TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Sırbistan Kosova Konusunda Geri Adım Attı
Kosova'nın statüsünü yeniden tartışmaya açmak ümidiyle 28 Temmuz 2010'da BM Genel Kurulu'na bir karar tasarısı sunan Sırbistan, Brüksel ve Washington'un baskılarıyla geri adım attı. Söz konusu tasarının Sırbistan'ın aleyhine yapılan değişikliklerle 9 Eylül 2010'da BM Genel Kurulu'nda kabul edilmesine razı olmakla, Belgrad AB ile ilişkilerinde ve Kosova'ya ilişkin yeni bir sayfa açmış oldu.
Sırbistan Kosova üzerine mücadelesini ilk başta silahlı yoldan, daha sonra hukuk ve diplomasi alanlarında olmak üzere, üç temel alanda yürütmüştür. Sırpların Kosova'ya ilişkin silahlı mücadelesi, NATO'nun 1999'da Sırbistan'ı bombalamasıyla ve Belgrad'ın Kosova üzerindeki kontrolünü fiilen kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Kosova'nın 17 Şubat 2008'de bağımsızlığını ilan etmesinin ardından ise Belgrad hukuk alanında mücadele etmeyi denemiştir. Hatırlatmak gerekirse, Sırbistan Ekim 2008'de BM Genel Kurulu'ndan aldığı destekle, Uluslararası Adalet Divanı'ndan (UAD) Kosova'nın ilan ettiği bağımsızlığın uluslararası hukuka uygunluğu konusunda görüşünü belirtmesini istemişti. Belgrad'ın beklentisinin aksine, UAD 22 Temmuz 2010'da açıkladığı hukuki görüşte, Kosova'nın bağımsızlık ilanının uluslararası hukuka aykırı olmadığını belirtmiştir. UAD'nin hukuki kanaatlerinin BM üyesi ülkeler açısından herhangi bir bağlayıcılığı bulunmuyor ise de, belli ölçüde yasal ve ahlaki ağırlığının olduğu söylenebilir. Nitekim UAD'nin Kosova lehine açıkladığı görüşün Kosova'yı tanıyan ülke sayısını artırabileceği endişesiyle, Sırbistan hiç vakit kaybetmeden konuyu BM Genel Kurulu'na taşımış ve uluslararası platformda lobi faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır.