TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Barack Hussein Obama, 4 Ağustos 1961'de doğdu. Şimdilerde Amerika Birleşik Devletleri'ne(ABD) başkan seçildi. Görevi ocak ayının sonuna doğru devr alacak. Bu aralar her yerde onun hayatı ile ilgili yazılar okuyoruz. Yazılarda Bush sonrası yeni dönemin nasıl olabileceğine dair öngörüde bulunulmaya çalışılıyor. Gelin bugün aynı konuya daha farklı bir açıdan bakalım. Siz, Obama'nın, ABD'nin ilk "Uzay Yolu" kuşağı başkanı olduğunun farkında mısınız? Üstelik Mart 2008'de Hillary Clinton'a karşı başkan adaylığı yarışını yürütürken gittiği Wyoming eyaletinde tam da şöyle demişti: "Ben bir Uzay Yolu izleyicisiyim. Son sınıra inanırım. (I am a Star Trek fan. I believe in the final frontier.)" Doğrusu ya, ben bunun son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Gelin bakın neden öyle düşünüyorum? Uzay Yolu (Star Trek) dizisi Amerikan televizyonlarında ilk kez 1966 yılında gösterilmeye başlanmıştı. Kasımın 30'u, Uzay Yolu dizisinin gösterime girmesinin kırk ikinci yılı olacak. Dizi tam üç sezon, 1969'a kadar yayında kalmıştı ilk seferinde. Obama 1968 kuşağından değil ama o Uzay Yolu kuşağından. Ne demek Uzay Yolu kuşağı? Uzay Yolu dizisi izleyerek büyüyen bir çocuk olmak demek esas olarak. Bu satırların yazarına kalırsa, o televizyon dizisini yaşı kırktan elliye doğru yürüyen herkes hatırlar. Hem de iyi hatırlar. Türkiye'de de o dönemlerde, televizyon yayınları başlayınca, önce "Uzay Yolu" izlemeye başlamamış mıydık? Kaptan James T. Kirk ve arkadaşları, Atılgan (Enterprise) adlı uzay gemileri ile "daha önce hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere" giderlerdi. Hatırlar mısınız? Şöyle başlardı: "Uzay: Son Sınır/Bunlar uzay gemisi Atılgan'ın seyahatleridir/Beş yıllık görevi/garip dünyaları keşfetmek/yeni yaşam ve yeni uygarlıklar aramak/hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gitmektir." Şimdi ABD'nin başına bu misyona inanan ve de daha önce hiç kimsenin cesaret edemediği yerlere gitmeye cesareti olan biri geldi mi acaba? Kendisi öyle diyor. Bakalım göreceğiz. Ama bir nokta kesin: ABD'nin başına bir Uzay Yolu kuşağı çocuğu geldi. Bakın bu neden önemli. Gene Rodenderry, bu diziyi, 1960'ların başından itibaren tasarlarken, bugünküne benzemeyen yeni bir evren tasarlamaya çalışmıştı. Uzay Yolu dizisi paranın değil, sürekli bir arayışın önemli olduğu bir diziydi. Farklı olanı bulmaya, onunla tanışmaya ve de ondan bilmediklerini öğrenmeye yönelik bir arayışın dizisiydi. Elbette ortada bir antropomorfizm vardı. Her tür yaşam formu şöyle ya da böyle insani bazı özellikler taşırdı. Ama bakın o insanbiçimciliği aşma çabası da vardı dizide. Elbette Kaptan Kirk felaket bir biçimde Vahşi Batı'nın herhangi bir "iyi" şerifi gibiydi. Filmde bir şerifi alıp, uzay gemisi kontrol odasına koymuş gibi dururdu. Ama yine de pek güzeldi. Peki, farklı olanla tanışıp, ondan öğrenmeye yönelik bir ideolojiyle yetişmiş Uzay Yolu kuşağının bir temsilcisi, tek taraflı dış politika kararlarını bırakıp, bugünlerde dünyanın şiddetle ihtiyaç duyduğu çok taraflı dış politika seçeneklerine ille de yönelir mi acaba? Bakalım göreceğiz. Ama bir nokta kesin. 