TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Mutlu yıllar. 2009 yılı güzel mavi küremizin üzerinde yaşayan herkese bereket ve mutluluk getirsin. Aslında ortadaki duruma bakınca en çok sabır ihtiyacı içinde olacağımız bir yıla giriyoruz. Yalnızca bu ülkenin sakinleri için değil, dünyanın üzerinde yaşayan herkes için. Kaderlerimiz hiç bu kadar içiçe geçmemişti. Başımıza hiç bu kadar senkronize felaketler gelmemişti. Dünya ilk kez bir yıla kederde ve tasada ortak olarak giriyor. Bu, Türkiye için de böyle. Peki, 2009 yılında ne beklemek gerekiyor? 2009 yılı ekonomide kolay kararlar yılı olacaktır. Yanlış anlamayın, elbette, zor kararlar alınacaktır. Bu yıl Türkiye ekonomisi için zor bir yıl olacaktır. Ama bu zor kararlar öyle meseleleri sündürmeden, kolayca alınacaktır. Gelin bakın neden öyle olacaktır. 2009 yılı siyasete rağmen iktisadi kararların ön plana çıkacağı bir yıl olacaktır. Türkiye 2005 yılından beri, siyasi tartışmaların ekonomik öncelikler tartışmasını bastırdığı bir sürecin içinden geçmektedir. 2009 yılı böyle olmayacaktır. Kararlar kolayca alınacaktır çünkü kararlar kendilerini süratle dikte ettireceklerdir. Bu yönüyle 2009, doğrudan doğruya, 2001 yılına benzeyecektir. 2001 yılının önceliği ekonomiydi. 2002 yılının önceliği de ekonomiydi. Sonra Türkiye Avrupa Birliği reform sürecinin önemli olduğu 2003 ve 2004 yıllarını geçirdi. Derken reform ateşi tavsamaya başladı. Bu arada, Türkiye ekonomisi hızlı bir normalleşme sürecine girdi. Ekonomi normalleşmeye başlayınca, ekonomide yarının öncelikleri ihmal edilmeye başlandı. Biz o vakit, TEPAV'da, önce sanayi politikası tartışmasını başlatmış sonra da "İkinci Nesil Reform Sürecinin Öncelikleri" raporunu yayımlamıştık. Ama kimse oralı olmamıştı. Türkiye, böylece, siyasetin öncelikli olduğu yıllar dönemine girdi. Bu sütunda ilk kez 2006'yı böyle nitelemiştik. Tarih 3 Ocak 2006'ydı. Sonra 2007 yılı geldi. O yıl "Sonsuz yorgunluklar yılına hazır mısınız" diye sormuştuk. 2007 bizi yanıltmadı. Çok yorulduk. O kadar yorulduk ki, 2007 seçim zaferi bile iktidar partimizin enerjisini yenileyemedi. 2008 için, 1 Ocak 2008 Referans'ında, "Hükümetimizin programsızlığı, Türkiye'nin artan kendine güvensizliği ve de uluslararası bankacılık krizinin katkısı ile büyümede başlayan yavaşlama eğilimi belirginlik kazanmaya devam edecektir. Büyüme yine pozitif olacak ama istihdam sorunu daha da görünür hale gelecektir. Yavaşlayan büyüme (siyasi) gerginliklerin azalmasına katkıda bulunmayacaktır" demiştik. Hâlâ aynı yerdeyiz. Ama şimdi ekonomi ile ilgili kararların ön plana çıkacağı bir yıla giriyoruz. Aynı 2001 yılında olduğu gibi. Bizim yazılardan bakınca 2008 yılı nasıl bir yıl gibi görünüyor? Bakın size birkaç istatistik: Bu yıl 120 civarında yazı yazmışız. Her iki yazıdan birinde "kriz"den ve de "ekonomik büyüme"den bahsetmişiz. Her dört yazıdan birinde "bankacılık krizi" ve de "ekonomideki yavaşlama" var. Beş yazıdan birinde ise mutlaka bir "bilanço hasarı" lafı geçmiş. Yılı nasıl karşıladıysak, yıl öyle devam etmiş. Aynı dönemde, örneğin, "siyasal kriz" terimini ise on bir yazıdan birinde geçirmişiz. Bakın 2007 yılı 2008'e göre farklıydı. 2007 yılında bu sütunda "siyasal kriz" ile yatıp, onunla kalkıyorduk. 