TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
KKTC Cumhurbaşkanlığı Eski Müsteşarı M. Ergün Olgun, süren hidrokarbon çalışmaları konusunda Sudan örneğinden hareketle ders alınması uyarısı ve Ada’da iki tarafın da işbirliğinin sağlanmasıyla barışa katkı çağrısı yaptı.
ANKARA – TEPAV ile ODTÜ Avrupa Çalışmaları Merkezi, 3 Şubat 2012 Cuma günü Doğu Akdeniz’de süren petrol ve doğalgaz arama çalışmaları konusunda bir toplantı düzenledi. Toplantıya konuşmacı olarak konuk olan KKTC Cumhurbaşkanlığı Eski Müsteşarı M. Ergün Olgun, arama çalışmalarında Ada’nın iki tarafının da işbirliği ve hakkaniyet çerçevesinde hareket etmesi halinde bunun bir “barış projesi” olabileceğini belirtti. Ancak Güney Kıbrıs Rum yönetiminin tek başına hareket ettiğini söyleyen Olgun, “kısmet ya da lanet” diyerek tanımladığı hidrokarbonun keşfiyle etnik/dini farklılıklara dayalı çatışma arasındaki ilişkiyi göstermesi açısından bir örnek olarak Sudan’a işaret etti.
TEPAV, Kıbrıs’taki gelişmeleri izliyor
TEPAV’da “Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon Politikaları ve Kıbrıs” başlığıyla yapılan toplantının moderatörlüğünü TEPAV Uluslararası Politikalar Araştırma Enstitüsü Direktörü ve ODTÜ Avrupa Çalışmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Atila Eralp yaptı. Eralp, açılışta yaptığı konuşmada, son dönemde Doğu Akdeniz’de yaşanan değişim sürecine işaret etti. Bir yandan “Arap baharı” olarak adlandırılan siyasi gelişmelerin bir yandan da jeopolitik alanda yaşanan hidrokarbon çalışmalarının getirdiği değişikliklerin bölgesel dinamikleri etkilediğini vurgulayan Eralp, Türkiye’de önemi azalsa da TEPAV’ın önümüzdeki dönem Kıbrıs çalışmalarına daha çok yoğunlaşacağını kaydetti.
Şu an Beşparmak Düşünce Grubu’nun genel koordinatörlüğünü yapan Eski Müsteşar M. Ergün Olgun ise sunumuna, Avrupa’nın petrol ihtiyacının yüzde 70’inin Akdeniz üzerinden taşındığını ve Doğu Akdeniz'de, Avrupa'nın 30 yıllık hidrokarbon ihtiyacını karşılayabilecek bir miktar olan 60 milyar varil hidrokarbon bulunduğunun tahmin edildiğini belirterek başladı. Olgun, bu yataklara yakın olan Kıbrıs’ın Lübnan, Suriye ve İsrail ile arasında kalan bölgede 3.45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1.7 milyar varil petrol bulunduğunun belirtildiğini söyledi.
Bu büyüklükteki potansiyelin beraberinde denizlerin paylaşımı mücadelesini getirdiğini söyleyen Olgun, BM 1982 Deniz Hukuku Konvansiyonu’nun, “MEB” olarak kısaltılan “bir devletin belirlenen bölgede deniz kaynaklarının keşfi ve kullanımı üzerinde özel haklar kullandığı alanlar” konusundaki düzenlemelerine işaret etti. Bu alanların belirlenmesinin “ortay hat çizgisi”, “bölgelerin ilgili taraflarca anlaşmayla belirlenmesi” ve mukayeseli unsurları göz önünde bulundurmayı gerektiren “hakkaniyet ilkesi”ne dayandığını belirten Ergün Olgun, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin denizalanı sınırlandırma politikalarını eleştirdi.