1961'de doğan Obama bir Uzay Yolu kuşağı temsilcisi. Çünkü dizimizle aynı on yılda doğdu. Uzay Yolu onun içine doğduğu kültürel ortamı biçimlendiriyordu. O günün hülyaları onlardı. Sıka sıka suyunu çıkarmadan, Uzay yolu dizisinden bir sonuç daha türeterek, meseleyi ekonomiye bağlayalım. Uzay Yolu dizisi rekabetin değil, işbirliğinin dizisiydi. Her dilden, her dinden, her renkten insanlar ile farklı dünyaların birbirlerinden farklı yaşam formları ortak sorunlarına, el birliğiyle cevaplar bulmaya çalışırlardı. Herkes fena halde fedakârdı. 1968 ruhunun uygulamaya konulmuş haliydi. Zaten Uzay Yolu kuşağı olmak, ayakları yere basan bir hayalci olmak değil midir? Hatırlayın Uzay Yolu'nu. Hatta daha iyisi, indirin bilgisayarınıza bir bölüm ve izleyin. Hemen fark edebilirsiniz. O evrendeki yaşam formları, farklılıklarının bir arada olmaya ve de birlikte davranmaya engel olmadığının, tam tersine farklı niteliklere sahip olmanın karşılaşılan sorunları çözmek için bir kazanım olduğunun hep farkındaydılar. İktisadi sorunlarımızın çözümü açısından bakıldığında, rekabet kadar işbirliğinin de önemli olduğu bir yeni çağın başında, ABD'nin başkanının Uzay Yolu kuşağının bir temsilcisi olması kötü değildir. Hatta fevkalade iyidir. "İktisadi sorunlarımızın çözümünde" derken aklımız yalnızca son finansal krize gitmemeli elbette. Uluslararası kriz, bizlere küreselleşme sürecinin yeterince derinleşmediğini, insanlığın bugün için bu boyutta bir krize küresel anlamda müdahale edebilecek bir mekanizma oluşturamadığını gösterdi. Şimdi kısa vadede ulus devletler arası işbirliği, uygarlığımızı yeniden rayına oturtacak gibi duruyor. Bu kadar da değil, küreselleşme sürecinin nimetlerinin hakça (fair) dağıtılmadığını zaten biliyorduk. Bunun nedeni, küreselleşme değil, küreselleşme sürecinin yeterince derinleşmemiş olmasıydı. İşgücü hareketliliğinin de arttığı bir yeni dünya, bir türlü tam olarak şekillenemedi. Biz şekillenecek diye beklerken, ilk küresel krizimiz geldi. Şimdilerde yalnızca iyi günlerde nimet dağılımının hakça olmadığını değil, aynı zamanda kötü günlerdeki külfet dağılımında da eşitsizlik olduğunu görüyoruz. Hem nimetler hakça dağılmayacak hem külfetler hakça dağıtılmayacak. Bu herhalde böyle olmaz. İhtiyacımız ,rekabet kadar işbirliğini de ön plana çıkaracak bir yeni yaklaşımdır. Küreselleşmeyi insanileştirecek olan budur. Biz size kısa bir zaman önce "yoksa bir yeni sol dalganın başında mıyız?" diye boşuna sormadık. Vakit erişti. Bütün alametler belirdi. Bakın en son Uzay Yolu kuşağından bir siyahî Amerikalı ABD'ye başkan oldu. Üstelik nasıl oldu? McCain kampanyasının son günlerini hatırlıyor musunuz? "Bu adam bir sosyalist, 'geliri yeniden dağıtacağım' diyor" söylemine rağmen başkan oldu. Bu seçimde, ilk kez, "vergilerinizi düşüreceğim" söylemi etkili olmadı. Geçen gün Paul Krugman'ın günlüğündeki Amerika haritasını gördünüz mü? Pasifik'ten Atlantik'e, Demokratlar neredeyse her eyalette yüzde 8'i aşkın oy kaymaları sayesinde Obama'yı başkan yaptılar. Böylece Reagan-Thatcher dönemi kesinlikle sona erdi. Bir çağ kapandı. Bakalım yeni başlayan çağ, rekabet kadar işbirliğinin de önemli olduğu bir yeni dünya hayalini ne kadar gerçekleştirebilecek. Bakalım Obama klasik bir Uzay Yolu kuşağı temsilcisi gibi "daha önce hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği" sulara doğru yelken açabilecek mi? Haritası çıkarılmamış topraklarda dolaşmaya cesareti olacak mı? Umalım ki öyle olsun.
Bu yazı 08.11.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024