi.
Profesör Brown, akabinde anayasa yapımında katılımın önemine işaret etti ve “Anayasalar sadece demokratik olmamalı, aynı zamanda öyle yazılmalı da” diye konuştu. Anayasayı kaleme alanların “gündelik siyaset”e fazla odaklanabildiğine işaret eden Brown, oysa anayasaların bunun üzerinde olduğunu ve bu metinlerde devlet ile hükümetlerle ilgili sınırların, belli alanların belirlendiğini ekledi. Bu çerçevede Arap ülkelerinde son dönem yaşanan gelişmelerin ümit vadettiğini vurgulayan Profesör Brown, konuşmasını bu ülkelerdeki anayasa yapım süreçlerine tarihsel bir perspektiften bakarak sürdürdü.
Bölge için şu an yaşanılanı “emsali bulunmayan bir durum” olarak niteleyen Brown, son dönemde yaşanan gelişmeler çerçevesinde özellikle Mısır, Tunus gibi ülkelerde elitler ya da mevcut rejimler yerine çoklu güçlerden bahsedilebildiğini söyledi. Fas, Ürdün ve Kuveyt’te de birbirine sirayet eden bir sürecin varlığına işaret eden Brown, “1900’lerin Avrupasındaki mücadelenin bir benzeri burada yaşanıyor. Monarşi ile parlamento mücadelesi gibi… Bunlar çok güzel örnekler; anayasa ilk kez yeni bir siyasi sistem yaratmak için yazılıyor” dedi.
“Asıl mücadele halk ile kurumlar arasında…”
Katılımcılardan gelen bir soru üzerine halkın egemenliği ile kurumlar arasındaki mücadele sorununa değinen Brown, “Örneğin Mısır’daki kurumsal yapı 60 yıldır devlet başkanı dışında faaliyet göstermedi. Şimdi ise neredeyse tüm kurumlar kendi içinde mini devrimler yaşıyor. Mısır farklı kurumsal yapılara bölünüyor ama bu kurumlar kimseye hesap verme sorumluluğu taşımıyor. Bu bir sıkıntı, asıl mücadele burada” dedi.
Süreçte demokrasi sembolik ise?
Brown, başka bir soruya yanıtında anayasa yazma sürecinde demokrasinin operasyonel olmayıp sembolik kaldığının Arap dünyasında sıklıkla gözlendiğini, ancak bir başka örneğin de “demokrasiye daha az, kapsayıcı olmaya daha çok dikkat vermek” olduğunu belirtti. Brown, “Maliyeti çok olsa da bu da bir yöntem. Ama bölgede yaşananlara bakıldığında özünde iyi şeyler oluyor” dedi. Brown, burada katılımcı sürece örneğin, tamamen başarılı olmasa da başarılı olmaya en çok yaklaşan Güney Afrika olduğunu ekledi.
Bu bölümde Doç. Dr. Levent Gönenç de Türkiye’ye ilişkin bir katkı yaparak, “Türkiye’de de halk arasında bir anayasal farkındalık var ve günlük hayatta anayasal meseleler tartışılıyor. Dünyada da anayasalar artık elit bir sürece değil insanlara ait” dedi.