“GKRY’nin yaptığı anlaşmalar kabul edilemez”
Olgun, Kıbrıs’ta iki halkın sahip olduğu kaynaklar konusunda bir mahsuplaşma yokken ve hukuki ile fiili bir yetkisi söz konusu değilken GKRY’nin Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayarak tek başına hareket ettiğini söyledi. Rum yönetiminin hidrokarbon konusunda Mısır, Lübnan ve İsrail’le ortay hat esasına göre MEB anlaşması imzaladığını hatırlatan Olgun, şöyle devam etti:
“Türkiye, Doğu Akdeniz'de en geniş coğrafya ve nüfusa sahip ülkelerin başındadır. GKRY’nin deniz yetki alanlarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesini ve Kıbrıslı Türklerin haklarını ihlal ederek ortay hat çizgisine bağlı anlaşmalar yapması kabul edilemez. Hakkaniyet ilkesinin ihlali Mısır, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin halkının hakları için de geçerlidir.”
“Mavi Marmara bağlantısı…”
Eski Müsteşar Olgun, Rum yönetiminin AB’den sonra bölgede ve hidrokarbon konusunda kendi başına ittifaklar kurma peşinde olduğunu savundu. İsrail’in söz konusu anlaşmayı (MEB), Mavi Marmara olayının ardından onayladığını belirten Olgun, Türkiye’nin AB müzakere sürecinde de hidrokarbon meselesinin etkili olduğu görüşünde…
Olgun, yapılan uyarılar ile ortak çalışma çağrılarına rağmen Ada’nın güneyinde ihaleye çıkan GKRY’nin, Eylül 2011’de 13 petrol arama sahasından birini alan ABD’nin Noble Energy şirketiyle sondaj çalışması başlattığını hatırlattı. Bunun üzerine 3 gün sonra KKTC’nin Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’na Ada’nın etrafındaki aramalar için ruhsat verdiğini belirten Ergün Olgun, Kıbrıslı Türklerin uzlaşı için yeniden attığı adımlara da olumlu yanıt verilmediğini aktardı. Olgun, KKTC’nin bu çerçevede “sondaj çalışmalarının kapsamlı çözüme kadar karşılıklı olarak askıya alınması” veya “BM’nin de katılımıyla ortak bir komite oluşturulması” önerisinde bulunduğunu kaydetti.
“1974’ten sonra ilk fiili durum…”
Piri Reis gemisinin Ada çevresinde ruhsat verilen sahalarda başlattığı araştırmalarla “1974’ten sonra ilk kez bir Türk kuruluşunun (TPAO) Güney Kıbrıs’ta fiili durum yarattığını” vurgulayan Olgun, bu bağlamda GKRY’nin “elini çok güçlü görmediğini” dile getirdi.
“Türk tarafı Kıbrıs’ta gerek ortaklık müzakerelerine gerekse hidrokarbon konusuna kazan-kazan anlayışıyla yaklaşmaktadır” diyen Olgun, çalışmalarda Ada’nın iki tarafının da işbirliği ve hakkaniyet çerçevesinde hareket etmesi ve enerjinin yanı sıra su kaynaklarının da paylaşılması gerektiğini dile getirdi. Bu şekilde sürecin barışa hizmet edebileceğini söyleyen Olgun, BM’nin Kıbrıs’ta müzakere için öngördüğü takvimde sona yaklaşılırken GKRY’nin AB Dönem Başkanlığını üstlenmesi, siyasi gelişmeler ve hidrokarbon konusunda atılacak tek yanlı adımların federal ortaklık opsiyonuna son darbeyi vurabileceği uyarısında bulundu.
“Türkiye üzerinden nakil, en ekonomik olanı”
Ergün Olgun, diğer yandan, arama çalışmaları sonucu çıkarılacak hidrokarbonu ekonomik biçimde diğer piyasalara ulaştırma imkanı olan tek ülkenin Türkiye olduğunu ifade etti.
Türk dışişleri ve enerji bürokrasisi başta olmak üzere yabancı misyon ile akademik ve sivil toplumdan temsilcilerin katıldığı toplantı katılımcılardan gelen soru ve katkılarla sürdü. Bu çerçevede “enerji nakil konusu” ve “Türkiye’nin süreçte izlediği yol” en çok tartışılan başlıklar olurken, arama çalışmaları çerçevesinde kaynağa ilişkin ortaya konan rakamlar, ABD’nin gelişmeler karşısında alabileceği tavır ve bölge ülkelerinin pozisyonları üzerine de konuşuldu.