TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu kriz, öncekilere benzemeyen, bir krizdir. Öncekiler deyince, niyetimiz, işi, kapitalist üretim tarzının başlangıcına kadar filan götürmek değil. Niyetimiz son derece operasyonel. Bu kriz, 2004 yılındaki, 2006 yılındaki çalkantılara hiç ama hiç benzemiyor. Daha ciddi. Ciddi kriz deyince, kolektif hafızamızda yer eden 2001 krizidir. Bu kriz, 2001 krizi benzeri sonuçlara yol açabilecek potansiyele sahip bir krizdir. Öncelikle üzerinde mutabakat sağlanması gereken iki mesele vardır: Bunlardan ilki işin ciddiyeti ile ilgilidir. İş ciddi ise üzerine ciddiyetle eğilmek gerekir. Bu kriz, ciddiyetle ele alınması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir krizdir. Bu ilk noktadır. İkincisi ise ortada 2001 krizi benzeri sonuçlara yol açabilecek potansiyel bir tehdit vardır. İş, 2001 yılındaki gibi ciddi ve hatta o günkünden daha büyük boyutlu olabilir. Ancak bu tehdidin ille de gerçeğe dönüşmesi gerekli değildir. Bu krizi sınırda durdurmak mümkündür ve faydalıdır. Dünyamız ilk küresel krizini yaşamaktadır. Küresel krizle baş edebilecek, küresel bir mekanizmamız ise yoktur. Bu durumda, meydan ulus devletlerin etkin politika koordinasyonuna kalmaktadır. Onu yapmak kolay olmadığına göre bugünlerde, "her koyun kendi bacağından asılmakta", her ulus devlet, küresel krizi, sınırlarından içeriye girmemesi için önlem almaktadır. Nasıl önlemler alınmaktadır? İsterseniz en sondan başlayalım: Geride bıraktığımız hafta sonunun sürprizi Körfez'den geldi. Kuveyt hükümeti, banka mevduatlarını kamu güvencesi altına aldığını açıkladı. Ayrıca bir bankayı da kamu kaynakları ile kurtarmaya karar verdi. Suudi Arabistan, KOBİ'ler için 2.3 milyar dolar tutarında bir fon oluşturduğunu açıkladı. Brezilya hükümeti, kamu bankalarına iki yeni görev verdi: Buna göre Brezilya'nın iki kamu bankası, bankalara ve de şirketlere ortak olabilecekler. Ayrıca iki kamu bankasına yurtdışından borçlanarak, kaynak toplama görevi verildi. Böylece bir nevi, krize karşı bir fon oluşturulmuş oldu. Bu arada, bankalara kısa vadeli olarak 50 milyar dolar likidite aktarabilecek bir mekanizma da oluşturuldu. Güney Kore hükümeti, Kore bankalarının yabancı para borçlarına garanti verdi ve bu amaçla 100 milyar dolarlık bir havuz oluşturdu. Bu arada 30 milyar dolarlık bir kaynağı da kredi olarak şirketlere aktarılmak üzere ayırdı. Rusya'da, hangi şirkete ne kadar kaynak aktarılacağına karar vermek için bizzat Putin'in devrede olduğu ısrarla belirtiliyor. Ne oluyor? Her ülke kendi sermayesini, gelecek küresel dalganın etkilerinden korumak için bir tedbir geliştirmeye çalışıyor. Bu bir. Dikkat ederseniz, yukarıda adı geçen ülkeler, krize neden olan bankalara sahip olan gelişmiş ülkeler değil. Krizden dolaylı olarak etkilenecek, gelişmekte olan ülkeler. Bu iki. Her ülkede yapılan üç aşağı beş yukarı aynı. Herkes kendi ülkesi dışında ortaya çıkan ama kendi ülkesine doğru yürüyen krizi sınırda karşılayıp, durdurmak istiyor. Hazırlıkları ona göre yapıyor. Bu üç. Her ülke kamu kaynaklarından bir fon oluşturarak, bankalarının, şirketlerinin alacaklarına kefil olacak mekanizmalar inşa etmeye çalışıyor. Bu dört. Garantinin bankanın mı, şirketin mi alacaklarına verileceği, bu garantinin nasıl işletileceği ülkeden ülkeye değişiyor. Bu da beş. Demek ki neymiş, her ülke "Dil, ağrıyan dişe gider" misali kendi sorununu çözmeye çalışıyormuş. Hepsi başarılı olacak mı? Muhtemelen, hayır. Peki, neden tedbir almaya çalışıyorlar? Çünkü bu kriz "olayların önünden gitmeyi" gerekli kılıyor. Proaktif olmayanın, sürekli "Dümende biri var mı" sorusuna muhatap olmasını beklemek gerekiyor. "Dümende biri var mı" sorusuna muhatap olmak, kitle psikolojisinin önemli olduğu bir dönemde, maça yenik başlamak anlamına geliyor. Bu altı. Aslında herkes ülkesinin döviz rezervlerini ihtiyaca uygun bir biçimde kullanmak için kararlar alıyor. Farkında mısınız? Brezilya, kamu bankalarına merkez bankasına rezervine destek olacak bir yeni döviz havuzu oluşturma yetkisini de bu çerçevede veriyor. Bu da yedinci tespit olsun. Yukarıdaki tespitler Türkiye için önemlidir. Türkiye, 2002 yılından beri, mali disiplin sayesinde, borç stokunu düşürmüştür. Bu sayede, kamu kaynaklarını, krizi sınırda durdurmak için, seferber edebilme esnekliğine sahiptir. Bu politika esnekliği imkânı, bugün için, son derece değerlidir. Peki, ne yapılacaktır? Yurtdışından borçlanan şirketlerimizin aldığı kredilerin döndürülebilmesini sağlamak için gereken tedbirleri almak ve garanti mekanizmalarını tasarlamak galiba ilk önceliğimiz olmalıdır. Dışarıdan içeriyi etkileyecek temel yol budur. Peki, böyle bir büyük fon nasıl oluşturulacak ve kim tarafından işletilecektir? Sistemi, siyasi etkilerden uzak, teknik bir biçimde işletebilecek kurum hangisidir? Öyle anlaşılmaktadır ki, merkez bankamıza yeni bir iş düşecektir. Amerikan Merkez Bankası'nın şirketlere doğrudan kredi açtığı bir dünyada, bizim bankamıza da sıradışı bir görev düşmektedir. Dedik ya, bu kriz, öncekilere benzemeyen bir krizdir. Kriz dalgalarının sınırlarımızda durdurulması gerekmektedir. Daha işin başında olduğumuz unutulmamalıdır. Referans'ın dünkü manşetinde, eski BDDK Başkanı Engin Akçakoca'nın, iyi düşünülmüş ve kurumsal açılımlara sahip önerileri yer aldı. Bugün ortaya koyduğumuz, aslında TEPAV'da bir süredir üzerinde çalıştığımız görüşlerin, bu önerilerle bir arada ve aynı gözlükle okunmasında sanıyoruz fayda vardır. Aklın yolu birdir.
Bu yazı 28.10.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024