2008 yılında bu sütunda bir gündem kayması oldu. Ekonomik gelişmeler siyasal gelişmelerden daha önemliydi. Daha önemliydi, çünkü iktisadi krizin günlük hayatımızı daha az etkilemesi için yapılabilecekler vardı. 2009 yılı, bundan böyle, iktisadi krizi, günlük hayatımızda, olanca etkisiyle hissedeceğimiz bir yıl olacak. İşte, tam da bunun için, 2009 yılı, ekonomide, hızlı ve kolay kararların alınacağı bir yıl olarak tarihe geçecek. İsteseniz de istemeseniz de öyle olacak. Vaziyet aynen "Ağlamayan çocuğa meme vermezler" ifadesindeki gibidir. O beşikten, bu aralar, öyle gür bir ağlama sesi yükselecektir ki, kimse çocukla ilgilenmemezlik edemeyecektir. Fabrikalar arka arkaya faaliyetlerini tatil ederken, geçici işçiler işten çıkarılırken, ihracat düşerken, iç pazar daralırken, siyaset, gözünü ekonomiye dikmek zorundadır. Burada en iyi örnek Başkan Bush'tur. ABD'deki krizi bir süre daha "idare" edip, seçimleri atlatmaya çalışan Cumhuriyetçileri piyasa beklememiştir. İş burada da aynen öyle olacaktır. Piyasa disiplini zaten tam da böyle asimetrik bir biçimde etkisini göstermez mi? Piyasa disiplini işler kötü iken fazla etkili, işler yolunda iken fazla etkisizdir. Hiç arasını bulamaz. Ortada ciddi bir iktisadi problem varsa, piyasanın tokadı her zaman ağır olur. Ekonomi normalleşme sürecinin içindeyse, piyasa disiplini fazlasıyla gevşer, gündem siyasetin olur. Piyasa bu açıdan normal bir işleyiş için iyi bir rehber değildir. Şimdi piyasanın çelik disiplininin ne olduğunu yeniden hatırlayacağımız bir döneme giriyoruz. "Dün yenilen hurmalar, bugün bir yerlerinizi tırmalar" şiarına sıkı sıkıya bağlı, son derece takıntılı bir disiplin döneminin tam da başındayız. İşler orada da böyle, burada da. 2009 yılında önünüzü görememekten mi yakınıyorsunuz? Merak etmeyin. Yakında dertleriniz bitecek. İktisadi şartlar, siyasetin ilgisini çekecek kıvama artık geldi. Çok yakında sağlam bir iktisadi programımız olacak. Nasıl mı olacak? Üç aşağı beş yukarı, bize benzeyen ülkelere doğru bir bakın yeter. IMF anlaşması Macaristan'a ne getirdiyse bize de uzun olmayan bir zaman içinde benzer bir şeyler getirecek. TEPAV Küresel Kriz Çalışma Grubu'nun yeni değerlendirme notuna bakmadınızsa bir bakın. Bakın Macaristan neler yapıyor? 2009 yılı ekonomide daha yaratıcı olmamız gereken bir dönem. Alacağımız tedbirler yalnızca bugünü belirlemeyecek, yarını da belirleyecek. Bu güzel mavi kürede nasıl bir yer edinmek istediğimize artık bir karar vermemiz gerekiyor. 2009 yılı bize sanki bu açıdan belirleyici bir yıl olacakmış gibi geliyor. Küresel krizle mücadele koordinasyonunda ön plana geçen ülkeler galiba önümüzdeki dönemde daha önemli olacaklar. Bu dünyada ne yapmak istediğini bilenler, kartların yeniden karıldığı bu dönemde, istediklerini rahatlıkla alabilecekler. Belki de bize öyle geliyor. Bu krizin fırsatı buradadır. Fırsatı yalnızca görebilenler, yani, hazırlıklı olanlar, kullanabileceklerdir. Fırsatların kazası olmadığını hep akılda tutmamız gereken bir sürecin tam başındayız. 2009 yılına dünyaca kederde ve tasada ortak olarak giriyoruz. Marifet, 2009 yılını kıvançta da ortak olacağımız bir yıla çevirmek. Bakalım bunu bu yıl becerebilecek miyiz? Bunu nasıl olsa bir gün yapacağız ama acaba bu yıl o yılların başlangıcı olabilecek mi? Biz umutluyuz. Fark yaratabilmenin mümkün olduğu bir yılın başındayız. İyi yıllar.
Bu yazı 01.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024