TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
TEPAV'da konuşan ABD'li Siyaset Bilimci Arato, Türkiye'de uzlaşma için minimum koşulun AKP ve CHP'nin anlaşması olduğunu, aksi takdirde mevcut siyasi durumun ötesine geçilemeyeceğini söyledi.
ANKARA - ABD'li Siyaset Bilimci Prof. Dr. Andrew Arato, Türkiye'de anayasa için uzlaşmayı kesin bir sayı ile tanımlayamayacağını açıklayarak, "Yeterli uzlaşma, Türkiye'deki yaşam açısından önem arz eden bütün unsurların gözünde meşruiyetin kazanılabilmesi için Türkiye nüfusunun yeterli bir kısmını içerecek bir sayı olmalıdır. Bana sorarsanız, bu ülkede AKP ve CHP'nin uzlaşmasını sağlayamazsanız, yeterli uzlaşma yok demektir" dedi.
TEPAV'ın anayasa yapım sürecine katkıda bulunmak amacıyla düzenlediği "Anayasa Uzmanları Seminer Dizisi" devam ediyor. Dizinin 17 Mayıs 2011 Salı günü düzenlenen son toplantısında, ABD'li Siyaset Bilimci Prof. Dr. Andrew Arato bir konuşma yaptı. Nepal ve Macaristan'da anayasa yapım süreçlerinde danışmanlık yapmış olan Andrew Arato, Türkiye'deki son anayasal gelişmelere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
TEPAV'da "Anayasal Devrimler ve Karşı Devrimler" başlığıyla ve Doç. Dr. Levent Gönenç'in moderatörlüğünde düzenlenen seminerde konuşan New School University, New York'tan Dorothy Hart Hirshon Siyasal ve Toplumsal Teori Profesörü Arato, Türkiye'deki anayasa yapım süreci için uzlaşmanın yaşamsal öne sahip olduğunu ancak bu sürecin uygulamadaki seçim sistemiyle kısıtlandığını ifade etti.
Arato "Uzlaşma nedir? Türkiye için bir tanımını yapabilir misiniz?" şeklindeki bir soru üzerine, "Bu, bir tanım sorunu değildir. Bazıları bunu oybirliği, bazıları ise bir sayı olarak tanımlayabilir" dedi. Modern anayasal bir çerçevede, uzlaşmanın çoğunluk ile oybirliği arasında olması gerektiğini belirten Arato, "Uzlaşma, çoğunluk ile oybirliği arasında herhangi bir yerde olabilir. Nereye konulacağı siyasi bir meseledir" ifadesini kullandı.Arato şöyle devam etti:
"Türkiye Anayasası'nda uzlaşmanın iki, hatta üç farklı anlamı olabilir. Ama nasıl 'uzlaşma budur' diyebilirsiniz ki... Ben uzlaşmayı kesin bir sayıyla tanımlayamam, ama yeterli uzlaşma, Türkiye'deki yaşam açısından önem arz eden bütün unsurların gözünde meşruiyetin kazanılabilmesi için, Türkiye nüfusunun yeterli bir kısmını içerecek bir sayı olmalıdır. Bana sorarsanız, bu ülkede AKP ve CHP'nin uzlaşmasını sağlayamazsanız, yeterli uzlaşma yok demektir. Bu, benim kişisel görüşüm. Yanlış düşünüyor olabilirim, ama bu, benim işleyiş kuralım olurdu. Elbette bu normatif bir kural değil. Neden bu iki parti, neden başka iki parti değil? Çünkü, basitçe, ben Türkiye'deki mevcut durumu böyle yorumluyorum. Elbette bu iki partinin yanı sıra uzlaşmanın daha fazlasını da içermesini isterdim. Mesela, uzlaşmada solun olmasını isterim. Bu formülde sol yok. Fakat minimum koşulum, bu iki partinin anlaşması olurdu, çünkü aksi takdirde aynı durum sürüp gidecek ve mevcut siyasi durumun ötesine geçilemeyecek."
Yüzde 10'luk seçim barajı engel
Arato konuşmasında, yüzde 10'luk seçim barajının anayasa yapımında oldukça önemli bir engel oluşturduğunu belirtti. MHP'nin seçimlerin ardından baraj altında kalarak Meclis'e giremeyebileceği ihtimaline dikkat çeken Arato, "Böyle bir durum siyasi parti için ölüm cezası. Oysa barajın indirilmesiyle Meclis'e 2-3 parti daha girebilir. Ancak barajın indirilmesi konusunda Meclis'te yeterli mücadele verilmiyor" şeklinde konuştu. Arato, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerin ardından barajın 1-2 puan düşürülebileceğine ilişkin sözleriyle ilgili olarak ise, ilk aşamada en az yüzde 5'e indirilecek barajın meşru olabileceğini dile getirdi.
Anayasa Mahkemesi'ne "kağıttan kaplan" benzetmesi
Arato, Türkiye için önemini vurguladığı Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin olarak ise "kağıttan kaplan" benzetmesi yaptı ve 12 Eylül 2010 Referandumu'nda kabul edilen değişikliklerin ardından Mahkeme'nin yürütmenin etkisine açık hale geldiğini söyledi.
"Zoraki uzlaşma" için seçenekleri sıraladı
Arato, anayasa yapım sürecindeki tarafların gönüllü olarak uzlaşmaya gitmemeleri durumunda, "zoraki uzlaşma"yı sağlayacak unsurları ise şöyle sıraladı:
· Seçim barajının düşürülmesi,
· Seçmenlerin partileri uzlaşmaya zorlayacak şekilde rasyonel oy verme stratejilerini kullanması,
· Anayasa Mahkemesi'nin yeterince uzlaşma sağlanmadan yapılmaya çalışılabilecek anayasa değişikliklerine ilişkin oynayacağı rol.